Kan çekilir,
kaslar gerilir, can kuşu uçar gider tutsak olduğu kafesinden sonsuzluğa doğru.
O, bir türlü doymak bilmeyen, o mütemadiyen kendini aç hisseden, yedikçe tuzlu
su içmiş gibi daha da yemeye teşne olan, bitevi sömürüye, gaspa, çalmaya, vurguna
odaklı ve dahi doyuramadığımız nefsimiz artık bırakıverir kendini. Zira takati
kalmamıştır yine ve yeniden aynı şeyleri yapmaya. Bitevi, dur durak bilmeden
peşinden koşturup durduğumuz, uğruna bitap düştüğümüz, kapmak için
köpekleştiğimiz, itlerin önünde bile bize boyun eğdiren, alnımızı uğruna
secdeye değdiren, adeta leşten hiçbir farkı olmayan dünya nimetleri hiçbir
anlam ifade etmez olurlar. Münhasıran lüks yaşamak uğruna, caka satmak uğruna,
başkalarına sükse yapmak uğruna, uğrunda adeta domuzlaştığımız, her türlü
değeri kavuşmak için yoluna harcadığımız o nimetler artık tat vermez olurlar. Bizde
olsun hepsi diye kapmak için köpek gibi didişip durduğumuz, başkalarından
sakındığımız, ele geçirmek için pençemizi geçirmediğimiz kimsenin kalmadığı, uğruna
adeta illetleştiğimiz ve yerlerde süründüğümüz, bir parçasını bile ele geçirmek
için başkalarının önünde diz çöküp baş eğdiğimiz, kavuşmak için dostlarımızı
sattığımız, en masumlara bile olmadık iftiralar attığımız, dünya denilen leş
yerinde durur ama biz yok olup gitmişizdir. Nedamet duymak faydasızdır artık. İşte
böylesi bir hayat uğruna şeytanın uşaklığını yapıyoruz. Şeytan ne buyurursa,
biz on mislini yapıyoruz. Bir türlü insanca duruş sergileyip hadi ordan
diyemiyoruz şeytana. Her şeyi de bilerek, isteyerek, hissederek, farkında
olarak yapıyoruz. Kimse kusura bakmasın her şeyi ama her şeyi bile isteye, bile
göre, idrakine vara vara yapıyoruz. Sonra, ne kadar da bilmeden, düşünmeden,
anlamadan yaptık diyeceksekte nafile çabalardan başka bir şey ifade
etmeyecektir bu çırpınışlar. Soysuzluk, kahpelik hiçbir işe yaramayacaktır. Geri
de kalacak olan şey, sadece kirli nefislerimizden boşalttığımız pislikler
olacaktır. Korktuğumuz için yaptığımızı söylediğimiz ihanetlerimizle, nefsimize
uyup günahlarına girdiklerimizle, ellerinden bir şey gelmediği için rahatça
haklarını yediklerimizle, biçare oldukları için iftira atıp hayatlarını
cehenneme çevirdiklerimizle, bile bile ve göre göre ceplerini apansız
soyduklarımızla baş başa kalacağız. Ne kaçacak bir delik bulunacak, ne
sığınılacak bir gölgemiz olacak, ne güneş doğacak üstümüze ve ne de yıldızlar
parlayacak karanlık gecelerimizde. Hiçbir şey kurtuluş sağlamayacak. Hayatını
zindan ettiklerimizin yaşadıkları zindandan hayatları üst üste koyup bize
yaşatacaklar. Ağlatanlar mutlaka ağlayacaklar, edenler mutlaka bulacaklar. Geri
dönüp insan olalım desekte çare olmayacak, çünkü münafıklığın hükmü kalmayacak.
Ne yaşattıysak, aynısını yaşayacağız, belki her yaşattığımızı ziyadesiyle
yaşayacağız. El uzatacak tek bir kimse bulamayacağız, suçluysak uzanan el
bulsakta tutamayacağız, tutturmayacaklar. O aldatıcılarımız, o tatlı
yalancılarımız, o yaltakçılarımız, o yalayıcılarımız, o dalkavuklarımız ve
düzenbazlarımız ışık olamayacaklar bize. Nasıl ışıkları söndürüp karanlığa
boğmuşsak dünyaları, dünyamızı da öylece karanlığa boğacaklar, boğuluyoruz
desekte duymayacaklar. Can çekişe çekişe gebereceğiz. Domuz gibi böğüre böğüre
gebereceğiz. Buza kesmiş ayazda ciğerleri donmuş it gibi soluya soluya
gebereceğiz. Gebermemiz, geberttiğimiz gibi olmayacak, rahat bizi asla
bulmayacak, karanlığımız hiçbir zaman sonlanmayacak. Suçladıklarımız bile
bizden korkup kaçacaklar. Yaşattıklarımızı mutlaka yaşayacağız! Çektirdiğimiz
acıların bin misli çektirilecek! Merhametten zerre nasibimiz olmayacak!
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...16...
Özgür DENİZ - 01.03.2022
Tarih: 01.03.2022
Okunma: 237
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.