Şunu hiçbir zaman unutma ey
insançocuğu! Çünkü bu belki de tüm hayatın kısacık bir özeti mesabesindedir.
Hayatta her şey mevsiminde gerek değil midir ve her şeyin bir mevsimi vardır ve
mevsiminde yaşanmalıdır yaşanacak ne varsa? Ve her mevsim için gereken şey
belki başka mevsimdedir ve bizler başka mevsimde gereksinim duyacağımız bir
şeyi önceki bir mevsimde elde etmek zorundayız. Meyve olgunlaşmadan düşer mi?
Düşürmeye çalışırsan parçalamaz mısın? Gecikirsen de öldürmez misin? Bugün
doğan çocuk yarın büyür mü? Bugün dikilen ağaç, yarın çiçeğe durur, ertesi gün
meyve verir mi? İşte zaman, şartlar ve koşullar her zaman önemlidir. Münhasıran
bizler alıkça ve bönce davranıyoruz. Gözümüzün önündekini göremiyoruz,
kulağımıza kadar gelmiş olanı duyamıyoruz, kalbimizin üzerine çökeni
hissedemiyoruz, kafamızı kuşatmış olanı algılayamıyoruz. Kör, sağır, elsiz,
dilsiz, hissiz gibiyiz. Her şey tam karşımızda oluyor ama bizler öylece
duruyoruz. Sonra da ne oluyor diye soruyoruz. Hiçbir şeyden binlerce olmaz,
binlerce olursa böyle bir hayat olur. Bazı şeyler tek olur, ki, düzen, nizam,
mizan, insicam olsun. Sizler bugüne dek aldatıldınız, kandırıldınız, artık
yeter deyin, aldanmayın, kanmayın, inanmayın. Niye bu dünyada herkesi, her şeyi
kapital belirliyor, yönetiyor hem de her yerde, her zamanda, her zeminde, her
şartta, her koşulda? Yani bunu tersine çevirmek kabil değil mi? Niye kabil
olamıyor? Kabilse niye kabil kılınmıyor? Sıkıntı nedir, nerededir, kimdedir?
Bizler birilerinin kölesi miyiz, birilerinin hizmet eri miyiz, birilerinin kulu
muyuz, birilerinin önünde ki çamur muyuz? Neyiz, kimiz biz? Niye böylesi bir
dünyaya, yaşama eyvallah ediyoruz? Kim dikte ediyor bunu bize? Birileri bizleri
köle gibi görüyorlar, birileri hizmet eri gibi görüyorlar, birileri kul gibi
görüyorlar, birileri de çamur gibi görüyorlar ve biz suskuya teslim olmuşuz
öylece bekliyoruz ve itaat ediyoruz. Kapitalin egemenliğine eyvallah ediyoruz ve
insana layık olmayacak bir yaşamı yaşıyoruz. Hayatımızın mevsimlerini bile
yaşamamız gereken zamanda yaşayamıyoruz. Doğarken yaşlı doğuyoruz sanki ama birileri
yaşlıyken de genç olarak ölüyorlar, bu nasıl bir dengedir, kim kurmuştur bu
dengeyi, kutsal bir denge midir ki bozulmayacaktır? İsterseniz meyvenin
olgunlaşması için gereken ne ise dürüstçe yaparsınız ve zamanı geldiğinde
düşürür yersiniz o meyveyi. Yoksa hayat boyunca hayatınızın her anında dördüncü
sınıf yaratıklar tarafından ezilir, sömürülür, süründürülürsünüz.
EKSTRA:
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/ugur-dundar/dusman-insanin-kendisidir-6896439/
Fevkaladenin fevkinde tespitler.