‘’Bana
vur ama önce beni dinle’’ demiş Arthur Schopenhauer.
Geldiği dünyada en iyi hayatı yaşayan kim?
Bir eli yağda bir eli balda olan kim?
Eli sıcak sudan soğuk suya değmeyen kim?
Kuş tüyü yataklarda yatan kim?
En iyi eti, en iyi otu, en iyi meyveyi yiyen kim?
En iyi içeceği içen kim?
En iyi balı yiyen kim?
Sofrasında sadece kuş sütü eksik olan kim?
Domuz gibi yiyen kim?
Doyumsuzca yiyip, içip, kusan kim?
En iyi tatili yapan kim?
Askerlik yapmayan kim?
Üzerinde yaşadığı toprak için bir damla kan akıtmayan kim?
Tek damla kanını vermediği toprağı son damlasına kadar sömüren, sömürürken
kirleten kim?
Denizleri dibine dek kullanan kim?
Güneşin ve kumun tadını çıkaran kim?
Neredeyse havayı bile parayla satan kim?
Elinden gelse her şeyi parayla satacak olan kim?
İnsanı, doğayı ve her şeyi kirleten kim?
Eğlenen, hoplayan, zıplayan, gülen kim?
Ormanları yok edip villalar, oteller inşa eden kim?
Ortak kaynaklara dalavereyle sahip olan kim?
Yatlarda, katlarda, saraylarda, şatolarda, yalılarda saltanat süren kim?
Sürdüğü hayatın sebebi olan emekçileri aşağılayan kim?
Milyonluk otomobiller kullanan kim?
Aşçılara, şoförlere, bahçıvanlara, uşaklara sahip olan kim?
Cahil de, mal da, öküz de olsa her devirde iş bulan kim?
Cahil de, mal da, öküz de olsa, hiçbir şey bilmese de her devirde ahkâm
kesen kim?
Hiçbir şeyden anlamasa da her şeyden anlayan kim?
Ultra lüks yaşayıp kullandığı lüks eşyalara vergi ödemeyen kim?
Her devirde milletin başına baş olup kendisini asil gibi görüp bedavadan
yaşayan kim?
Asıl efendi millet iken kendini efendi görüp milleti köle gören kim?
Sayısız maaşlar alıp, ballı rantlar toplayan kim?
Her devirde ihaleleri alan kim?
Her devirde vergi kaçıran kim?
Her devirde vergileri affedilen kim?
Her devirde devasa borçları silinen kim?
Dolarla, faizle mülkünü çoğaltan kim?
Bankadaki milyonlarca liranın faiziyle geçinip çalışmadan ultra lüks
yaşayan kim?
Milletin parasını devletten ucuza alıp devlete pahalıya satan kim?
Ter, kan, yaş akıtmadan, emek vermeden tüketen kim?
Türlü türlü yollarla milyonları, milyarları ceplerine indiren kim?
Azla yetinmeyi zül addedip millete azla yetinmeyi tavsiye eden kim?
Şükretmeyi bilmeyen ama şükretmeyi tavsiye eden kim?
Hesap soran ama hesap sorulmayan kim?
Pahalı mücevherlerle süslenen kim?
Çocukları ultra lüks özel okullarda okuyan kim?
En iyi hastanelerde sırasız muayene olan kim?
Bu ülkeyi babasının çiftliği gibi kullanan kim?
İnsanları kul, köle, köpek gibi gören kim?
Hazineyi soyan kim?
Ortak mülkü tekeline alan kim?
Ortak mülkten en büyük payı alan kim?
Yoksulluğu ve açlığı yaratan kim?
Yoksulluktan ve açlıktan her yönde nemalanan kim?
Halkı sefaletin dehlizlerinde ve karanlık zindanlarda ölmeye mahkûm eden
kim?
Hayatı tüm yönleriyle dibine kadar yaşayan kim?
Her şeyi kullanarak aldatan kim?
Ve tüm bunları, her devirde, aldatarak, soyarak, sömürerek, çalarak, gasp
ederek, döverek, öldürerek yapan kim?
ŞEYTANİ
DÜZENİN EFENDİLERİ FAŞİST KAPİTALİST KOMPRADOR PEZEVENKLER DEĞİL Mİ?
Peki, sende ne var?
Din ve Milliyet.
O da sahtesi, bozulmuşu.
Yani gerçeğini, özünü bilmediğin, cahili olduğun değerler.
Ye ye doy.
Doydun mu?
Gerçekten bu kader mi?
Kölelik kader mi?
Köle gibi yaşamak kader mi?
Kim çizdi bu kaderi?
Tanrı çizer mi bu kaderi?
Yoksa cahil insanın kendi tercihi midir?
Tanrı çizmiş olsa böylesi bir kaderi; “kendi
ellerinizin ürünüdür başınıza gelen tüm kötülükler ve düzeni kendi ellerinizle
işlediklerinizle bozdunuz. Siz değişmeden hiçbir şey değişmeyecek” der
miydi? Ve keza “servet, aranızda bir kaç
kişi arasında dönüp duran bir devlete, güç aracına, egemenlik vasıtasına
dönüşmesin” der miydi?
Peki, aynı gökyüzünün altında aynı toprağın üzerine doğduk, bu nasıl mümkün
olmaktadır, burada ki sorun nedir, nerededir?
Niçin bu ülkenin şehirlerinin sokaklarında yetmiş yaşındaki insan çöpleri
karıştırmaktadır, pazarlardan artıkları toplamaktadır? Niçin okul çağındaki
çocuklar mendil satmakta, ayakkabı boyamaktadır? Niçin gençler uyuşturucu
bağımlısı olmaktadır çaresizlikten, yokluktan, yoksulluktan dolayı? Niçin çocuklar
okullarına aç gitmektedir? Niçin çocuklar tedavi olup iyileşme imkânları varken,
apansız ve zamansız yaşamdan uçup gitmektedir imkânsızlıktan? Niçin her gün
zeytin ve peynir yemeye, onu da sınırlı olarak yemeye mahkûm olmaktadır
çocuklar? Niçin her devirde çalışanlar, emekçiler ezilmektedir? Niçin onlar her
devirde aynı hayata mahkûm olmaktadırlar ve gün geçtikçe de daha da geriye
gitmektedirler? Böylesi bir hayat gerçekten bu insanların kaderi midir ve Tanrı
onlara böyle bir kaderi çizer mi? Hayır, hayır kimse namussuzluk, şerefsizlik
etmesin, böylesi bir kaderi Tanrı çizmez. Tanrı’nın buyruklarına ihanetin
neticesidir tüm bunlar. Tanrı’nın verdiğini tekeline geçirip, tekeline
geçirdikleriyle güç devşirip, o güçle insanlar üzerinde egemenlik kurup, o
egemenlik vasıtası ile onları köleleştirmek için kullanmanın neticesidir bu.
“Zenginler
fakirlere Tanrı’dan başka bir şey bırakmadılar” derken
yanlış bir teşhis mi koymuş Friedrich
Nietzsche? Eğer yanlış bir teşhisse bu, buyurun bıraktıkları başka bir şey
varsa gösterin.
Kaybettiğiniz bir şey yok mudur? Kaybettiğiniz nedir? Kaybettiklerinizi
nasıl ve niçin kaybettiniz? Kaybedeceğiniz neyiniz vardır ya da var mıydı yahut
kalmış mıdır? Kazanamaz mısınız? Kazanabilir misiniz? Nasıl kazanabilirsiniz?
Cesaretiniz var mı kazanmaya?
Nasıl mutlu ve özgür olacaklar bu ülkenin çocukları?
Nasıl mutlu ve özgür olacaklar ezilenler?
Niye olamıyorlar? Nasıl olabilirler?
Hayatınızı kazanmaya cesaretiniz var mı?
Birileri efendi olmaya, birileri de köle gibi yaşamaya doğmadılar bu
dünyaya. Dünya birilerine verilmedi ve birilerine de ait değildir. Herkes
eşittir. Kabul etmeyen ve doğal düzeni bozan oyundan çıkarılmalıdır. Ve artık
herkes hak ettiği insanlık onuruna yakışır bir şekilde yaşamalıdır.
“Zalimlerin
çarkı cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner” derken
yanlış teşhis mi koymuş Victor Hugo?
Yukarıdaki hayatı yaşayanlara o hayatı yaşatanlar kimlerdir ve yaşatmasalar,
yol vermeseler yaşayabilirler mi? İnanmadan önce anlamayı seçseler ve
gerçekleri görseler, dost kim düşman kim bilseler ve ona göre konumlansalar,
yapmaları gerekeni yapsalar, bu zalim şeytanları kendi elleriyle beslemeseler
böylesi bir paradoks olur mu hayatta?
“Vatan
için öldüğünü sanırsın, sanayiciler için ölürsün” derken
yanlış bir teşhis mi koymuş Antole
France? Bugün insanlık kimin için çalışmaktadır, ter, kan, yaş
akıtmaktadır, emek vermektedir, ölmektedir?
“Faşist
kapitalizme karşı birleşmeyenler, faşist kapitalizmin zindanlarında buluşur” derken
yanlış bir teşhis mi koymuş Berthold
Brecht? İnsanlığı zindanlarıyla tehdit etmekte, korkutmakta, boyun
eğdirmekte, köle gibi çalıştırmakta değil midir bu şeytani faşist kapitalist
düzenin efendileri?
Yanlışta olabilirim. Şüphe etmeyeyim mi? Düşünmeyeyim mi? Sormayayım mı?
Sorgulamayayım mı? İnsanım ben insan. Kulların kulu, kölesi, köpeği değilim ve
böyle olmayacağım da badema. Şeytani düzeni onaylamak, şeytani düzene boyun
eğmek zorunda değilim. İnsanlığıma ve Tanrı’ya ihanet etmedim, etmem, edemem, etmeyeceğim.
Öldürecek misiniz? Bu canı bu yola feda etmişim, ölümle mi korkutacaksınız
soysuzlar çetesi?