Her ülkeyi
ele geçirmiş olan şeytana ve çocuklarına lanet olsun. Şeytanların ve
çocuklarının, ülkeleri yaşanmaz kılan, gerçekleşebilir hayalleri gerçekleşemez
kılan, tüm güzellikleri münhasıran beyinlere hapsedip dışavurumunu engelleyen, doğmamış
çocukların hakları olan hazineleri yağmalatan, umutları dalından kopmuş
yapraklar gibi rüzgârın önüne bırakıveren politikalarına lanet olsun.
Şeytanların ve çocuklarının, doğruluğu, dürüstlüğü, güveni, erdemi anlamsız
kılan, insanlığı kanlı çarklarda öğüten düzenlerine lanet olsun. İnsanları
uyuşturup uyutan, düşünemez hale getiren, soramaz ve sorgulayamaz derekeye
düşüren, yaşamaktan bıkıp usandıran, ahlaktan ve adaletten arındırılan
kurgulanmış hayatlara lanet olsun. Lanet olsun şeytanın ve çocuklarının kulluk
ve kölelik üreten düzenlerine. Muayyen merkezlerde kalıp düşünceler üretip, her
memlekette o düşünceleri yayacak mümessiller bulup, o düşüncelerle insanlığa
kanca atıp, insanlığı birer robota dönüştürerek insansızlığın kapısını açan
şeytanlara ve çocuklarına lanet olsun. Lanet olsun şeytanların ve çocuklarının
mucidi oldukları kan emici kapitalist düzenlere. Lanet olsun insanlığı
katleden, barışı öldüren, kardeşliği yok eden, doğmaya pişman ettiren savaşa,
silaha, nükleer bombalara. Nasıl bir dünya, ne biçim bir insanlık anlayabilene
aşk olsun. Bilinci çekilip alınmış, mankurtlaştırılıp sürüleştirilmiş, iradesiz
bırakılmış, korkutularak sindirilmiş, özgüveni yok edilmiş, hayal kurması ve
umut etmesi yasaklanmış, düşüncesi beynine hapsedilmiş, medyayla ve benzeri
araçlarla basit birer nesneye dönüştürülmüş, varlığının farkında olmasına bile imkân
verilmemiş, nihayet eşekleştirilmiş ve üzerine binilmiş insanlar üretip kendi
geleceğini güvenceye almış kan emici kapitalist düzenlere lanet olsun.
Kitaptan, kalemden ve düşünceden korkup ve silahla korkutup sindiren ve
insanlığı bir sinek gibi ezip geçen tüm zalim kapitalist güçlere lanet olsun. İnsanlığın
topraklarını babalarının çiftliği bilip, tüm insançocuklarını maraba yerine
koyup, kaynakları yağmalayıp ve yağmalatıp yoksulluk üreten ve ürettiği
yoksullukla insanları kendine kul ve köle kılan kapitalist düzenlere lanet
olsun. Oysa daha güzel bir dünyamız olabilirdi, hayallerimiz gerçek olabilirdi,
yarınlara dair umudumuz olabilirdi, yaşamak sevincini duyumsayabilirdik,
insanlık onuruna yaraşır yaşamlarımız olabilirdi. Güvendiğimiz, inandığımız
insanlar bulabilirdik. Çocuklar gibi gülebilir, kuşlar gibi uçabilir, çiçekler
gibi açabilir, balıklar gibi yüzebilir, bulutlar gibi akabilirdik, yağmur olup
yağabilirdik, kardeş olabilirdik, birlikte şarkılar, türküler terennüm
edebilirdik. Yapamadık, yaptırmadılar, yapamadan da yok olup gideceğiz. Doğmaya
değmeyecek bir yaşama merhaba demişiz ama farkında olmadan yaşayıp gitmişiz
yaşadığımızı sanarak, farkına vardığımız da çok gecikmiş olduğumuzu gördük. İnsançocukları
olarak yapacak çok şeyi olupta hiçbir şey yapmayan, yapamayan, gününü
kurtarmaktan başka bir şey düşünmeyen, seyretmekle yetinen ve bir şey yapmaktan
korkan, şiirden ve türküden mahrum yaşayan, felsefeden korkan, korku
bataklığına saplanıp kalmış ve bir kez bile osla cesaretli olmaya cüret edememiş
olan biz insançocuklarına da bin kere yazıklar olsun. Oysa zor olan ve oyunu
bozacak olan bizdik ama her birimiz kurulan oyunların gönüllü kurbanları olmayı
tercih ettik ve tercih ediyoruz. Etleri sıyrılmış kemiklerin peşinde koşarken perişan
olmuşuz. Ya cahilce ya da gönüllü olarak kapitalizmin kapıkulluğunu yapıyoruz. Kapitalist
sistemler içinde yaşaya yaşaya öyle mallaşmışız, öyle körkütük cahil kalmışız,
gerçeğe öyle yabancılaşmışız, hatta kendimize bile öyle düşman olmuşuz ki
hiçbir şeyinde farkında değiliz, farkında olmayınca da uyumaya ve güdülmeye
devam ediyoruz. Yemin ediyorum biz şuyuz, buyuz dediğimiz hiçbir şeyin
gerçeğini bilmiyoruz, laf olsun diye kendimizi tanımlıyoruz ama neyle
tanımlıyorsak kendimizi o şeyin bir harfini bile bilmiyoruz, bilmediğimizi de
bilmiyoruz ama bildiğimizi sanıyoruz. Gerçekten sığırlar sürüsünden farkımız
yok. İster kızılsın, ister kızılmasın umurumda bile değildir, adeta sığırlar
sürüsüyüz insanlık ailesi olarak. Ulan kapitalist sistem ciğerlerimizi
parçalamış, organlarımızı söküp almış, aklımızı çalmış, bizi don gömlek koymuş,
hala ondan çare bekliyoruz. Söyleyin şimdi böylesi bir umut taşıyanın sığırdan
farkı var mıdır? Utanmalıyız
insanlığımızdan! Yaşasın devrim ve tek yol devrim, buyurun var mısınız yapmaya,
cesaretiniz var mı çalınmış hayatlarınızı kazanmaya? Ya da gerçekten ister
misiniz böyle bir şeyi? Lafla peynir gemisi yürümüyor, istiyormuş gibi yapıpta,
gerçekte istememek zavallılığına yeltenmeye lüzum yok. Ya istersin ya da
istemezsin. İstiyorsan yürüyeceğin yol bellidir, yapacağın eylem bellidir,
istemiyorsan da zaten söylediğimiz gibi yaşamaya layıksındır, şikâyet edersen
de sahtekârın en adisisindir.
EKSTRA:
Bu ne biçim yazı be bayım?
İlginç bir çözümleme.
İftiradır ya ne münasebet ya da ülkeyi karıştırmışsınızdır bence.
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/ukrayna-yazik-etti-ukraynaya-6975168/
İlginç bir çözümleme.
https://www.korkusuz.com.tr/ha-tir-la-ta-yim-istedim.html
Ne demek istiyorsunuz bayım, neyi hatırlatıyorsunuz yani?