Şeytan
diyoruz da, haddizatında şeytan bizim içimizdedir, tıpkı Tanrı’nın içimizde
olduğu gibi. Biz her şeyi kendi dışımızda aradığımız için en büyük yanlışı
yapıyoruz ve yanılıyoruz, aldanıyoruz. Keza gerçek kompradorun da içimizde
olduğu gibi ve onu alt etmeden hariçteki kompradorları asla alt edemeyeceğimiz
gibi. Öyle değil mi, kendine söz geçiremeyen dışına nasıl söz geçirsin, kendini
temizleyemeyen dışını nasıl temizlesin, kendini düzeltemeyen dışını nasıl
düzeltsin, kendinde devrim yapamayan dışında nasıl devrim yapsın, kendi
içindeki aşağılık kompradoru yenemeyen dışındaki aşağılık kompradoru nasıl
yensin? Ama kendimizi bilmeyip içimizdekini unutunca olan oluyor işte. Biz,
sanki şeytan biz değilmişiz gibi her şeyi yapıyoruz sonrada tüm sorumluluğu
atabileceğimiz bir şeytan arıyoruz hariçten. Yani günahlarımızdan,
suçlarımızdan kaçışın yolunu bulmuş oluyoruz böylece. Kaçabilir miyiz? İnsan
bir coğrafya gibidir. Orada, şeytani arzuların, hırsların, kötülüklerin ve
Tanrısal iyiliklerin, güzelliklerin, doğrulukların bitmeyen kavgası vardır. Biz
hangi yöne yüzümüzü dönersek ve hangi duygulara tabi olursak, o tarafımız
coğrafyamızda galip olacaktır ve coğrafyamız da ya şeytanın ya da Tanrı’nın
egemenliği hükmünü ilan edecektir. Ama ne hazindir ki, galip bellidir; şeytani
yönümüz. Binaenaleyh, şeytanın uşakları ve hadimleriyiz ve ona hizmet
etmekteyiz ve böylesi bir hizmetten öyle gurur duymaktayız ki, bunun için bizi
suçlayanlardan görülmemiş intikamlar almaktayız. Tam da bu yüzden düşmüş
durumdayız. İnsan düşmüştür, düşkündür velâkin bu durumdan da kurtulmak istememektedir,
zira bu durum ona kazandırmaktadır dünya bağlamında. Dünyayı kaybetmek ister
mi? Sorun bakalım ister mi? Hiç ister mi? Çünkü tüm istedikleri ondadır. Ona
yüzünü dönse, o da ona dönecektir yüzünü ve öyle bir karanlık çökecektir ki
üstüne, o karanlığa mahkûm olmaya değmeyecektir. İşte bu kadar cazibelidir
dünya denilen. Seni bir dansöze dönüştürür ve oynatır durur her devirde. Zaten
oynayıp duruyor her devirde. Gözün hiçbir şeyi görmez olur ondan başka. Kötülük
dünyayı sarar da, sen iyilik bahçesine düştüğünü sanırsın. Dizginlenemeyen
arzuların peşinden cehenneme uçarsın da cennete düşeceğini sanırsın. Dünya
yalancıdır, bu yüzden gerçeği sevmez ve kendini gerçeğe teslim etmez,
binaenaleyh şeytan da dünyacıdır, zira saltanatını yalan üzerine kurmuştur ve
dünyanın hâkimi olduğunu tüm insanlığa duyurmuştur. Bitevi yalanların peşinden
koşturmuştur gerçekten ifrit olan insanları. Yalanın tanrısı olan şeytan yalan
olan dünyanın peşinden koşturmak ve peşinden koşturduklarına kavuşturmak için
insanları kendisine köle eylemiştir. Arkası türlü türlü nimetlerle dolu olan
yalanın peşine kolayca takılmıştır insanlar. Öyleyse yalan dünya için hayatını
yalan üzerine kurmak ve yalanın tanrısı olan şeytana tabi olmak kolay ve cazip
gelmiştir insan denilen düşük ve düşkün yaratığa. Ama bu yaratık kendisini
pir-ü pak sanmakta ve tüm günahlarını hariçteki bir şeytana hamletmeye
yeltenmektedir. Acaba hangi şeytandır ki, insan denilen bu yaratığın elinden
tutup götürüp dünya leşinin başına bırakıvermiş ve cehennem alevlerinin içine
atmıştır onu? Oysa hayatı boyunca o leşin peşinden koşan kendisidir, cehennem
alevlerini hep yanında taşıyan ve onunla her şeyi yakan kendisidir ve elbette
bir gün yanacak olan da. Her şeyi paraya indirgeyen, her şeyi para olarak
gören, para için namusunu satan, şerefinden vazgeçen, onurunu çiğneten, değerli
neyi varsa paraya tahvil eden sanki kendisi değilmiş gibi ve bu sebeple tüm
kötülüklerin fırtına gibi esmesinin, yağmur gibi yapmasının, çığ gibi
düşmesinin sorumlusu değilmiş gibi hemen kenara çekilmekte ve ortaya şeytanı
atıvermektedir, oysa şeytan bile masumdur bu yaratığın yanında. Ki, zaten tüm
suçlamaları da boşa düşecektir, zira şeytan bu adi kumpası paçavraya çevirip
önüne atıverecektir.
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...7...
Özgür DENİZ - 19.02.2022
Tarih: 19.02.2022
Okunma: 347
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.