Dilimizle dua ediyoruz, eylemlerimizle
ettiğimiz duayla yani müptezel ve pespaye eylemlerimizle, o duayı nakzediyoruz.
Oysa dua tamamen eylemden ibarettir ama onurlu eylemden, sözlü dua hikâyedir ya
da onurlu eylemsel duadan sonra belki olabilir. Zaten eylemleri konuşanın
dilinin konuşmasına da gerek yoktur haddizatında. Yukarıda demek istediğimde,
dilimizle bir şeyler söylüyoruz ama eylemlerimiz mutlak şekilde dilimizle
söylediğimizle tenakuz arz ediyor. Allah’ım beni kazandır diyoruz ama kazanmak
için ortaya koyduğumuz tek samimi eylememiz yok, bilakis adeta kazanmamak için
eylemler ortaya koyuyoruz ama dilimizle de kazanmak istediğimizi söylüyoruz.
Peki, böyle bir durumda istediğimiz kadar dua etsekte neyi değiştirebiliriz?
Çünkü hayat demek eylem demektir, eylemin olmadığı yerde hayat yoktur, zira
hayat canlılık emaresi demektir. Yani dehşetli bir paradoks var ve bunu kendi
içimizde yaratıyoruz. Hem istiyoruz hem istemiyoruz yani, nasıl oluyorsa? Yani
sahtekârız, bu yüzden artık kutsalları ve geneli ihata eden değerleri dillerine
dolayanlara inanmadan hayata, olgulara, olaylara bakmayı ve kararlar vermeyi
öğrenmeliyiz. Ya bir kerecikte dini bir kenara koyarak hayatla ilgili karar
verseniz nasıl olur? Belki de cehaletin koyu karanlığında yaşıyor olmamızdır tüm
bunların sebebi. Bu nasıl iştir anlayan beri gelsin. Dilimizle öyle bir
yakarıyoruz ki (((tam manasıyla derin ve şiddetli bir yakarışta olmuyor
haddizatında))), çok şey istiyoruz ama eylemlerimizle tüm isteklerimizin önünde
barikat oluyoruz ve istediklerimizle buluşamıyoruz. Filhakika, sözlü duamızı
fiili duamızla nakzeden insançocuklarıyız, toplumuz. Bu dua işini çözdüğümüz
gün belki de nice sorunları çözmeye ilk adımı atacağımız gün olacaktır. Niye
böyle söylüyorum; çünkü saklı, müphem, belirsiz bir tarafı yok apaçık orta duran
ve anlaşılabilir bir sorun. Zira her işimizde böyle olduğu için burası da net
ve sarih olduğu için kolay anlaşılacağından diğerlerinin anlaşılmasına da kapı aralayacağı
için bu misali verdim. Çünkü bu konuda avamından havasına kadar sorunluyuz. Ki,
nice kallavi âlimler olarak gördüklerimiz bile aynı marazın tutsakları
maalesef. Nasıl oluyor diyeceğiz ama oluyor işte, çünkü dini yaşamakta samimi
değiliz, dine inanmıyoruz, inandığımızı din bilmişiz ve ona göre yaşıyoruz. Dini
tamamen ama tamamen dünya nimetlerine ulaşmak için bir araç olarak istimal ediyoruz.
Yani dinle aldatıyoruz, aldanıyoruz yani din bir afyondur yaşadığımız çağda. Dine
inansaydık, inananlar olarak inandığı dinin gerçeğini ifa edenleri düşman
bilmezdik ve önlerinde set olmazdık. Çünkü bugün kendi içinde sağlam duramayan,
dışarıya karşı sağlam bir görüntü veremez ve içerisi sürekli kaynaşma halinde
olur ve dışarıdan içeriye sızıntı da kolayca gerçekleşir. Kaç kafa vardır idrak
edecek? Ya da kafa var mıdır idrak etmeye teşne olan? Bir şey söylemek
istiyorum naçizane: Bitevi vatan diyenlere vatan için ne yaptınız diye sorun
bir lütfen, bir de bitevi din diyenlere hayatınızın hangi evresinde dine göre
yaşadınız yahut hangi işi yaparken dine göre yaptınız diye sorun bir lütfen.
Lütfen bu soruları bir sorun ki, vatan ve din diyenlerin, başkalarına matuf
olarak dinsiz ve vatansız söylemlerini ona göre ölçüp, biçip, tartıp, öyle
karar verin.
EKSTRA:
Allah ilmi isteyene, mülkü istediğine
verirmiş, niye kıskanıyorsunuz ki başkalarının kazandıklarını ve yaşadıklarını.
Herkesin kazandığı ve yaşadığı kendi kaderi, kaderi mi inkâr ediyorsunuz siz,
ilahi paylaşıma mı muhalif oluyorsunuz. Böylesi bir yaşam da o çocukların
kaderiymiş demek ki. İşinize bakın, boş işlerle iştigal etmeyin.
Ne var bunda, gerçekten ne var bunda?
Gençler bir şeyler yapmak istemişler. Hem birilerini örnek almanın neresi suç,
nesi günah ki? İşgüzarlık ediyorsunuz, itham edeceksiniz ya, illa bir şeyler
bulup çıkarmaya çalışıyorsunuz. Hadi işinize bakın, rahat bırakın gençliği,
tabi dindar ve vatansever diye üzerlerine gidiyorsunuz bilmediğimizi mi
sanıyorsunuz?
Şimdi anası ne ki yavrusu farklı olsun
diyorsunuz de mi içinizden? Hem Türkiye’nin hem Kıbrıs’ın düşmanıyla dolu bu
dünya. Niye düşmanlara koz veriyoruz ki? Hainle dolu bu dünya. Zaten Batı
saldıracak yer arıyor bize. Batı birleşip her şeyimizi yok ediyor zaten, şimdi
bi de böyle bir koz mu veriyoruz onlara? Yazık, günah, ayıp be ya kardeşim.