İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...16...

Özgür DENİZ - 01.03.2022

Kan çekilir, kaslar gerilir, can kuşu uçar gider tutsak olduğu kafesinden sonsuzluğa doğru. O, bir türlü doymak bilmeyen, o mütemadiyen kendini aç hisseden, yedikçe tuzlu su içmiş gibi daha da yemeye teşne olan, bitevi sömürüye, gaspa, çalmaya, vurguna odaklı ve dahi doyuramadığımız nefsimiz artık bırakıverir kendini. Zira takati kalmamıştır yine ve yeniden aynı şeyleri yapmaya. Bitevi, dur durak bilmeden peşinden koşturup durduğumuz, uğruna bitap düştüğümüz, kapmak için köpekleştiğimiz, itlerin önünde bile bize boyun eğdiren, alnımızı uğruna secdeye değdiren, adeta leşten hiçbir farkı olmayan dünya nimetleri hiçbir anlam ifade etmez olurlar. Münhasıran lüks yaşamak uğruna, caka satmak uğruna, başkalarına sükse yapmak uğruna, uğrunda adeta domuzlaştığımız, her türlü değeri kavuşmak için yoluna harcadığımız o nimetler artık tat vermez olurlar. Bizde olsun hepsi diye kapmak için köpek gibi didişip durduğumuz, başkalarından sakındığımız, ele geçirmek için pençemizi geçirmediğimiz kimsenin kalmadığı, uğruna adeta illetleştiğimiz ve yerlerde süründüğümüz, bir parçasını bile ele geçirmek için başkalarının önünde diz çöküp baş eğdiğimiz, kavuşmak için dostlarımızı sattığımız, en masumlara bile olmadık iftiralar attığımız, dünya denilen leş yerinde durur ama biz yok olup gitmişizdir. Nedamet duymak faydasızdır artık. İşte böylesi bir hayat uğruna şeytanın uşaklığını yapıyoruz. Şeytan ne buyurursa, biz on mislini yapıyoruz. Bir türlü insanca duruş sergileyip hadi ordan diyemiyoruz şeytana. Her şeyi de bilerek, isteyerek, hissederek, farkında olarak yapıyoruz. Kimse kusura bakmasın her şeyi ama her şeyi bile isteye, bile göre, idrakine vara vara yapıyoruz. Sonra, ne kadar da bilmeden, düşünmeden, anlamadan yaptık diyeceksekte nafile çabalardan başka bir şey ifade etmeyecektir bu çırpınışlar. Soysuzluk, kahpelik hiçbir işe yaramayacaktır. Geri de kalacak olan şey, sadece kirli nefislerimizden boşalttığımız pislikler olacaktır. Korktuğumuz için yaptığımızı söylediğimiz ihanetlerimizle, nefsimize uyup günahlarına girdiklerimizle, ellerinden bir şey gelmediği için rahatça haklarını yediklerimizle, biçare oldukları için iftira atıp hayatlarını cehenneme çevirdiklerimizle, bile bile ve göre göre ceplerini apansız soyduklarımızla baş başa kalacağız. Ne kaçacak bir delik bulunacak, ne sığınılacak bir gölgemiz olacak, ne güneş doğacak üstümüze ve ne de yıldızlar parlayacak karanlık gecelerimizde. Hiçbir şey kurtuluş sağlamayacak. Hayatını zindan ettiklerimizin yaşadıkları zindandan hayatları üst üste koyup bize yaşatacaklar. Ağlatanlar mutlaka ağlayacaklar, edenler mutlaka bulacaklar. Geri dönüp insan olalım desekte çare olmayacak, çünkü münafıklığın hükmü kalmayacak. Ne yaşattıysak, aynısını yaşayacağız, belki her yaşattığımızı ziyadesiyle yaşayacağız. El uzatacak tek bir kimse bulamayacağız, suçluysak uzanan el bulsakta tutamayacağız, tutturmayacaklar. O aldatıcılarımız, o tatlı yalancılarımız, o yaltakçılarımız, o yalayıcılarımız, o dalkavuklarımız ve düzenbazlarımız ışık olamayacaklar bize. Nasıl ışıkları söndürüp karanlığa boğmuşsak dünyaları, dünyamızı da öylece karanlığa boğacaklar, boğuluyoruz desekte duymayacaklar. Can çekişe çekişe gebereceğiz. Domuz gibi böğüre böğüre gebereceğiz. Buza kesmiş ayazda ciğerleri donmuş it gibi soluya soluya gebereceğiz. Gebermemiz, geberttiğimiz gibi olmayacak, rahat bizi asla bulmayacak, karanlığımız hiçbir zaman sonlanmayacak. Suçladıklarımız bile bizden korkup kaçacaklar. Yaşattıklarımızı mutlaka yaşayacağız! Çektirdiğimiz acıların bin misli çektirilecek! Merhametten zerre nasibimiz olmayacak!

Tarih: 01.03.2022 Okunma: 237

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?