Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak
sende iyi bilirsin ki Sayın Devlet; ömrümü seni savunmaya verdim. Seni
yönetmeye talip olanları değil, bu yüzden sen değil belki ama onlar hadlerini
bilecekler, münhasıran hakikatin apolojisini yapmam muvacehesinde. Sen
susturabilirsin belki ama onların bendenizi susturmaları kabil değildir ve badema
da olmayacaktır böylesi bir şey. Çünkü onların değil senin yurttaşınım
bendeniz. Çünkü sen benimsin, onların değil. Sen şeytanların külahı değil,
mazlumların korumasısın ve yurttaşlarını korumakla vazifelisin, eğer ki
kendini, haddini, ödevini biliyorsan olması gerekendir bu. Ha, haklılığınla ve
haksızlığınla mı? Asla. Bendeniz senin varoluşun konusunda apoloji yaptım her
daim, bilakis uygulamaların mevzusunda değil. Seni tolere edebilirim belki ama
yanlışlarını asla tolere etmem bunu da bilmelisin. Zira haysiyetsiz ve kahpe bir
insan olurdum bilakis. Bir kere küstüm, belki bir gün söylerim sebebini. Haddizatında
nesnel temelde ve kuvvetli hüccetlerle savundum varlığını ama yine de öyle
anlar oldu ki, faşistlikle yaftalandım anlamayan cahil cühela tarafından. Tıpkı
başkalarınca başka şekillerde de yaftalandığım gibi. Çünkü düşüncenin dar
geçitlerinden geçtim de geldim, her durakta farklı şekilde karşılandım, farklı
şekilde tavsif edildim düşünceyle zerre miskal iltisakı olmayanlarca. Acılarda
yaşadım, sevinçlerde ama hep hüzünlü yaşadım, çünkü düşünce zor olandır. Gecen
gündüzün belli olmaz, hiçbir anı rahat yaşayamazsın. Zevkler haram olur çoğu
zaman. Çünkü düşüncen arabansa, her durağa uğramak gibi kaçınılmaz bir kaderin
olacaktır kuşkusuz. Öyleyse kaldığın her durakta, güya bir durakta bekliyor
olduğunu sananlarca yaftalanman da kaderin olacaktır. Bizimkisi de o misal. Her
türlü yaftalanmaya, acıya, kedere, ıstıraba rağmen seni savundum ama sen bir
kere bile bana adil davranmadın. Zalimlere de dur demedin. Beni hep ezdirdin ve
sömürttün. Sana güvenmek büyük bir aldatmacaymış, çok sonra anladım bunu. Ama
ne gariptir ki, hala sanki sana güveniyormuşum gibi, bir gün yine her şeyi
düzeltmek için bir şeylere el atacakmışsın gibi bir his var içimde. Çünkü her
nev’inden insanları tanımak arzusuyla doluysan ve her düşünceye merakın varsa ve
de üstüne kozmopolit bir kişiliğin bulunuyorsa böylesi bir şey kaçınılmaz
oluyor yani bitevi yaftalanmak. Kaçındım mı? Hiçbir zaman? Kimilerinden
kovuldum mu? Hatta kovuldum denmez, ben terk ettim, zira terk etmek zorunda
kaldım maalesef. Ama bu kovulmak
haddizatında terk edeceğim ihsas edildikten sonra oldu her daim yani gitmem
için soğukluk girdi araya ve kovmayalım ama gitsin istendim. Cesaret herkesin
üzerine oturmuyor naparsın. Zaten insanları tanımak ve düşüncelerle hemhal
olmak için yaratmış bendenizi Tanrı. İnsan hayatlarını takipte sonsuz başarı
kaydetmiş İstihbaratın bunu mutlaka biliyordur. Bendeniz ihanet etmem ama afta
etmem. Zira son nefesime kadar yanlış yapmayacağıma dair söz verdim kendime,
hiçbir şeye, tabi sana da. Ama bana yapılan yanlışı da asla affetmem, edersem
işte o vakit kendime ihanet etmiş olurum. Çünkü her daim haklı olmak için,
haksız çıkmamak için canım pahasına kavga ederim kendi kendimle. Haksız
çıktığımda da kuşkusuz kabul etmeyi şeref sayar, erdem bilirim. Ben böyleyim,
it gibi, domuz gibi yaşamayı beceremiyorum naparsın, tek bir kulun hakkını
yemeyi içime sindiremiyorum, iftira atmayı beceremiyorum, gammazdan
anlamıyorum.
EKSTRA:
YILMAZ ÖZDİL, AHMET TAKAN, HÜSNÜ MAHALLİ,
SONER YALÇIN, BARIŞ PEHLİVAN, BARIŞ TERKEOĞLU, AYŞE SUCU mutlaka ama mutlaka üşenmeyin, bıkmayın,
usanmayın okuyun. Sonlardaki beş, altı yazılarını kesinlikle ve kesinlikle
okuyun. Sorgulayıcı bakış açınıza hatta gerçeği ucundan yakalamanıza şeksiz ve
şüphesiz faydası olacaktır, şerefimle temin ediyorum. Etmezse şerefsiz olduğumu
buradan ilan ediyorum. Bakınız her dedikleri mutlak olarak doğrudur demiyorum,
bu adamlar mutlak iyi adamlardır demiyorum ha kötü adamlardır mı diyorum, asla
onu da demiyorum, bunlara okuduktan sonra kendiniz karar vereceksiniz ama
okuyun ve düşünün diyorum. GEÇİŞ AŞAMASI için okuyacaksınız bunları yoksa
bunlarda sıkıntı takılıp kalırsanız. Zira bizim uzun soluklu gerçek hedefimiz,
gayemiz, tüm eylemlerimizin yegâne durağı DEVRİM’dir. Tüm insanlığın
ortak sevineceği, güleceği, ağlayacağı, eğleneceği ve birlikte üretip, birlikte
tüketeceği DEVRİM’dir.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/hayrettin-karaman-uzerinden-bir-tahlil-1590752
https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/hayreddin-hocam-1590753