Ey âlim görülenler ya da kendilerini
âlim konumunda konumlandıranlar! Sizler nasıl insanlarsınız ki, bu kadar hissiz
olabiliyorsunuz dünyanın hali pür melali karşısında? Emrolunduğunuz gibi
dosdoğru olunuz Tanrı buyruğuna ilk evvelde kulak vermesi, tabi olması ve
nihayet gerekeni yapması gereken zümre hangi zümredir? Dünyanın, insanlığın
gidişatı hakkında söyleyecek hiç mi sözünüz yok, dünyanın ve insanlığın
tepelerine yumruk gibi inecek? Bilakis
tam aksi yönde hareket ediyorsunuz ama vicdanınız bunu nasıl tolere edebiliyor?
Nasıl oluyor da bu kadar kayıtsız, duyarsız kalabiliyorsunuz olan bitenler
muvacehesinde? Nedir bu suskunun sebebi? Üç günlük, beş kuruşluk dünya menfaati
mi? Âlimin menfaati olur mu? Tamam, elbette din fertler olarak her bir
insançocuğuna gelmiştir ama bunların içerisinde de ilmen takaddüm edenler yok
mudur ve onlar bulundukları konuma vurgu yapılarak anılmazlar mı her diam yani
demek ki onlar birazcık öncelikli değiller midirler, kuşkusuz dinde böyle
değildir, çünkü dinde özel bir sınıf yoktur ama dünya gerçekliği bağlamında
böylesi bir durumun olduğu da vaki değil midir ve o zümre de âlimler zümresi
değiller midirler? Yoksa biz mi dini yanlış biliyoruz? Din sizlerin yaşadığınız
da bizim mi haberimiz yok? Kim bilir belki de olabilir, bu yüzden sizleri
yadırgamıyorum artık, din sizin yaşadığınızda olabilir. İlmi ile amel etmeyen
kimdir? Okuduğunu sırtında münhasıran yük misali taşıyana ne denmiştir? Amel
yalnızca namaz, oruç mudur? Kul hakkı olgusu hangi alana giriyor, herkes için
geçerli olması iktiza eden ahlak olgusu hangi alana giriyor? Söylenmese de,
gizlense de, söylettirilmese de hakikat değişir mi? Dinin ne hale geldiğinden,
dinin müntesibi olduklarını söyleyenlerin nasıl bir halet-i ruhiye içinde
olduklarından haberiniz var mı? En üst perdeden sizler uyarmazsanız, kim
uyaracak? Ha elbette uyarıyorsunuz da; ben zarar göreceksem gerçeği gizlemem
farzdır diyorsunuz. Sizler hakikati söylemekle sorumlu değil misiniz? İnsan
ayırarak, zümre ayrımı yaparak, duruma göre hakikat söylenir mi ya da bazı
menfaatler uğruna hakikatler tahrif ve tahrip edilebilir mi? Hakikati eğip
bükmeden, hiçbir kimseden yana endişe duymadan, kâr zarar hesabı gütmeden
apaçık bir şekilde söylemek, hakikatin önünden ve içinden batıl’ı tereyağından
kıl çeker gibi çekip almak kimin ya da kimlerin görevidir? Kendini bilmeyen
âlim ne menem âlimdir, olsa olsa malumatfuruş bir zalimdir diyen Mevlana değil
miydi sahi? İlmiyle amel etmeyenin kitap yüklü eşek olduğunu Tanrı söylememiş
miydi sahi? Pardon ya bize zarar veriyorsa, gerçekleri söylemek günahtı değil
mi? Unutmuşum…
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...272...
Özgür DENİZ - 26.10.2021
Tarih: 26.10.2021
Okunma: 309
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.