İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...13...

Özgür DENİZ - 25.02.2022

Bu dünyayı babalarının çiftliği sanıp, yoksulları maraba gibi görüp, yoksulların terlerini, yaşlarını, kanlarını, emeklerini sömürüp, onların çaresizliklerinden ve güçsüz oluşlarından faydalanıp, onlara acılardan başka bir şey bırakmayıp, yoksulluğu sürekli besleyip ve o yoksulluk üzerinden kendilerine rant ve egemenlik devşirip, onların haklarını gasp eden pezevenklerin karınlarında ve sırtlarında acıklı bir azaptan ve alevli bir ateşten başka bir şeye dönüşmeyecektir o haklar. And olsun ki, şeytanın maşaları ve hadimleri olan bu pezevenkler iki cihanda bunun bedelini çok ağır şekilde ödeyeceklerdir. Ve yine and olsun ki, o gün şeytan bizi aldattı bile diyemeyeceklerdir, zira şeytan onların bu kirli niyetlerini, kanlı pazarlıklarını ve aşağılık kişiliklerini afişe edecektir ve o gün temize çıkacak olan sadece şeytan olacaktır bu şeytandan da beter insanımsı pezevenkelerin karşısında. Bilmezler mi ki, şeytanın yol arkadaşlığı darağacına ulaşana dektir? Şeytan, insanımsı şeytanların yanında masumların en masumudur. Ama bu insanımsı şeytanlar kendi elleriyle yaptıkları her şeyi şeytana hamletmekle temize çıkacaklarını sanmaktadırlar. Onlar her şeyi bile isteye, göre göre, farkında ola ola yaparlar da, belalar yağmur gibi yağınca hemen şeytanı itham ederler. Şeytanın zaten suçlu olduğunu ve bile isteye yapılan kötülüklerden dolayı hiçbir zaman suçlu sayılamayacağını bilmektedirler oysa. Şeytan bu insanımsı şeytanların yanında tabir caizse pir-ü paktır. Kendi elleriyle yaparlar da şeytan yaptı derler. Yoksullardan çalıp her şeyi iddihar eylerler ve mütemadiyen sayıp dururlar da, sonra o sayıp durdukları şeyin altında kalınca şimdi durup dururken nasıl böyle oldu diye sorar dururlar. Her şeyi nasıl da ölçüp, biçip, tartıp yapmışlardı oysa ve nasıl da bilmektedirler her şeyi.  Bilmezlikten gelmelerinin kendilerini kurtaracağını sanırlar pezevenk şeytanın bu pezevenk çocukları. Sahip oldukları gücün, servetin, mülkün, makamın kendilerini kurtaracaklarını sanmaktadırlar. Nasıl da yanılmaktadırlar. Bu evrende, dört koldan insanlığı muhasara altına alınca, kendilerini evrenin tanrısı ilan edince, ölümü bile bir süreliğine servetleri sayesinde yenince, bir de üstüne ölümsüz olduklarını düşünüp bu evrende sonsuza kadar varolacaklarını sanınca her türlü soysuzluğu, pezevenkliği istedikleri gibi yapabileceklerini ve yaptıklarının cezasız kalacağını varsaymaktadırlar. Öyle ya, bu evren de her türlü pisliği yaptıkları halde hiçbir ceza ile karşılaşmamaktadırlar, karşılaşmadan da bu evrenden ayrılmaktadırlar, bu yüzden de sonsuza kadar karşılaşmayacaklarını, her şeyin yapıldığıyla, olduğuyla, yaşandığıyla kaldığını sanmaktadırlar. İnsanca yaşamak mı zormuş, şeytanca kötülüklerin cezasını çekmek mi elbette göreceksiniz. Biraz daha bekleyedurun, gelecek gelmekte olan elbette! Daha dün gelmedi mi, yaşamadık mı, insanlık ölümden beter bir yaşama mahkûm olmadı mı ve elan da yaşamıyor muyuz, herkes cehennem gibi bir hayata tutsak kalmadı mı, kim kimin elini tutabildi, yüzüne bakabildi, kim ağız tadıyla yiyip içebildi? Ne çabuk unutuldu ya da unutulmakta olan bitenler? Tekrar olmayacak mı, gelmeyecek mi sanıyorsunuz belaları, felaketleri, kendi ellerinizle çağırıyorsanız elbette gelir, gelecektir. Sonra suçu başkalarına atmayın soysuzca, şerefsizce, kahpece.

 

EKSTRA:

 

Niye çekiniyoruz, niye geri duruyoruz, oysa mutlu olmalıyız, memnun olmalıyız, gururla ve onurla söylemeliyiz. Bu ülkeyi İslamcısıyla, Milliyetçisiyle, yerlisiyle, millisiyle sağcılar yönetiyorlar. İslamcı ve Milliyetçi olmaktan gurur duyanlar, bunu her ortamda dile getirenler niye böylesi bir gerçekten kopuklar, oysa büyük bir zevkle, hazla, övgüyle söylemeliler, imtina edecek bir şey yok ki. Hem de mutlak egemen olarak, mutlak iktidar olarak varlar, etkinler, hâkimler, egemenler. Yani tek bir İslamcı, Milliyetçi çıkıp söyleyebilir mi bu ülkeyi İslamcıların ve Milliyetçilerin yönetmediğini? Bundan onur duyulması lazım oysa, söylemekten imtina etmek yerine kıvançla söylemek lazım, ne güzel işte bu ülkeyi İslamcılar, Milliyetçiler yönetiyor diye. Hayır, yani böylesi bir gerçeği niye saklayalım ki? Şu an bu ülkeyi İslamcılar ve Milliyetçiler konsorsiyumu yönetmiyor mu, ikisi de mutlak etkin ve egemen olarak, ikisi de uçan kuştan bilgi sahibi olarak. Bu inkârı imkânsız bir gerçekken nasıl inkâr edilebilecek ve hem niçin inkâr edilecek, mutlu olalım, sevinelim, gurur duyalım yani. Tepeden tırnağa her şeye, her yere hâkimler, mutlak belirleyiciler hayatın her boyutunda. Bunun böyle olduğunu da çocuğundan yaşlısına herkes bilmelidir, bilmelerinde sakınca yoktur. Hem yirmi yıldır yönetiyorlar, ne güzel değil mi, bir nesil böyle büyüdü, bunu inkâr etmek yerine kabullenmek gerekir. Bunu bilmemezlikten gelmek yerine bilakis bilmek ve bununla gurur duymak gerekir öyle değil mi? Hatta Milliyetçilerin daha etkin ve egemen oldukları bile söylenebilir. Ne var bunda kötü bir şey mi ki? Ama inkâr edilse bile, herkesin ama herkesin bunun böyle olduğunu, inkâr edilemeyecek kadar böyle olduğunu bilmesi gerekir. İnkâr edilse bile inanmamanın mallık olacağı bilinerek inanmak gerekir. Çünkü ben mal değilim, gözlerim görüyor, aklım çalışıyor. Şeksiz ve şüphesiz olarak, mutlak gerçeklik olarak, inkârı imkânsız bir olgu olarak bu böyledir, gerisi yalandır, hikâyedir. Utanılacak bir şey yoktur.

Tarih: 25.02.2022 Okunma: 414

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?