Bu toprakların çocukları çok ezildiler, bitevi tahkir ve
tezyif edildiler, hakları gasp edildi her yerde, daima zulme maruz kaldılar. Üstelikte
bu tür şeylere incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler adına maruz kaldılar. Efendiler
kölelere acımazlardı, köleler mütemadiyen kamçılanmalıydı yoksa
düşünebilirlerdi ve düşünmeleri tehlikeye giden yol olabilirdi ve dahi
efendilerin düşüşü olabilirdi böylesi bir yelteniş, öyleyse düşünmeleri
behemehâl önlenmeliydi. Düşünmek sormak demekti, sormanın ardıysa felaketler
zinciriydi efendiler için, öyleyse düşünülmemeliydi sormamak için. Bu toprağın
çocuklarının isimleri ne olursa olsun, kimlikleri, dinleri, renkleri, dilleri
ne olursa olsun fark etmedi ama bir tek kendileri ne olduğunu fark edemediler
her türlü gayr-i insani muameleye maruz kaldıkları halde, çünkü düşünmeleri
yasaktı, fark etmekse düşünmenin çiçeğiydi, tohumsuz çiçek açar mıydı? Nerede
dururlarsa dursunlar böylesi bir kaderin kurbanları oldular daima. Ne huzur
buldular, ne yüzleri güldü. Acılardan acılara sürgün oldular daima. Saygıya
bile öldükten sonra layık görüldüler, dirileri ise ayak takımıydı bu toprağın
çocuklarının. Elbette acıdan da zevk alır hale geldiler zamanla ve canını
acıtanı daha çok sevdiler çoğu zaman. İstenmedikleri yerde durmaları büyük bir
suçtu ve eğer durmakta inat ederlerse her türlü zulmü hak ederlerdi ve illa ki
terk ederlerdi güzellikle terk etmedikleri yeri türlü zulümle, nice vatan
çocukları bu şekilde harcandı gitti bu topraklarda. Hiç acınmadılar, merhamete
layık görülmediler, zira karşılarında acınanlar, merhameti hak edenler vardılar
yani dayıları olanlar, dağ gibi arkaları bulunanlar. Haddizatında insan olarak
görülmediler. Başkaları onları harcarlarken, onlarsa başkaları adına
birbirlerini harcadılar, zalimlerin çarkı cahillerin kafalarıyla işte bu
şekilde döndü daima. Orda, burda, şurda, her yerde hep böyle olageldi,
olagidiyor. Sesleri de çıkartılmadı hiç, zira her şey devlet adına ya da
kutsallar yahut tabular adına yapılıyordu, öyleyse karşı çıkmak ne mümkündü. Ne
devleti bildiler, ne de kutsalları, bildirilen kadar bilgi sahibi oldular,
sahip oldukları bilgiyle de daima aldandılar. Hiçbir zaman sevilmediler ama
daima kullanıldılar. Kendilerini kullandırmayanlar asla sevilmediler. Zira
tarafsız olan bertaraf olurdu, bu kaderdi, adeta din bilinmişti bu ve mutlaka
ittiba edilmeliydi buna, öyleyse taraf olunmalıydı ve taraf olunarak olunan
tarafta duranlara feda etmeliydiler kendilerini, bilakis tarafsız olana
bileylenirlerdi ve bu derin tehlike demekti; korku felaketti, köpeklikti. Bu
toprakların kaderidir öteki. Berisi için diğeri hep ötekidir. Bu yüzden hep
ezilmeye mahkûmdur, ta ki berisinden oluncaya ya da berisine biat edinceye
kadar, öteki olanlar. Müstekbir için mustazaf daima ötekidir. Komprador için
emekçi ötekidir. İnanan için inanmayan, inanmayan için inanan daima ötekidir.
Şeyhler için mürit olmayanlar daima ötekidir. İmanının kurtarılmasına karşı
çıkmak büyük günah işlemek gibidir çünkü, tabir caizse cinayetle eşdeğerdir. Öyleyse
kurtulmuşların eteğinde kurtuluş aramaktır yapılması gereken. Politikacılar
için halk ötekidir mesela, münhasıran kazanasıya kadardır berikiliğe layık
olmaları. Erkek içinde kadın ötekidir keza. Ötekileştirerek varlık kazananların
ülkesidir burası, yoksa var olduğunu iddia edemeyeceğinden korkar herkes. Bu
toprakların çocukları öldükleri kadar değerlidir ve öldükleri an beridirler
artık, öyleyse ne mutludur ölüm, hoş gelmiştir, sefa gelmiştir. Yaşamak ise
haramdır ona, yaşamak istemesi suçtur. Çünkü yaşamak istemesi, başkalarının
yaşamasını istememesi gibi algılanır, yaşamasını istemedikleri de kendisini
doyuranlardır güya, öyleyse kendisini doyuranın yaşamasını nasıl olurda
istemez, icap ediyorsa onun için ölmelidir, bırakın yaşamasını istemiyormuş
gibi algılanacak bir davranış sergilemesini. Ve öldüler de, birer birer
düştüler kara toprağa, yatacakları kara toprağı kurutasıya kadar sömürenler
uğruna. Ama ne gariptir ki, onlar tarafından da vatan uğruna öldükleri söylendi
hep ve ağıtlar yakıldı arkalarından, yaşarken sevilmeyenler, değer
verilmeyenler için. Ölünce değerlenir bu topraklarda insanlar. Yaşarken
köledir, ölürken şehit bu toprağın çocukları. Yaşarken kazandırmak için
fasılasız çalışırlar, kazandırdıklarını korumak için de ölürler. Uğruna
öldüklerinin çocukları umarsızca yaşarlarken, birileri bir yerlerde mutlaka
ölüyordur bu topraklarda. Buna kimse de itiraz etmiyordu, çünkü ölen kendi
çocuğu değildi, üstelikte yaşayacak kadar mülkiyeti olmayandı, öyleyse niye
yaşasındı ki, o ölmek için doğmuştu, o ölmeliydi ki yaşamayı hak edenler
yaşamalıydı. Ayrıca o doğarken öteki olarak doğmuştu, öteki olarak yaşamaya
mahkûmdu. Madenlerde işçiler ölürdü, inşaatlarda işçiler ölürdü, çocuklar
ölürdü yaşamak için öldürürken ve kadınlar öldürülürdü erkek olamayan ama
öldürmekle erkek olacağını düşünenler tarafından. Kaderi ölmektir bu toprağın
çocuklarının. Ölüm kutsanır, hep ölüm konuşulur bu topraklarda. Yaşamaktan pek
bahsedilmez, zaten yaşamak nedir bilinmesi de istenmez, yoksa herkes yaşamayı
isterse, yaşaması gerekenlerin, yaşamak için doğanların rahatı bozulur. Renkleri,
dilleri, dinleri, kimlikleri fark etmezdi, ölmeleri gerekenler, ölmek için
doğanlar, yaşatmak için yaşamlarından feragat etmeleri gerekenler mutlaka
ölmeliydi, öldüler de. Yaşatmak için öldüler, öldürdüler ama kendileri hiç
yaşamadılar. Birbirlerini ötekilerken, gerçekte öteki olanlara kazandırdılar ve
onları yaşattılar daima. Oysa bilseydiler ki, birbirilerini berikileştirdikleri
vakit kazanacaklardı ve yaşayacaklardı. Çünkü o vakit gerçek düşmanı tanıyacaklardı.
Belki de gerçek düşman içlerindeydi ama kendilerini tanımayanlar düşmanı
nereden tanısınlardı. Çünkü bu toprağın çocukları kendi kendilerine
ötekiydiler, düşmandılar. Öyleyse ölmek ötekileştirilenin, yaşamak ise gerçek
ötekinin kaderidir. Kaderi yazansa kendidir insanın, aklının ışığında. Yazdığın
yazıya itirazın kabul görür mü? Ya doğru yazacaksın ya da susacaksın!
ÖTEKİ...
Özgür DENİZ - 06.01.2022
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
i. Hakkı Cengiz
08.01.2022 - 10:57
"Ölüm kutsanır, hep ölüm konuşulur bu topraklarda. Yaşamaktan pek bahsedilmez, zaten yaşamak nedir bilinmesi de istenmez, yoksa herkes yaşamayı isterse, yaşaması gerekenlerin, yaşamak için doğanların rahatı bozulur." gibi birbirinden önemli gerçekleri dile getiren yazın için tebrik ederim. Kalemine, yüreğine sağlık, can kardeşim. Selâmlar...
Özgür Deniz
08.01.2022 - 15:13
Aynı duygu ve düşüncelerle tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle benliğimle bilmukabele saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey. Derin saygılar selamlar. Maalesef maalesef bu toprakların çocukları hala cehaletin karanlığında yaşıyorlar. Gerçeğe ise düşmanlar. Ben gerçeği söylüyorum yA da söylemiyorum hiç sorun değil ama gerçekleri bilmek uyandıracaktır bizi. Maalesef bu toprakların çocukları dinlerini ve milliyetlerini bilselerdi, bilmek çabası içinde olsalardı ne dinle ne de kimlikle bu kadar kolay aldatılmazlardı. Derin saygılar selamlar saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey.