Bakınız kafama göre konuşmuyorum, dolayısıyla
temelsiz, mesnetsiz şeyler söylemiyorum. Hayatta söylediğim her şeyi de
hüccetlendiririm, zaten hüccetlendiremeyeceğim bir şeyi de söylemem, zira
neticesinde utanca gark olacağım için böylesi bir şeye tevessül edemem. Konuşan
tabir caizse içimde ki Tanrı’dır yani vicdanımdır ve vicdan sonsuzdur, en adil
hâkimdir ve o içimde dipdiridir, ben ölürüm o ölmez. Bu yüzden söylediklerim
oradan neşet edip gelmektedir. Ve mahreci vicdan olan bir şeyi öldürmekte yürek
ister. Öyleyse yaptıklarınızı doğru dürüst yapınız, bir şey yaparken namuslu
olunuz, onurlu olunuz, olguları öz mahiyetlerine göre anlayıp herkesi ihata
edecek şekilde olaylaştırınız. Şimdi bir gerçeklik varsa, onu yok sayamazsınız,
o gerçekliğe göre tavır almak zorundasınız. Karşımızda öylece capcanlı duran
gerçeği nasıl olurda görmezden gelebiliriz? Ha bize karşı görmezden geldiğinizi
söyleyip, başka yerlerde görüyorsanız, hatta diz dize, göz göze geliyorsanız
orasını bilemeyiz. O gerçeklik bizim hayatlarımıza etki de bulunuyorsa, yarınlarımızı
etkileyecek güce malikse ve bugün bizim üzerimizde işlevselliği olan politikaya
etki ediyorsa, o zaman o gerçekliği nasıl olurda görmezlikten gelebiliriz? Hele
hele o gerçekliğin görülmesini istemeyen ve o gerçeklik üzerinden yarınlarda
kirli ve kanlı planlarını kotarmak isteyen vahşi emperyalizm diye bir lanet
öylece karşımızda duruyorsa, nasıl olurda o gerçekliği böylesi bir lanetin
inisiyatifine bırakırız? Hiç kuşkusuz insan canına kasteden teröre, teröriste
ve onlara bilinçli övgü düzenlere lanet olsun. Buna eyvallah. Ama bir de bir
gerçek vardır ki; suyumuz suyu, ekmeğimiz ekmeği, paramız parası, gücümüz gücü,
koltuğumuz koltuğu, hazinemiz hazinesi ise o zaman durup düşünmek iktiza eder.
Soytarılığa lüzum yoktur. Ciddiyetli olmak lazımdır. Hem ağacın meyvesine talip
olup hem de meyveye ulaşamayınca ya da meyveyi başkaları yiyince o meyve
zehirlidir demek ahlaksızlıktır, alçaklıktır, soysuzluktur. Meyveye ulaşınca meyve
şifalı oluyor, ulaşamayanınca zehirli oluyor, üstelik o zehirli olan meyveyi
başkası yiyince suçlu oluyor, madem zehirli ise bırakalım yesin ölsün ama hayır
derdimiz o değil ki, derdimiz zehirli dediğimiz meyvenin aslında zehirli
olmadığı ve onu bizim yiyemememiz. Bilakis böylesi tavırlar, gerek bugünleri,
gerekse yarınları herkese zehir etmektedir. İstişare diye bir şey vardır ve o
istişare neticesinde gerek ödül gerekse ceza diye de bir şey vardır. Gereğini
yaparsınız, gereği yapılmazsa yine gereği neyse yaparsınız. Zor mu? Zor değil
ama zor diyorsanız orasında netameli bir durum vardır. Şüphelerimi mazur
görünüz lütfen, çünkü ben şüpheyim, şüphe bendir!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...266...
Özgür DENİZ - 20.10.2021
Tarih: 20.10.2021
Okunma: 280
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.