Yaşadıklarımıza inanmıyoruz,
inandıklarımızı da yaşamıyoruz, daha doğrusu yaşayamıyoruz. Böylesi garip bir
dilemmanın naçar mahkûmlarıyız. Hayatım boyunca hiç sefalete tanık olmamıştım. Piyasaya
çıktığımızda bir kimlik üzere çıkıyoruz, insanlara öyle görünüyoruz ama o
kimliği yaşam düzeyinde temsil edemiyoruz. Yani maskeli balodayız hayatın
içinde. Binaenaleyh söylemle eylem tutarlı olmuyor. Zaten ne dolu bir
söylemimiz var ne de onurlu bir eylemimiz. Belki de tüm insançocukları olarak
hayatlarımızı kuşatmış tedavisi olmayan bir hastalık bu. Münhasıran konuşuyoruz
ama konuştuklarımızı yaşamıyoruz, sanki konuştuklarımızı getirip önümüze
koyacak birileri olacak. Hayır, böyle bir şey olmayacak. İstiyorsak,
istediğimiz şeyi elde etmek için yapmamız gereken ne ise onu yapacağız.
Münhasıran lafla tarihin tekerleği dönmüyor, dönmez, peynir gemisi de
yürümüyor, yürümez, badema da böyle şeyler olmayacak. Ama biz döner ve yürür
zannediyoruz ya da öyle tahayyül edip kendimizi avutuyoruz. Bizler
düşündüklerimizi yaşasaydık, belki de böylesi bir hayat olmayacaktı hiç, hep
istediğimiz hayat olacaktı. Herkeste yaşayıp gidecekti, ne kavga olacaktı ne de
kavga edilecek zümreler. Bize kaybettiren yegâne şey; söylediklerimizi
yaşamıyor olmamızdır, çünkü böylesi bir şey samimiyetsizliğimizi,
riyakârlığımızı, ciddiyetsizliğimizi, dürüst olmayışımızı gösteriyor. İnsanlar
böylesi tiplerden hazzederler mi? Hazzetmezler ve etmiyorlar da, bu yüzden de
böylelerine yüz vermiyorlar. Herkes niye başarılı olamadığını önce kendi
kafasıyla düşünsün, sonra kendi yüreğine sorsun, nihayet bir karar versin; ya
insanca yaşasın, ya da insanca yaşamak istiyormuş gibi görünmekten vazgeçsin.
Çünkü kimse aptal değil ve böylesi bir şey çok tiksindirici ve utanç verici
oluyor. Artık bozulsun makûs talihimiz ve doğru dönsün tekerleğimiz!
Ciğerlerimiz sızlıyor, ölmek üzereyiz!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...271...
Özgür DENİZ - 25.10.2021
Tarih: 25.10.2021
Okunma: 280
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.