Hayatta bazı
şeyler hiç değişmez, olduğu gibi kalırlar, burada özsel tekâmülden değil dışsal
kalıptan söz ediyoruz. Şeytan ve insan hiçbir zaman değişmemiştir, bademada
değişmeyeceklerdir. Şeytan mutlak olarak değişmeyecektir ama insan elbette
tekâmül edebilir şeytani tarafını diskalifiye ederek. Tamam, mutlak bir
diskalifiyeden söz edemeyiz ama törpülemeden bahsedebiliriz elbette. Zira insan
ne mutlak şeytani bir mahiyete haiz olabilir ne de mutlak melek durumuna
evrilebilir hem şeytani hem de meleksi özellikleri birlikte mündemiçtir ama
meleki hususiyetlerini daha belirginleştirebilir ve hep bahsettiğimiz şeyde
budur. Zaten insan dediğimiz öz olarak evrimsel bir süreçten geçerek bugünlere
gelmedi mi yani beşerken insan olmadı mı? Zaten insanın içinde olan bir şey
değil midir, tüm kötücül duyguların tezahür etmesi, iyicil duygulara baskın
gelmesi değil midir haddizatında şeytanlık dediğimiz şey? Yani işin özü o ki, bu
meyanda şeytan her devirde aynıdır ama insan kalıbına mahkûm değildir. Bu durum
Kabil’in Habil’i öldürdüğü günden bu yana aynıdır. İşte o günkü insan neyse
bugünkü insan da odur, elbette kalıp olarak ve tabi aynı zamanda kök duygular
ve düşünler olarak. O gün tezgâh kuran şeytan ne ise bugün tezgâh kuran şeytan
da odur. Çünkü şeytan bir anlamda tezgâhtardır, bir tezgâhta bin çorap örer
insanın başına ama çopra örmediğini söyleyerekte kandırır. Velâkin insanın
değişmeye temayülü varken şeytanın yoktur. İnsan dünde aynıydı, bugünde
aynıdır, yarında aynı olacaktır, şeytan dünde vardı, bugün de vardır, yarında
varolacaktır. Ha şeytan elbette dünden bugüne, bugünden yarına hep aynı
kalacaktır ama insan ne kadar da kalıp olarak aynı olsa da öz olarak elbette
tekamül edebilir, zira böylesi bir kabiliyetle, yetiyle mücehhez kılınmıştır.
Bu yüzden ikisini de sahici olarak tanımak, çözümlemek şarttır, bilakis bunlarla
ilgili yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Yani bazı çıkarımlar geçerliliğini her
devirde korur yani olumsuzlanamaz. Geçelim! Şeytan, insançocuklarının üzerinde
kurduğu hâkimiyetle ve üzerlerine kâbus gibi çöktüğü karanlıkla, onları mahkûm
ettiği cehaletle ve yoksullukla (((ki, yoksulluk taammüden ve kontrollü
yaratılan bir şeydir, insanın şeytana mahkum olması için))) onlarla bir top
gibi oynayan, onları istediği gibi yönlendiren, onlara her hizmetini yaptıran bir
melundur. Şeytanın yapısı bir piramide benzer. Katmanlar halinde bir piramittir
bu. En alttakiler sadece üstündekileri belki tanır belki tanımaz ama
üstündekilerin üstündekilerden başlayarak daha üsttekileri hiçbir zaman ne
bilirler ne de tanırlar. Herkese yapacağı görev bir üstündeki tarafından
iletilir ve herkes ancak iletişime geçtiğini bilir ve tanır. Bu dünyada insanın
seciyesine mugayir ne varsa hepsi şeytandandır. Normal olarak insanın mutlak
yalnızlığı içinde ki durumu olarak iyidir insan. İçinde yaşadığımız bir
hayatımız vardır ve bu hayatta muhtelif gelişmeler, değişimler, olaylar vuku
bulmaktadır. Fikirler, eğlenceler, sözlü ve yazılı basınlar, dernekler,
lokaller, cemaatler, örgütler hayatın her alanında kendilerini
göstermektedirler. Bunlar her coğrafyada vardırlar ve etkindirler. Bunların
hiçbirisinin varlıkları boşuna değildir, hepsinin mutlaka bir işlevi, görevi
vardır. Her biride masum yüzlerini gösterirler daima ama karanlık yüzlerini
kimse bilemez. Ve gün gelir, herkes o karanlığın altında kalır. Bu evren,
şeytani kötülüklerle, Tanrısal iyiliklerin savaş meydanıdır. Bu savaş yeni bir
savaş değildir, dünden bugüne, bugünden yarına uzanan ve hiç bitmeyen,
bitmeyecek olan bir savaştır. Elbette bu savaşı her boyutuyla, tüm yönleriyle,
dip derinliklerine değin tetkik, tahlil, tahkik edeceğiz ve çıkarımlarımızı da
ortaya koyacağız, tabi ki çözüm önerilerimizi de, velakin önce zihnimizde
resmini net olarak çizdiğimiz vakit, bu yazı dizimizin gelişim süreci dâhilinde
değil.
Ne bu şimdi
bayım ya? Nasıl yani? İnanalım mı yani?
https://www.fox.com.tr/Selcuk-Tepeli-ile-FOX-Ana-Haber/bulten/325
Ne diyor bu
adam? İlginç ilginç haberler.
İşte bunu
yapma be Sayın Başkan. Kulaklarımla dinledim konuşmalarını. İşte bu olmaz,
olmadı.
İLGİNÇ:
Diziler
açılığa sabretmeyi öğretiyor. Hayatta açlık egemen olunca, diziler hemen
sabredin mesajlarıyla doluyor. Bu hayatta bunlar normal şeyler oluyor hemen. Sebepleri
sorgulama, soru sorma, sadece sus ve katlan. Oh ne ala memleket. Piyasada
olumsuz ne varsa, dizilerle insanlara her şeyi normal gösterecek subliminal
mesajlar gönder ve uyuştur. İtiraz edenleri de duygusal mesajlara boğ ve
sustur. Nasıl olsa milyonlar izliyor ve inanıyor ve beşikteymiş gibi sallanıyor
dizi boyunca. İzleyin, duygusala bağlayın, kader deyin, sebepleri sallayın
gitsin, soruları çöpe atın, sorgulamayı ihanet sayın, sonsuz bir uykuya dalın
ve rüyalarda gezintiye çıkın, gerçekleri yok sayın. Nihayet mal gibi yaşayın.