Bizler detaylarda kalan, küçük ve
önemsiz olarak gördüğümüz davranışlarımızda behemehâl ciddi bir tecdit hareketi
başlatmalıyız. Zira o küçücük gibi görünen davranışların haddizatında nasılda
bir kartopu halinden çıkıp peyderpey büyüyüp devasa bir çığa dönüşebileceğini
ve herkesi altında bırakabilecek güce sahip olabileceğini akıl edemiyoruz ve bu
yüzdende her daim sarf-ı nazar eyliyoruz. Oysa hayatları çirkinleştiren de,
güzelleştirende, mesela dostlukları başlatan da bitiren de hep o küçük
gördüğümüz büyük davranışlardır ama idrak edecek zekâ lazımdır. Mezkûr
davranışların acı sonuçlarını da yaşıyoruz ama yine de kör ve sağır kalmakta
inat ediyoruz. Mesela; artık tek yüzümüzle yaşamalı ve herkese karşı kendimiz
olduğumuz yüzümüzle yaklaşmalıyız, bin bir surat olmayı terk etmeliyiz. Kim
olursa olsun ve her ne sebeple olursa olsun nefreti bırakıp sevgiye yönelmeli
ve tüm insanları ayırmaksızın saf sevgiyle sevebilmeliyiz, yanlış gördüğümüz
durumları konuşarak çözüme kavuşturma yolunu seçmeliyiz lanetleyerek değil,
içimizdeki duygumuz neyse dışımızdaki duygumuzda o olmalı mesela. Her ne
pahasına olursa olsun, her ne sebeple olursa olsun, kim isterse istesin, hiçbir
dostumuzu, anamıza, babamıza dahi olsa, nev-i şahsına münhasıra yaşamından
dolayı jurnallememeye and içmeliyiz. Hiçbir zaman başka bir insanın acıları
üzerinden mutluluk üretmeye tevessül etmemeliyiz, böylesi bir şeyden utanç
duymalıyız. Hiçbir zaman münhasıran başkaları günahkarmışta, kendimiz
günahsızmışız gibi algılayıp, insanlara karşı asık suratla ve soğuk çehreyle
yaklaşmamalıyız. İnsanları ayırmadan herkese merhaba diyebilecek yüce bir
gönüle sahip olabilmeliyiz. Hiçbir kimseye karşı kibir ve ucub içerisinde
olmamalı ve aslında hepimizin de na kadar da aciz olduğumuzu görmeli ve
davranışlarımızda kırıcı olmamakta inat etmeliyiz. Kimsenin elindekine göz
dikip, almak için türlü dalaverelere tevessül etmemeli, onun elindeki bize
geçince ve bizim elimizde olduğu müddetçe nasıl yuvamızı kirlettiğimizi fark
ederek böylesi müptezel işlerden el çekmeliyiz. Hiçbir insanın onurunu toplu
ortamlarda açık ya da gizli olarak kıracak hareketler yapmamalıyız, ister
samimi olduğumuz bir kişi olsun o kişi, isterse samimi olmadığımız bir kişi
olsun. Çünkü hiçbir insan onurunun çiğnenmesine müsaade etmez, özellikle
böylesi bir şeyi gücümüz var diye güçsüze karşı yapmamalıyız, çünkü böylesi bir
şey alçaklıktır, adiliktir, soysuzluktur, şerefsizliktir, pezevenkliktir. Ve
daha nice küçük gibi görünen ama ortaya çıkınca büyük sorunları tevlit eden
davranışlar, tavırlar hayatımızda vardır ama onları keşfedip ve muazzam bir
murakabe ile direnip fiiliyata dönüşmesine imkân vermemeliyiz. Çünkü sonra olan
yine bize oluyor. Zaten bu bir yerde altyapı mahiyetindedir, istediğimiz üst
yapıyı tesis edebilmek için. İstiyorsak yapabiliriz, istemiyorsakta istiyormuş
gibi münafıkça davranmamalıyız ve böylesi bir davranış bile işte bahsettiğimiz
o küçük gibi görünen büyük bir davranış tarzıdır ve bundan imtina etmeliyiz.
Hülasa; pislik olmamalıyız, evet pisliğiz ama olmamalıyız ve onurlu insanlar
olmalıyız.
EKSTRA:
Yılmaz Özdil’in ve Soner Yalçın’ın en son
birkaç yazısını mutlaka okumanızı salık veririm. Emin olun ki, farklı
pencerelerden hayata bakmanızı sağlayacaktır.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ataturk-dusmani-denize-doktukten-sonra-bu-tarihi-sozu-soylemisti-paylasim-rekorlari-kiriyor-473050h.htm