Tüm dünyada ki en büyük tehdit ve
tehlikelerden ikincisi şudur; devletler de tahrip ve tahrif edilmişlerdir ve
asli fonksiyonlarını icra etmekten mahrumdurlar. Devlette, tiranların elinde
oyuncak olmuştur, onların istediği gibi kullanabileceği basit bir araç
derekesine irca edilmiştir. Bugün devletlerin halkla ilintileri kalmamıştır,
halk toprağında devletin babalık imajı yok edilmiştir. Devlet bugün tiranların
yemliği ve külahı olurken, mazlumların ise sırtlarından inmeyen sopası olmuştur
kanunları vasıtasıyla maalesef. İnsanlık nasıl dinle korkutulup
uyuşturuluyorsa, devlet tavassutu ile de korkutulup sindirilmektedirler. Oysa
ne dinin görevi böylesi bir şeydir, ne de devletin. Ama şimdi ikisi de
insanlığın tepesinde birer heyula gibi durmaktadırlar maalesef ve bu da
bizatihi dine ve devlete egemen olanlarca kotarılmış ve insanlığın başına
musallat kılınmış netameli bir felakettir. Böylesi bir şey gerek dinin gerekse
devletin eceli olacaktır. Gerçeği söylemekten korkalım ve gerçeği yalan ile
örtelim mi? Ya ikisi de bir an önce layık oldukları yerde konumlanmalıdırlar ve
ödevleri istikametinde koşullanmalıdırlar ya da acıdır ki, ecellerini
beklemekten başka çare yoktur. Bugün devlet dediğimiz kudretin otağında
kompradorlar ve tiranlar istedikleri gibi at oynatırlarken, mazlumlar ise yetim
çocuklar gibi bakmaktadırlar ve dahi içli içli ağlamaktadırlar. Bugün ne acıdır
ki, devlet kudreti diye bir şey yoktur, münhasıran tiranların inhisarlarına
girmiş ve sindirme, korkutma, yok etme aracı haline gelmiş basit bir mekanizma
vardır. Böylesi bir şey ise tolere edilebilecek bir şey değildir. Bugün ihanet
eden herkes özgürdür ama sadık olanlar ise tutsaktır. Bu yürekleri yaralayan,
beyni şoka uğratan bir yaradır. Yemin ederim bunlar hakikattir. Gerçeği bilmek
ya da bilmek için mücadele etmek suç mudur? O zaman suçluyum! Hayatım boyunca
hakikati söyledim, son nefesime dek söyleyeceğim, söylemekten imtina
etmeyeceğim, korkmayacağım ve şayet hakikati haykırmak şerefsizlikse, suçsa,
günahsa, hainlikse, teröristlikse, evet bendeniz hepsiyim yan, şerefsizim,
suçluyum, günahkârım, hainim, teröristim ve bunu yüce gönüllükle ittihaz
ediyorum. Vesselam!
EKSTRA:
YALAN MI, GERÇEK Mİ?
Bireysel olarak gerçekten merak
ediyorum, zira bendenizi de ilgilendiren, içine alan, kendine çeken bir mevzu,
istesem de istemesem de böyle. Ya yalanlanmalıdır ve kafalar, kalpler teskin
edilmelidir ve şüpheler giderilmelidir ya da yapılan yanlış doğrulanmalı ve bu
karar isticalen gözden geçirilmelidir ve dahi derhal geri dönülmelidir bu azim
ve şedit yanlıştan. Ki, umalım ki yalan olsun, zira doğru olması rencide
edicidir, gönülleri öldürücü ve kafaları oynatıcıdır. Malumdur ki, söylentilere
göre Rıdvan Dilmen isimli şahıs TRT’den yıllık 8,5 milyon TL alıyormuş ve bu
azim ve şedit adaletsizlik üzerine konuşuyoruz. Yani Türkiye Cumhuriyeti
Devleti vatandaşı olan tüm insançocuklarının TRT’si. Yalansa sorun yok.
Gerçekse, bu gerçek olamaz, asla ve kata olamaz, olmaması iktiza eder. Çünkü
olmaz yani, sebebi de olamaz bunun bu yüzden, yani nasıl olamaz denilemez,
çünkü olmaz bu, olamaz, olmamalıdır. Benim hakkım böyle peşkeş çekilemez.
Benden yapılan kesintiler böyle savrulamaz. Paran bu kadar çoksa kesinti yapmayacaksın
benden kardeşim, paran yoksa da bu kadar kolay saçıp savurmayacaksın. Orası
babanızın çiftliği değil, verdiklerinizi babanızın kasasından vermiyorsunuz.
Öyleyse birilerine bir şeyler verirken bin düşünüp bir karar vereceksiniz hatta
gerekiyorsa bana soracaksınız. Boş beleş şeylere garibin, yetimin, emeğiyle
geçinenin hakkı harcanamaz, harcayamazsın kardeşim. Kimse sormasa da bunun
hesabını ben sorarım, karşılığı olur mu, olmaz belki ama çendan sordum derim,
hakkımı aradım derim, yüreğim hafifler, beynim durulur. Harcanıyorsa sözümü
esirgemem. Herkes haddini bilecek ve neyi nasıl yapacağını öğrenecek ve dahi
neyi nasıl yaptığının da farkında olacak. Yemin ediyorum böyle bir şey
gerçekse, iğrenç ve tiksindirici bir şeydir ve Tanrı bunu lanetler. Ne yani
hakikati haykırmayayım mı? Hakikat değilse de buyurun yalanlayın yüreğiniz
yeterse, beyniniz kifayet ederse. Neyse…