İnsançocuğu, içinde, kendisini bitevi kazanmaya ve sahip olmaya sevk eden
bir komprador besler, acımasız ve vahşi bir kompradordur bu. Ama ne hazindir
ki, mütemadiyen de dışındaki kompradorla savaştığını sanır yani kendi kendini
avutur. Komprador içindedir ama o düşmanı dışında arar. Oysa içindekini
yenmeden dışındakini yenemez insançocuğu ama bunu da bilmez. İçeride
kazanamadığın savaşı dışarı da hiçbir zaman kazanamazsın oysa. Kalıtsal mıdır
yoksa sonradan edinilmiş bir kazanım mıdır bilinmez belki ama böyle bir
eğilimin yani kazanmak ve sahiplenmek eğiliminin sahibidir insan denilen
varlık. İnsan içgüdüsel olarak her şeye sahip olmak ister, sahip olduklarının
ise münhasıran kendisine ait olmasını ister. Yani hem hereksin ortak olduğu
yerden kazanır kazandığını hatta haksız yollardan kazanır hem de sadece
kendisinin olsun ister kazandığı. Kendisi kazanır, biriktirir haram helal
demeden ama ne gariptir ki ortaya bir külfet çıkınca da paylaşmak ister,
normalde hiçbir şeyi paylaşmadıklarıyla. Kazanmak kolayca paylaşmaya yanaşmaz
ama yaşamak zorken de hiçbir şeyi paylaşmadıkları da külfete ortak olsun ister.
Tam da kapitalist zihniyet budur işte. Burada derin bir dilemma vardır ama
nasıl çözülecektir? Bu hangi ruh halinin, hangi kafanın ürünüdür bilinmez,
belki de bilinir ama bilinilmesi istenmez, çünkü bilinmesi farklı şeylere
götürecektir insanı. Çok derin sorgulamalara sevkedecektir. Böylesi bir kirli
zihniyete karşı duranların ve bunun tolere edilmesinin kabil olmayan bir şey
olduğunu ifade edenlerin ise toplumdan tard edilmekle karşı karşıya kalmaları
olasıdır, bu yüzden de sükût edilmektedir. Tam da burada şeytani kapitalist
sistemin gizil gücü tezahür etmektedir haddizatında. Çünkü buradaki zihniyet
ifşa olunsa, ardı önü çözümlense ve neyin ne olduğu ayan beyan ortaya çıksa
belki de şeytani kapitalist sistemin ne olduğu sarih olarak tebeyyün edecektir
ve insan denilen uyurgezer varlık uyanacaktır. Belki insanlık böylesi bir
zihniyeti terk etmekle hayatını kazanmaya da cesareti artacaktır ve yaşamaya
başlayacaktır. Çünkü hayatı yaşamakla varlığa sahip olmak durumu birbirini
olumsuzlayan şeylerdir. Zira hayatta ki insicamı nakzeden en önemli vakadır
böylesi bir şey. Evet, insan denilen varlığın benliğinde belki iki durumda
mevcuttur ama insanlık maalesef sahip olma tutkusundan yana tercihini
belirlemektedir, yaşamayı ise ertelemektedir yahut unutmuştur. Yaşmak bizden
bir şey almaz ama bizim aldığımız bir şeydir bitevi ve sahip olmak aynı zamanda
sahip olunanın sahip olana sahip olduğu bir durumdur. Derin bir kapitalizm.
Bugün böyle değil midir bu? İnsan denilen neye sahipse, filhakika sahip olduğunu
sandığın şeyler kendisinin sahibi değil midir? Sahip olunan her şey
haddizatında insan için birer uyuşturucu madde mesabesinde olan şeylerdir ve
insanın varoluş kavgasına hiçbir anlam eklemeyen şeylerdir. Bugün insanın
hiçbir değeri yoktur, tüm değer sahip olmaya çalıştıklarındadır ve ne kadar
sahip olursa o kadar değeri artmaktadır yani kendi dışındakilerle değer
kazanmaktadır insan denilen. Haddizatında bugün insan yoktur, madde vardır ve
maddenin varlığı insanı görünür kılmaktadır. Keza bugün insan yalnızdır,
yapayalnızdır, dünya denilen çölde deli divane dolaşmaktadır. Böylesi bir
durumda kendisiyle yüzleşmeyi bile becerememektedir. İçinde bulunduğu durumu
sorgulamaktan acizdir, sistemle hesaplaşmaktan korkmaktadır. Bu yüzden de
hayatını yeniden kazanmaya cesareti yoktur. Kendi dünyasında yaşadığı bu krizde
onu bitevi tüketime sevketmektedir. Eğlenceyle, tüketimle, uyuşturucuyla vb.
şeylerle kendini avutmaya, teselli bulmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki bu da
onun içindeki devasa boşluğu doldurmaz, bilakis daha da ileri düzeyli bir
boşluğa düşürür onu ve bu seferde derin bunalımlar geçirir, sonu ya acıklı bir
sefalettir bunun ya da intihar. Böylesi tiplerde insanlığa büyük acılar
çektirirler, eğer ellerine fırsat geçer ve hükmetme mertebesine erişirlerse.
Parayı tanrı edinmiş ve onun önünde secdeye kapanmış ve dahi varlıklarını ona
adamış insanlar hiçbir zaman sahip oldukları parayla mütenasip bir hayatta
yaşayamazlar. Çünkü onlar parayı, yaşamak için değil ona sahip olmak için
kazanırlar ve onun gücüyle toplumda varlık kazanmaya çalışırlar. Hayatlarındaki
boşluğun onunla giderileceğini düşünürler. İnsançocuğu maalesef kendisinin
farkında olmayan ve bir türlü kendisini kabullenememiş bir varlıktır. Bitevi
dışındaki şeylerle kendisini var kılmaya, kabul ettirmeye tevessül etmektedir
ama bu yolla da içinde ki boşluğu bir türlü dolduramamaktadır. Hayatı boyunca
kendisini sahip olduklarıyla toplumda kabul ettirmeye çalışmış insan zaman
içerisinde artık bunu topluma da tolere ettirmiştir ve şimdi toplum da onu bir
insan olarak değil, sahip olduklarıyla tolere etmektedir. Artık bu derekeye
düşmüş insan için hiçbir değer yoktur, varolan değerlerde paraya tahvil
edilmesi gereken değerlerdir, para ise onun toplumdaki kabulünü temin edecek en
güçlü araçtır. Bugün dünyada iki türlü insan vardır; bir hayatı yaşayanlar, bir
de onları seyredenler. Oysa bu hayat yaşamak içindir ve insan yaşamak için
gelmiştir dünyaya. Hayatlarını kazanmaya cesaretleri olmayanlar daima
seyretmekle kalacaklardır, diğerleri ise yaşayacaklardır. Ve insan, şeytani
düzenle savaşında zafere erişmeden asla yaşama katılamayacaktır. Yaşamak için
savaş ey insançocuğu! Korkma, cesaret, biraz daha fazla cesaret, kendi
ellerinin ürünüdür zafer ve kurtuluş.
EKSTRA:
Yani şimdi Tansu Çiller parti kuracakmış öyle mi? Ve oy alacak. Valla billa talla alır. Zekâ meselesi abi.
Kesinlikle müthiş bir zekâ, harikasın abi bence. Zaten herkeste böylesi bir zekâ olmaz abi. Zekâ bu çöpten toplamıyorsun ki, emek ister, gayret ister elde etmek için. Katılıyorum abi. Bence hepsi ajan bu sanatçıların, özellikle saydıkların. İnsanları şarkılarıyla narkozlayacaklar ve istedikleri gibi yönlendirecekler. Bence tutuklanmalılar ve sorgulanmalılar.
Ne yani her şeyi bi tek kendinizin bildiğini sanıyorsunuz değil mi ama Müslümanların hiçbir şey bilemeyeceğini düşünüyorsunuz. Hadin işinize. Müslüman’ın zekâsının yanından geçemezsiniz.
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/terorist-tavuk-6966433/
Ya bi git be abi ne biçim bir hikâye bu. Manyak güldüm ama çaktırmadan güya dalga geçmeye çalışıyorsun de mi? Yemezler abicim yemezler.
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/soner-yalcin/geccek-de-ne-gelcek-6966419/
Ya işte senin bu çözümlemelerine bayılıyorum be abi. Keşke biraz daha açıkça yazsan, söylesen. Mesela kurtuluşun adresini apaçık yazsan. Sen biz değilsin be abi.
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/murat-muratoglu/matematik-agliyor-6966393/
Ya bi git ya, dalga mı geçiyorsun be abi?
Burasının neresi olduğunu unutuyorsunuz galiba.
Ya bi git bayım ya, ne alakası var, sen de ne söylediğini bilmiyorsun.
https://odatv4.com/guncel/kumpas-coktu-230543
Ya sizler ne ayaksınız ya arkadaş? Siz devletten iyi mi bileceksiniz? Varsa vardır yani, devlet var diyorsa vardır. Gidin işinize bakın, konuşmayın laf olsun diye.
Ya sayın bayım sizde orijinal bir vekilsiniz ha. Konuşuyorsunuz da ne konuşuyorsunuz yani?
Gerçekten ilginç bir çözümleme. Sen de manyak çözümlemeler yapıyorsun ya. Düşman mısın dost mu belli değil.
Sadece ve sadece ERSAN ŞEN’İ çözümleyeceğim kendimce. Geçelim! Ersan Şen; düşüncesi ne olursa olsun umursamam, doğru mu söyler yanlış mı bilmem, kimliği nedir bilmem ama söylediklerini onurlu, namuslu, şerefli, soylu, karakterli, kişilikli bir insan olarak söyler yani dinlediğim kadarıyla sürekli dobra dobra biri olduğuna şahit oldum hep. Dalkavuk, yalaka, soytarı, şaklaban, namussuz, şerefsiz, soysuz, kanı bozuk, efendi köpeği, kapıkulu, karaktersiz, kişiliksiz, omurgasız bir insan değildir, çendan uzun zamandır gözlemlediğim kadarıyla böylesi bir prototipi görmüşümdür karşımda.
Sadece ve sadece TARKAN’ı çözümleyeceğim kendimce. Geçelim! Nietzsche der ki; uzattığın bir parmak karşındakini gösteriyorsa da, üç parmakta seni gösterir der. Tarkan’ı dinlemem, zira pop sevmem ama Tarkan hep Tarkan’dır. Hatta hazzettiğim biri de değildir. Düşüncesi ne olursa olsun umursamam, doğru mu söyler yanlış mı bilmem, kimliği nedir bilmem. Kendi inandıkları doğrultusunda onurlu eylemler ortaya koyan biridir. Yani bugüne kadar da yanardöner biri olduğuna hiç şahit olmadım. Kendi bulunduğu dünyada bu türler yok mudur, elbette vardır ama mesele bu değildir. Önemli olan, kendi bulunduğun dünyada şerefli, onurlu, namuslu, karakterli, kişilikli bir çizginin olmasıdır. Akıllı, zeki, bilimsel biri olmak önemlidir. Yani kimseyi bulunduğu dünyayla, düşüncesiyle yargılayamayız. Ortaya koyduğu çizgiyle ve eylemleriyle yargılayabiliriz ancak. Ki, din de böyle söyler. Ki, her fraksiyonun, kulvarın içinde şerefli de vardır, şerefsiz de, ilkeli de vardır ilkesiz de, zeki olan da vardır, mal gibi yaşayan da.
Burası Türkiye değildir, Türkiye ise de bence fotoğraf çektirmek için kuyruk oluşturmuşlardır nasıl görünüyoruz diye. Ya da yağları zenginler toplayıp götürmüşlerdir, az kaldığı için de insanlar mecburen kuyruk yapmışlardır alabilmek için.
https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/hazine-yuzde-33-5-faizle-borclaniyor-6959320/
Ne alakası var be kardeşim! Burası İslam ülkesidir. Burada dinin kuralları caridir. Türkiye olmayan yerleri Türkiye gibi gösterip halkı kandırmaya çalışıyorsunuz de mi? Ama yemezler. Faizin yasak olduğu bir ülkeyi faizci gibi göstermek ahlaklı bir duruş mudur lütfen? Birazcık dürüstlük lütfen.
https://www.korkusuz.com.tr/kazikci.html
Ortadoğu’yu en iyi bilen, tanıyan, anlayan, hisseden adam. Hani hep bir durum karşısında bir bildiği vardır, söylediğinin bir hikmeti vardır denir ya, işte o deyiş tam da bu adam içindir. Ortadoğu ile ilgili söylediklerini hep bu bakış açısıyla algılamak, anlamak icap eder kanaatimce. Çünkü Ortadoğu’nun ciğerlerini bilen adamdır. Zaten o toprakların çocuğudur. Ama handiyse çendan 20 yıldır takip ederim, tam bir Türk ve Türkiye sevdalısı olarak görürüm, okuduğum ve okuduklarımı çözümlediğim kadarıyla.