Şeytan,
uşaklarına ve hadimlerine dünyayı öyle bir sunar ki, koşa koşa giderler ama
öyle azar azar verir ki, bağlansınlar ve bırakamasınlar. Şeytan, insan denilen
yaratığı öyle bir sarar ki, onları iğrenç bir leş için birbirlerine havlayan
itlere dönüştürür adeta ve sonra da güler onlara. Yüzü ve hayâsı olmayan için
sorun mudur bu? Kesinlikle hayır, zira yüzsüz ve hayâsız olan için her şey
normaldir. Onlar leşten kapabildikleriyle avunurlar, mutlu olurlar, şeytanın
kendileriyle alay etmesiyle ilgilenmezler bile. Çünkü leşle beslene beslene
özlerini ve kendilerini kaybetmişlerdir. Şu dünyayı seyreyleyin bir, şeytanın
uşaklığını ve hadimliğini kabul eyleyenleri ve böylesi bir düşüklüğü
reddedenleri, hangi taraf nasıldır ve nasıl yaşamaktadır? Bugün insançocukları
maalesef şeytanın esirleridirler, şeytanlaşmışlardır. Şeytani bir şekilde
yaşamaktadırlar. Ama suçlu hep şeytandır ne gariptir ki. Gerçeği görmeyen
gözler, bunu öyle bir görmektedirler ki, gözleri fal taşı gibi açılmaktadır.
Dünya karşısında gözlerinin feri sönmüş, akılları dumura uğramış, kulakları
duymaz olmuş, vicdanları hissedemez olmuştur. Artık durmak ne mümkündür, hedefe
varmak mümkünken. Öyleyse dünyanın büyük zevklerini, görkemli nimetlerini
tatmak varken, niçin tüm bu zevklerden ve nimetlerden mahrum kalınsın ki?
Satarsın şeytana ruhunu, alırsın tüm zevkleri ve tüm nimetleri kaparsın ve
domuz gibi yaşarsın. Üstelikte nimetler insanlığın ortak malıyken münhasıran
kendine hasredersin hepsini. Ondan sonra vur patlasın, çal oynasın, ohhh ne güzel
hayat ve ne rahat! Gerçekmiş, napacaksın seni süründürecek gerçeği değil mi,
şimdi gerçeğin sırası mı? Öyle ya gerçeğe kulak verirsen vicdanın sarsılır,
sızlar. Şimdi vicdanı rahatsız etmenin zamanı mı değil mi? Namuslu olan ne
kazanmışta, namuslu olmanın kıymetinden dem vurulsun? Her şey namussuzun,
pezevengin elinde, öyleyse namus bir hikâye değil mi? Evet, evet, aynen öyle.
Buyurun namussuzluk pazarında pezevenklik yapmaya. Ne kaybedersin ki, tüm
pezevenkler nasıl olsa kazanmaktadır, biraz da sen kazanırsın ve doya doya
yaşarsın yalancı dünyada, nasıl olsa şeytan da tam arkanda, yere gelmez sırtın
da. İşte böyledir burası, pezevenk şeytanın pezevenk çocukları. Söyleyin
lütfen, hangi gariban biri, namuslu biri, ülkelerin topraklarının en görkemli
yerlerinde keyif yapabilmişlerdir, yapabilmektedirler? Ormanlık alanları gasp
edip oralara villalar dikebilmişlerdir? Mavi sularına nazır şatolarda oturup,
bacak bacak üstüne atıp kahvelerini yudumlayabilmişelerdir? Nasıl kabil
olabilir ki böylesi bir şey, ter, kan, yaş dökerken, emek verirken, ekmek
peşinde koşarken? Zira yaşamak kavgası diye bir kavganın içindedir tüm insan
olanlar. Şeytanın çocuklarının ise böyle bir dertleri yoktur nasılsa, keyif
onlar için vardır, zevk onlar için vardır, kavgasız, gürültüsüz, zahmetsiz, bedelsiz
yaşamak onlar içindir. Çaldıkları milyonları koyarlar bankaya, alırlar ayda
milyonları ve fink atarlar altına ölülerin yattığı toprakların üstünde, nasıl
olsa ölenler onlar için ölmüşlerdir. Nasıl olsa artan her şeyle birlikte
onların da servetleri artmakta, tekasür etmektedir. Öyleyse durmayalım koşalım bulunmamız
gereken yöne doğru! Hey gidi zavallı insançocuğu…
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...8...
Özgür DENİZ - 20.02.2022
Tarih: 20.02.2022
Okunma: 266
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.