Bugün ilk evvelde sana birkaç şey
söyleyeceğim Sayın Devlet, belki de bugüne kadar hiç söylemediklerimi
söyleyeceğim! Biliyorsun ya da bilmiyorsun ama bildiğini düşünüyorum, sana hiç
ihanet etmedim, bilakis varlığına varlığımı feda ettim bugüne kadar, buna tüm
insanlık şahittir, ki sen de şahitsindir kuşkusuz, senin için yaptığımın
milyarda birini sen benim için yapmadın. Hayır, burada mütevazı olmayacağım,
seni Tanrı bildim be adeta ve uğruna varlığımı adadım handiyse, gözlerimden,
sağlığımdan feragat ettim dahası. Peki sen ne yaptın? Bu toprakların
çocuklarına özgürce yaşamayı bile çok gördün, politikacılara biteviye özgürlüğü
budattırdın. Hatta politikacıların soygunlarına, vurgunlarına yol verip yani
sessiz kalıp, bu toprağın çocuklarının yoksullaşmalarına, sefalete maruz
kalmalarına zımnen onay veriyormuş izlenimi yarattın. Anladığım anlamda varsın
ya da yoksun bilemem. Bildiğim kadarıyla da sana karşı gelemem. Thomas Hobbes’in
‘’Leviathan’’ dediği şeysin benim gözümde birazda sen. Korkunçsun, tepegöz
misalisin, bir canavar gibisin, doğru ya da yanlış, katılırsın ya da
katılmazsın orada bir şekilde tarifin yapılmış ve sen nesin, kimsin, seni
tanımak isteyenlerin okuması gereken, mahiyet olarak devasa bir kitaptır. Seni
müzakere etmek ayrı bir mevzudur. Tabi orası da ayrıdır, seni müzakere edecek
kim vardır, düşmanların bile seninledir ihsas ettiğim kadarıyla. Zaten bu
dünyayı biraz da çözülmez, anlaşılmaz kılan ve insançocuğunu kahpeleştiren bu
değil midir? Büyük çoğunluğunda aldandıkları yer tam da burasıdır. Oraya yani
seni müzakere etme alanına müdahale edemezsin, çünkü o zaman derin sınırlara
müdahil olmuş olursun ki, Tanrı değilsin, istediğin kadar korkunç olsan da. Senin
de bana ihanet etmeni istemem. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, nasıl bir
düzen kurarsa kursun, müsaade ettiğin ve imkân sunduğun hiçbir dönemde, hiçbir
zümrenin direkt ya da endirekt olarak bana zarar vermesini tolere edemem. Böyle
bir şeyde itham edeceğim ilk hedef sen olursun. Varsan tabi, yoksa ötesi
felakettir zaten sınırlar aşıldığı takdirde. Mesela; bugüne kadar sana karşı
bir başkaldırı da bulunmadım, kimseyi sana karşı şiddete teşvik etmedim,
silahlı bir direnişe çığırmadım kimseyi. Yani seni yok ederek bir şeylerin
varolmasını düşünmedim. Çünkü sen yok edildiğinde de varolacak olandın zaten.
Bu yüzden haddizatında kendime ait yaşamı pekte yaşamadım. Bugüne kadar tek bir
an mülke temayül ettiğim vaki değildir. Çok yükseklerde gözüm olmadı hiçbir zaman.
Çünkü dünyayı gerçekten ama gerçekten umursamadım. Dünyayı hep bir araç olarak
gördüm herhangi bir amaç için. Bu yüzden de dünyadan ne bir şey istedim ne de
bir şey bekledim. Elbette dünyayı değiştirmek istedim, orası ayrı bir mevzu. Değiştirmekte
istiyorum elbette. Çünkü gerçek ereği o olmalıdır zaten bir bireyin, zira
yorumlamak hiçbir anlam ifade etmez, değiştirmek inancını taşımadıktan sonra. Bilmiyorum
sebebini ama elan da umursamıyorum, dünyaya meylimin niye ve nasıl böyle
olduğunun. Madde bana hiç cazip gelmedi. Çünkü tekçi yaşamaktan hiç
hazzetmedim, belki de bu yüzdendir. Bir kez madde peşinde koşarsam kesinlikle
yaşamı ıskalayacaktım. Çünkü biriktirirken ben tükenip gidecektim ve
yaşayamadan veda edecektim hayata. Gözüm açıldı, elimde kitabı buldum, ötesi
malum. İstesem sana ihanet edebilir, kısmen istediğim yaşamı ihaneti vererek
satın alabilirdim ama böylesi bir şeyi tolere etmedim. Ruhum kaldırmadı, beynim
tolere etmedi. Belki biliyorsun, belki bilmiyorsun. Bu yüzden lütfen bana
dokunma. Ki, nihayetinde zayıf, güçsüz, sıradan, basit bir insanım.
Düşüncelerime bakma, onları sayıklamadan ibaret say. Zaten pekte bir şey ifade
ettikleri yok. Hayır, burada hürriyet
dilenmiyorum. Korkumdan ne dediğimin farkında değilim gibi bir durum da yok. Zaten
böyle bir şey yok. Münhasıran onurlu bir duruş var. Düşüncemde hür kalayım.
Bana düşünce tayin etme, buna hakkın yok. Varsayımlarla da beni yargılayamazsın.
Bendeniz ister bir İslamcı olabilirim, ister bir Milliyetçi olabilirim, ister
bir Kemalist olabilirim, ister bir Sosyalist-Komünist olabilirim, ister bir
Anarşist olabilirim. Ama ilk evvelde bir insanım ben! Ve her şey insanlığımdan
sonra gelir, ondan önce gelen hiçbir şey yoktur ve olamaz. İnsan olmamdan
başlayarak yaratırım hepsini, onun üzerinde. Bunu tayin edecek olan sen
değilsin ve bendenize de; sen böylesin diyerek varsayımlarla hareket edip
bendenizi yargılama hakkın olamaz. Özgürlüğümle varım, esaretimle yokum.
Özgürlük diriltir beni, özgürlüğüm yoksa ölüden farkım yoktur. Bu yüzden
özgürlüğüme kastetme, öldürme beni. Ölücanların dolaştığı bir yeryüzü olmasın
burası, o zaman ne sen, ne ben, ne o, ne bu, ne şu, hiçbir insanteki haz almaz
burada olmaktan ve hiçbir yapının anlamı olmaz böyle bir yaşam da. Zaten her
şeyi kuşatansın, git devletliğini yap sen, bırak senin içinde ne olursa olsun
karışma, zaten kabuk sen değil misin, öz nasıl olursa olsun ne yapacaksın,
nasıl olsa yine kabuk sen olacaksın. Ama bir gün…
EKSTRA:
APTALLIK NEDİR?
‘’Gerçeği bilerek, gerçeği görerek hala
yalanlara inanmaktır’’ der Morgan Freeman. Kesinlikle, şeksiz
şüphesiz, mutlak ve muhakkak doğrudur. Adam gerçekliği söze dökmüş. Asla aptal
olmayın gençler, büyük yalanlara inanmayın, yalancı ne söylerse söylesin, hangi
tonda söylerse söylesin, hangi duyguyla ve düşünceyle söylerse söylesin
yalancıya inanmayın. Hayatınızı zehir etmeyin, heba etmeyin, çöpe atmayın. Halil Cibran’ın ‘’Çocuklar’’ isimli
şiirini bir okuyun. Sizlere boşuna Cumhuriyet demiyorum gençler. Cumhuriyete sahip çıkın, tutunun, sımsıkı
sarılın, asla bırakmayın. İnatla, inançla, hırsla, cesaretle, iradeyle sarılın.
Kaybolursa kaybolursunuz.