Hayata bakışınızı, hayatı nasıl
yorumladığınızı gerçekten merak ediyorum, ey hıyanet-i vataniye içinde olan ve
mülevves saltanatınızın idamesini temin etmek için kılıktan kılığa giren ve
dönemden döneme konumlanan ve dahi sebükmağzanlar sürüsünden başka hiçbir anlam
ifade etmeyen ve bu tanımlamadan başka bir tanımlamayla tavsifi kabil-i mümkün
olmayan siz aydınımsıları. Hem aydınımsılar olarak gaflet, dalalet hatta
hıyanet içinde bulunan sizlerin, hem kendilerini âlim sanan bedbahtların, hem düzenbaz
ve hıyanet-i şeytaniyetin en büyük mümessilleri olan politikacıların, hatta şeytanetkâr
kumpaslarla milleti iğfal eden alçak ve namussuz kompradorların ve dahi his ve idrakten
mahrum şeyhlerin kim olduklarınızı ve nasıl bir karaktere malik olduklarınızı
merak ediyorum. Kendi aranızdaki sıkı bir birlikteliğin sizleri hariçten
yönelecek her türlü tehditlerden ve tehlikelerden koruyacağını mı
düşünmektesiniz? Nereye kadar teşrik-i mesai yapabileceğinizi sanıyorsunuz
halkın ve ezilenlerin aleyhine olarak? Gerçekten dünyaya, hayata, insana nasıl
bakmaktasınız? Çözümlemeniz ne yönde ve hangi derinlikte olmaktadır? Acaba bir
korku, endişe içinde misiniz, yoksa sarsılmaz bir güven içinde mi? Kalelerinizin
yıkılmayacağından, saltanatlarınızın sarsılmayacağından emin misiniz gerçekten?
Zira kurulu bir düzeniniz var ve hepiniz birbirinizle iltisaklısınız? Birbirinize
müzahir olmaktasınız ortak egemenliğiniz adına. Dışarıya karşı dağınık bir
görüntü verseniz de, içeride sımsıkı bir bağla bağlısınız. Köleci düzeninizin
yok olmasından korkuyor musunuz merak etmiyor değilim yahut düzeninize isyan
edecek kimsenin olmadığını düşünüp konforumuzu durduk yere niye bozmalıyız diye
mi düşünüyorsunuz? Faizci kapitalist sistemin daim olabileceğini ve terleri,
yaşları, kanları, emekleri ilelebet kasanıza akıtacağınızı mı düşünüyorsunuz?
Hiçbir şey yokken bu alemde ne vardı ve sizler nasıl oldu da böyle güç
kazandınız, palazlandınız ve diğer insanları köleleştirdiniz ve onları da bunu
asla fark edemeyecek bir hale getirdiniz? İşler şirazesinden nasıl oldu da
çıktı? O derin ve gizemli güç olarak beyinlerde yer edinmiş karanlığın
efendileri nasıl doğdular ve nasıl var olmayı becermektedirler? Yani her şeyin
bir gün aslına rücu edeceğini tasavvur ediyor musunuz hiç? Her şeyin yine ortak
olacağını, kimsenin kimse üzerinde egemenliğinin kalmayacağını, kimsenin sahip
olmak güdüsüyle hareket etmeyeceğini, maddenin hiçbir hükmünün kalmayacağını,
bir devrin yeniden gelebileceğini varsayabiliyor musunuz ve bu sizleri bizlere fark
ettirmediğiniz şekilde korkutuyor mu? Bunun sebebi nedir? İnsanlığa ait mülkün
üzerine çöreklenip, o mülkü monopollerine geçirip, o mülkün kapitali gücüyle mi
saklı egemenliklerini idame ettirmektedirler karanlığın efendileri ve sizler de
hepiniz oradan mı nemalanmaktasınız, bu yüzden mi kurulu düzenlerinize bir
türlü dokunulmasını istememektesiniz, ona matuf tenkitlerin önünü kesmektesiniz,
halkın uyanmasını bu yüzden mi istememektesiniz? Peki, gerçekten hep bizlerin
kaybedeceğimizi ve kendilerinizin kazanacağını mı düşünmektesiniz? Bunu nasıl
mümkün görmektesiniz ve ne ile becereceksiniz? Ya bir gün kaybederseniz ve biz
kazanırsak neler olabileceğini tahayyül ve tasavvur edebiliyor musunuz? Bu konu
üzerinde biraz düşünseniz iyi edersiniz derim naçizane fikrimce, zekânız
kifayet ederse.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...293...
Özgür DENİZ - 16.11.2021
Tarih: 16.11.2021
Okunma: 301
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.