Bakınız ey insançocukları! Bizler akıl
yönüyle, fikir yönüyle, vicdan yönüyle, irfan yönüyle kesinlikle özgür
olmadığımız ve bunlara göbekten bağlıymışız gibi davrandığımız ya da gerçekten
öyle olduğumuz için bunlar karşısında naçarız. Çünkü böyle olunca, artık
bunları sorgulamanın yolu kapanıyor. Bunlar karşısında spontane pasifleşiyoruz.
Sanki bunları tenkit etmekten yana utanıyoruz. Çünkü sürekli karşılarında
eğildiğin, sürekli kendilerinden medet beklediğin, sürekli yüzlerine baktığın
birilerine karşı küçücükte olsa bir eleştiri oku yöneltmek ciddi cesaret ister
(((yani haddizatında insani bir durum gibi bir şeydir bu ama kesinlikle
yanlıştır, önce mahkûm kılıyoruz kendimizi sonra da sormak, sorgulamak, tenkit
etmek haklarımızı kaybediyoruz))), imtina etmeyecek herhangi bir şeyin
olmamasını koşul kılar. Ama bizler güya imtina etmemize kifayet edecek kadar
sebep bulmaktayız. Oysa bunlar bizim babamız değil, anamız değil, kardeşimiz
değil. Tamam, o bildiğimiz kardeşlik ayrı mevzu. Niye özgürlüğümüzü verip
tutsaklığı satın alıyoruz? Niye bunlara inanıp, bunların önünde eğilmek zorunda
kalıyoruz? Niye biz yaşamayalım da bunlar yaşasın diyoruz? Bunlar ödevlerini
namusluca ve onurluca yapmayacaklar ama bizler sanki vazifemizmiş gibi bunların
her dediklerine inanıp, önlerinde diz çökeceğiz öyle mi? Yakışır mı şerefli
halkedilmiş bir insana böylesi izzetsice bir yaşam? İzzet, şeref, güç bunların
yanında mıdır ki, bizler bunların yanlarında bu değerleri arıyoruz ve bunlarla
birlikte olduğumuz vakit bu değerlerle değerleneceğimizi sanıyoruz? Dini
bilmediğiniz için dinle, vatanı bilmediğiniz için vatanla ve nice başka kutsal
değerlerle kolayca aldatılıyorsunuz. Yeter ki birisi çıkıp dinden küçücük bir
şey söylemesin hemen inanıveriyorsunuz, şüphe etmek, sormak, sorgulamak
aklınıza bile gelmiyor. Sloganlarla yönetiliyorsunuz, papağan gibi her şeyi
tekrar ediyorsunuz. Kullanmanız ve düşünmeniz için verilen aklınızı
kullanmıyorsunuz ve o akılla düşünmüyorsunuz. Sonra da sürünerek geberip
gidiyoruz. Çünkü buna layığız!
EKSTRA:
Sayın Başkan hangi ülkede yaşıyorsunuz
bilmiyorum ama bizim ülkemizde huzur çok, mutluluk çok. Gülüyoruz, eğleniyoruz,
tadını çıkarıyoruz hayatın. Karanlıkta bile eğlenmek çok güzel bizim ülkemizde
hatta bazen keşke güneş hiç doğmasa diyoruz. Hatta huzurdan gına geldi bayılmak
üzereyiz. Bence Türkiye’ye dönün, biraz Alpaslan Büyük Selçuklu izleyin, sonra
biraz Destan yazın, daha sonra biraz Kuruluş Osman’a uğrayın, en sonunda
Teşkilat’a uğrayın, bakınız nasıl huzur bulacaksınız, her şeyi unutacaksınız,
cennette yaşadığınızı hissedeceksiniz. İnan ki dolarmış, yuroymuş,
yolsuzlukmuş, yoksullukmuş, açlıkmış, yağmaymış, şuymuş buymuş her şeyin büyük
bir palavra olduğunu öğreneceksiniz. Yazık etmeyin hayatınıza.
Bu ne be şimdi?
Külliyen iftira. Bir muhafazakâr,
milliyetçi, dindar bir gence atılmış bir iftira. İnmeyecek, susmayacak,
bölünmeyecek.
Yok, benim ülkem değil burası ve her
şey yalan.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turkiye-3-yasindaki-muslumeye-agliyor-487950h.htm
Bu olay mutlaka ama mutlaka çözülmeli
ve gereken ne ise tereddüt etmeden yapılmalı.
https://odatv4.com/guncel/israil-den-turkiye-ye-tesekkur-mektubu-221935
Sizi gidi keratalar sizi. Tabi
teşekkür edersiniz. Özgürlük güzel şey değil mi? Bu dünyada çok acılar
çektiniz, elbette hak ediyorsunuz özgürlüğü ve her şeyi.
Alışacaksınız tabi ne sandın bayım?
Haddini aşıyorsun. Bizi mal
sanıyorsun. Bol keseden savuruyorsun.
https://odatv4.com/siyaset/ankara-belediyesini-ver-cumhurbaskanligini-al--221988
Hadi bi ver de al. CHP’liler bi de
kalkmış diyorlar ki, ulan zaten kesin olarak alacağımız bir şeyi elimizdeki bir
şeyimizi vererek niye alalım diyorlar. O zaman aldığımız şey için verdiğimiz oy
ne olacak diyorlar. Bunun bedelini ödetiriz diyorlar. Konuşuyorlar işte. Dilin
kemiği yok ya, konuşsunlar dursunlar. Boş boş konuşuyorlar işte.