Bugün herkes tali durumları tenkit etmektedirler ama eleştiri oklarını bir
türlü şeytani kapitalist sisteme tevcih edememektedirler. Bunlar ya cahildirler
ya da korkmaktadırlar. Ama korku dağlarını aşamazsak, cehaletin karanlığını
parçalayamazsak, etrafı çelik halatlarla ve demirden duvarlarla çevrili şeytani
kapitalist sistemi yerle yeksan edemeyiz. Bendenizin mücadelem mezkûr
sistemledir ve bu kavga ilânihaye sürecektir. Başkaları bendenizi ırgalamaz,
binaenaleyh kimse verdiğim amansız kavgayı kendisine yönelik sanıpta karşıma
çıkmasın çivi gibi çakarım, bir daha da çıkamaz çakıldığı yerden, acımam
çakarım. Sisteme yönelmeyen tüm tenkitlerde havanda su dövmeye benzer. Çünkü
her şeyi otokontrol altına almış olan ve her şeyi insanın zararına olacak
şekilde manipüle eden şeytani kapitalist sistemin ta kendisidir. Sendikalar,
partiler vs. şeyler talidir ve onlarda zaten sistemin cenderesinde kıstırılıp
kalmışlardır. Hiçbir zaman hiçbir şekilde başkalarının fikirlerine göre hareket
etmem yani başka rüzgârlarla yönümü bulan yahut fikirler ortaya koyan biri
değilim. Başkalarıyla uğraşacak kadar da boş vaktim yok maalesef. Çünkü öyle
bir karakterim hiç olmadı. Evet, her fikri dinlerim, her fikre ve fikir
sahibine saygı duyarım ama manipülasyona gelmem. Bu yüzden söylediğim her söz
gönlümün derinliklerinden süzülüp gelen, aklımla ayıklanan ve dilimden akan
sözlerdir. Yani farklı mekanizmaların, kişilerin, yapıların manipülasyonlarına
gelip, onların serdettikleri düşünceleriyle bir şeyler söylemeyi zül addederim.
Cennet cehennem arasında ki mesafe kadar mesafe vardır aramda böylesi bir
hareketle. Doğallığı benimsemişim, binaenaleyh tüm hayatım doğallık temelinde
yürür ve insicamlı olarak yürür. Ama içinde bulunduğum insanlık ailesine de
fikirlerimi sarih olarak deklare etmeyi vazife addederim. Çünkü doğuyorum,
büyüyorum, yaşlanıyorum ve ölüyorum. Öyleyse böylesi fani bir dünyada onurumla
yaşamalıyım ama böyle yaşamak için de tüm mevcudiyetimle savaşmalıyım. Ve hiç
istemesekte hayat denilen şey maalesef para denilen lanetle temin ediliyor.
Hayatın katı ve sert gerçekleri vardır. Kutsal Yasalara göre ortaya konulan
eylemler birilerini taklit ederek değil, bilinçli ortaya koyulmalıdır, çünkü
neticeleri olacaktır. Ve dahi hayatın mahiyeti bilinerek ortaya konulmalıdır
eylemler. Ve söylemle eylem mutlak olarak mütenasip olmalıdır. Bilakis eylemsiz
söylem hükümsüzdür ve samimiyetsizliğin göstergesidir. Keza Kutsal Yasa der ki;
metazori yöntemlerle safi hakikatleri örterek insançocuklarının emeğinin
ürününe çöken ve insançocuklarının hak ettiklerini alengirli yol ve yöntemlerle
gasp eden yahut azaltan düzenlerle mücadele etmek insanın kutsal vazifesidir.
Bugün melun ve vahşi, şeytani kapitalizmin mimarlarının hiçbirisi herhangi bir
bilgi kapasitesine ve sağlam bir ruha sahip değildirler ama insanlığı yöneten
ve dünyayı yaşayan onlardır. Ve bu tolere edilebilir bir durum değildir. Ve tüm
kıyaklar cehaletin karanlığında yaşayan pezevenk kompradorlara geçilmektedir.
Kimse kusura bakmasın gerçek budur. Ekmek parayla alınıyor, tatil parayla
yapılıyor, başka şeylerle değil. Tamam, hayatın gerçek gayesi maddiyat değildir
ama maddiyat olmadan da olmuyor. İnsanlara bu tür şeyler empoze edilirken
birileri ise bitevi madde teraküm ediyor yani söylenenle eylenen arasında
dehşetli bir tenakuz vardır. Yani insanlık bile göre aldatılmaktadır.
Mütemadiyen tekrar edilen, dillere pelesenk olmuş ve temcit pilavı gibi önümüze
konulan bir şey vardır; işte bilmem şu, bu, o türlü şeyler para için yapılmaz.
Öyle ya birilerinin karnı acıkmaz, ayakkabıya, elbiseye ihtiyacı yoktur,
tatille ilgisi yoktur. Bazı meslekler için mesela para mesleği değil derler,
peki para mesleği değil diyenler aldıkları kallavi paralardan vazgeçebilirler
mi? Buyursunlar vazgeçsinler. Hadi bunu geçelim, bugün milletvekilleri manyak
zengindirler, o zaman niçin vekilliği para ile yapıyorlar ve zamları gece
yarıları yapıyorlar ve zamları bile para mesleği değildir dedikleri meslek
sahiplerinin maaşı kadar oluyor? Oysa çok sevdiğimiz, çok övdüğümüz, daima
andığımız büyük şahsiyetler bile bunu söylüyorlar. Misal; Nurettin Topçu
vekilliğin para ile yapılamayacağını söyler. Ki, kendisi bu toprakların
yetiştirdiği en soylu aydınlardan biridir. Onu sevdiğimizi söyleriz, peki niçin
söylediğini yapmayız? Gerçi Tanrı’nın dediğini yapmayan kulunun dediğini yapar
mı hiç? Bizim kanuna değil yaşamaya ihtiyacımız vardır. Yaşamak ise maalesef
ekonomiyle olmaktadır. Bize ekonomik dinamikleri basit göstermeye çalışanların
nasıl da ekonomiye önem verdiklerini bilmiyor değiliz. Bu gerçeği kimse
değiştiremez. Bugün kesif bir çalışmayla ve ezberle hayatın bazı alanlarında
başarı kaydedilebilir ama bu demek değildir ki başaran başardığı alanda en iyi
kişi olacaktır. Bu rasyonel değildir. Bu yüzden bir şey alarak bir şey takdim
edilemez. Ki, bu adil de olamaz. Zira verilen ücret beytülmalden verilmektedir
yani ortak hazineden. Binaenaleyh herkes eşit taksim yapılmalıdır. Zira Kutsal
Yasa herkes neyi hak ediyorsa ne eksik ne fazla hak sahibine verilsin der.
Bizler ise kapitalizmin yasalarına göre hareket ediyoruz ve tayin ediyoruz her
şeyi ama bu tolere edilebilir bir şey değildir. İşte itirazım da bunadır. Bugün
nice meslek sahipleri hiç hak etmedikleri bir hayatın mahkûmudurlar. Ve bu
durum bir an evvel behemehâl giderilmelidir. Artık her meslek sahibine
mesleklerinin mahiyetine seza bir hayat sunulmalıdır. Vahşi ve şeytani
kapitalizmi tüm genetik kodlarıyla idrak ettiğimiz zaman ne demek istediğimizde
anlaşılacaktır. Soygunla ve sömürüyle servet teraküm etmiş, kasaları artı
değerle lebalep dolmuş, elde ettikleri varlıklarla ekonomik yönden iyice
genişlemiş, tabir caizse adeta mülkiyet obezi olmuş olan ve tüm bunları da
toplum üzerinde hegomanya kurmak için kullanan bu zümrelerle mücadeleyi insan
olmanın önkoşulu olarak görür Kutsal Yasa. Bizlerin hayatlarımız çalınmıştır ve
hayatlarımızı bizlerden çalanlarla mücadele etmeye ve çalınan hayatlarımızı
geri kazanmaya cesaret etmeliyiz. Bilakis şeytani kapitalist düzenin köleleri
olarak yaşamaktan kurtulamayız ve yaşamak nedir bilmeden geberir gideriz.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...314...
Özgür DENİZ - 07.12.2021
Tarih: 07.12.2021
Okunma: 421
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.