Bir can kırıntısı gibi
sokaklarından çekilmez hatıralarım
rüzgârların taşıdığı
köhne tufanların vurduğu
kayıp şehirlerin kokusu gelir uzaklardan
ve her seherde içimi çöller basar.
Benim ruhumda söküğüm yok ki
şehrini unutmuş Mecnun gibi
gönlümde çöller var benim.
Sevince sevinen
ve kedere ağlayanların
sonsuz kapandı gözleri
kim uyandırır ki onları
çileden çıkmış zebaniler
gözlerinde ölüm dillerinde küfür
unutulmuş zamanların mirası
o görkemli nişaneleri yerle bir ettiler.
Benim bir yerde mekânım yok ki
kül olmuş Kerem gibi
rüzgârda kıvılcımım var benim.
Nerede umudu ve ışığı yarınların
gecesi menekşe baharlarımız nerede
cehennemin kapılarını açan kim
bu hayasız kibirliler nereli öyle
öyle bir ülke ki
onur ve gururdan yoksun
karanlık ve gizemli tutkularla
insanlık mabedi atalar ocağı
bu güzel ülke
ihanetlerin derin karmaşası içinde
inim inim inlemektedir.
Benim bir tek canım yok ki
bilmeden kendi mezarını kazan
kendini unutmuş Ferhat gibi
dağlarda nefesim var benim.