Mesela hayatımızda nice bayramlar
geliyor geçiyor. Kim bilir kaç bayram görmüşüzdür hayatımızda her birimiz. Hiç
düşünüyor muyuz bayramlar hakkında şöyle derinlemesine? Nedir bayram? Bize ne
anlatmak istiyor acaba gerçekte bayramlar? Sahi bayramın ne olduğunu biliyor
muyuz? Din bir mahiyete haiz olduklarını, o minvalde anlamamız gerektiğini, bir
iki rekât namaz kılmak ve ardından ellerimizi açıp kuru kuru duya etmek
olduğunu mu düşünüyoruz? Münhasıran namaz kılmak mıdır bayram? Yattık, kaldık,
hop camideyiz; eğildik, kalktık namaz tamam; çıktık birkaç el sıktık, oldu
bitti, kutlandı, şen olsun gönüller, bu mudur bayram? Bu kadar mı? Bir âlim
çıkıpta bayram şudur demeyecek mi yüreklice? Namusluca ve dürüstçe birkaç kelam
etmeyecek mi? Gerçekten hep bayramların kalıbı mı konuşulacak ve bayramların kalıbı
üzerine sözler mi edilecek hep? Bayramların anlatmak istediği mesajlar
çözümlenmeyecek mi hiç? Korkuyor muyuz o mesajları çözümlemekten? Kadim ve
derin sorunları gündem yapmayacak mıyız? Çözüm yolu göstermeyecek miyiz? Mesela;
ahlaktan, adaletten, emekten, barıştan, kardeşlikten, dostluktan, paylaşmaktan,
vefadan, hülasa; büyük insanlıktan bahsetmeyecek miyiz bayramlara matuf olarak?
Sonra da ortaya çıkacağız biz âlimiz bize saygı duyun diyeceğiz öyle mi, size
saygı duyarsak kendimize saygımız kalmaz malumatfuruş cahiller, kitap yüklü
eşekler. Biz ne yapıyoruz ey ehl-i iman, ey ehl-i vatan demeyecek misiniz
biriniz çıkıpta? Kimden korkuyorsunuz? Tanrı’dan mı? Korkmayın, şu dünya
korkulmayacak yegâne güçtür Tanrı. Siz tanrıcıklardan korkuyorsunuz.
Boğazlarınızdan bağlı olduğunuz ve iplerinizin ellerinde olduğunu düşündüğünüz
tanrıcıklardan korkuyorsunuz. Rızkı Tanrı verir diyorsunuz mütemadiyen ama
kendi söylediğinize kendiniz inanmıyorsunuz. İnancı dilinize pelesenk
etmişsiniz ve temcit pilavı gibi getirip getirip aynı şeyleri önümüze
koyuyorsunuz ama filhakika inançsızlarsınız. O zaman nerede kaldı iman, nerede
kaldı kendisiyle emrolunduğunuz doğruluk? Siz bana din anlatacaksınız öyle mi
ve bendeniz de sizin anlattıklarınıza inanacam öyle mi? Veyl olsun sizlerin
cesametinize. Sonra da din elden gidiyor, insanlık bozuluyor öyle mi? Siz ortadan
çekilin, din her diam ortada duracaktır emin olun. Çünkü dine en büyük zararı
verenler sizlersiniz. Allah diye diye Allah’ı yok ediyorsunuz ama farkında
olmayacak kadar cahilsiniz. Buyurun bayramı anlatın lütfen, imtina etmeyin,
çendan yeniden iman edip biraz daha cesareti kuşanın. Bayramlarda sizler mesaj
verirsiniz, sizleri dinleyenler mesaj atarlar ama bayram mesajlarının da edilen
dualardan bir gram farkı yoktur. Nasıl dilimizle dua edip ellerimizle o duayı
nakzederiz, aynı şekilde mesaj atarız attığımız mesajları eylemelerimizle
yalanlarız. Öyle değil mi lütfen; mesajda, sağlık afiyet dileyipte, huzur
temenni edipte hareketlerimizle bu dileklerde bulunduğumuz insandan kendisinde
olmasını istediğimiz şeyleri çalmamızın manası nedir yoksa? Ki, bu gerçektir!
Yalan söyleyen şerefsizdir. Ama biz biliriz ki, insan olan mutlaka şereflidir!
Ahhh dil dile gelse de saf gerçekleri bir izhar edebilse…
EKSTRA:
O pisliği atın. Göreceksiniz biriniz
bin olacak. O pisliği koruyun. Göreceksiniz bir, iki, üç derken kopan kopana
olacak ve yok olup gideceksiniz. Cesur olun, korkmayın, götüreceği
getireceğinin milyar mislidir, öyleyse zerre miskal faydası yoktur, zaten
hiçbir zaman olmadı, şarlatandan başka bir şey değildi. Bir dakika bile
düşünmeyin. Düşünürseniz samimiyetiniz sorgulanır, düşünürseniz sizde aynı
pisliğe bulaşırsınız. Zaten o pisliğe zerre miskal inanıp güvenmeyin de, çünkü
o sizden biri değil, inanın bana değil. Tam boruyu öttürecekken borunun bir
tarafı çatlatılıyorsa bir düşünen bakalım niçindir? Bazı ihanetler mutlak
olarak sizden görünerek yapılır. Öyleyse ne uğrunadır varlığı? Yıllarca aynı
yolda yürüyenler o yoldaki çukuru, tümseği, düzlüğü fark edemiyorsa onların
suratına tüküreyim, aklına…