İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...26...

Özgür DENİZ - 11.03.2022

Yine bildiğim ve tahattur edebildiğim kadarıyla, Tanrı Ahzap Suresinin bir ayetinde der ki; Seni karanlığı aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik, bu hal üzere görevlendirdik. Bilginin en doğrusu ile, imanın tahkiki olanı ile, doğru ve yanlışı tefrik edici akıl ile, hakikatte derinleşerek, yaşanılan tecrübelerin ışığı ile insanlar için bir kandil ol. Kesin olarak ayrılmış olan hak ile batılı birbirine karıştırma ve hakkın batıl ile örtülmesine müsaade etme. İşte gerçek böyle bir şeydir. Peki, dünyada olan biten nedir? Aydınlık karartılmaya çalışılmaktadır, imanlar boğazlarda tıkanıp kalmıştır, doğru ve yanlış iç içe geçmiştir ve neyin doğru neyin yanlış olduğu bilinemez durumdadır, hak bile isteye batıl ile örtülmüştür, gerçekte dindar olan dinsiz sayılmış dinsiz ise dindar sayılmıştır, Tanrı’nın dini ref edilmiş yerine şeytanilerin kurguladıkları din tatbikata geçirilmiştir. Bu gerçeği bilenler bildirilen gerçeklere kolay kolay inanmazlar, çünkü gerçeğin bildirilmesi ile bildiren gerçek aynı şey değillerdir. Zira bildirilen şey zaten gerçek değildir ve olamaz ama gerçekmiş gibi bildirilir ki, gerçek sanasın ve kolayca kanasın ve gönlün istediği şekilde yolunasın. Birisi seni uyutur, diğeri ise seni uyandırır ve uyanmak tehlikelidir, uyutucuları, aldatıcıları fark etmeni sağlar. Bu ise şeytaniyetin mutileri ve muteberleri için tam bir felakettir. Zira şeytan seni tam on ikiden vurmak ister, hiç ummadıklarınla aldatmak ister, tabi sen fırsat tanırsan. Şeytani düzenin bedavadan sürdüğünü mü sanıyorsun, şeytaniyet düzeninin kapı kullarının boşuna mı seni gerçeklerden uzak tutmaya çalıştıklarını düşünüyorsun? Bir maksatları olmasa, mebzul miktarda kazançları olmasa, niçin yorulsunlar, niçin kafalarının konforunu bozsunlar, niçin rahatsız olsunlar? Ama değiyor ki, tüm bunlara katlanmayı göze alıyorlar ve sen de onlara çanak tutuyorsun ve onların sefil bir çanak yalayıcısı oluyorsun. Olma, değmez. İnsan ol, o vakit yaşamaya değer ve yaşadıkça yaşatmayacaksın unutma! Bugün yaşayanlar sen yaşayamadığın için yaşamaktadırlar, sen birileri yaşasın diye ölüyorsun ama niçin öldüğünü bile bilmiyorsun, kutsal ülküler uğruna öldüğünü sanıyorsun. Çıkarcı bir yaşamın cenderesinde mahkûmsun, tutsaksın ve bu mahkûmiyetinin, tutsaklığının yegâne sebebi öğrenilmiş çaresizliğindir. Ve tüm bu tür şeyler, cehaletin beslediği, büyüttüğü, neşrettiği tefessüh etmiş kültürün ürünüdür. Cahillikten kurtulmadıkça, bataklığın içinde can çeke çeke yok olup gideceksin. Yemin ediyorum kendini unutturuldun sen ey insan, şeytani düzenin kanlı çarklarında öğütüle öğütüle kendi kendine yabancılaştın ve artık gerçek anlamıyla mankurt oldun. Bu yüzden kendini kurtaracak olan her şeye düşman gözüyle bakıyorsun, sana kurtuluş olacak şeylerin yanına yaklaşamıyorsun. Sana çare olacak olanı düşman belliyorsun ama seni öldürecek olana dost diye sarılıyorsun, nasıl zehirlendiğinin farkında bile değilsin. Koyun gibi güdülüyorsun, inek gibi sağılıyorsun, çakal gibi artıklarla doyuruluyorsun, köle gibi çalıştırılıyorsun ama hala uyuyorsun, uyudukça daha da çok uyumak istiyorsun. Sen gerçekten nasıl bir malsın hiç düşünüyor musun?

 

SON KEZ

 

Hayatım boyunca, fasılalı olarak, her daim kendimi sorguladım ve hayat yolunda karşılaşmış olduğum insanlardan helallik talebinde bulundum. Bunu onurlu ve şerefli bir şekilde yaşamanın olmazsa olmaz önkoşulu olarak gördüm. Çünkü, sorgulamadığım bir hayatı yaşamaya değer görmedim. Zira sorgulamak bir nevi arınmaktı benim için. İşte bunu son kez yapıyorum. Bilen bilir, bilmeyenle de zaten herhangi bir karşılaşmışlığım yoktur. Bendeniz de bilenlere sesleniyorum, ama bilenlerin ve duyanların da, bilipte duymayanlara bildirmesini istirham ediyorum. Bir rüzgâr gibi gelip geçen hayat yolunda, her durduğum durakta, nice insanla karşılaştım, hemhal oldum, dostluk kurdum, arkadaşlık yaptım. Niceleriyle de hala iletişim halindeyiz elbette. Her kesimden binlerce insan tanıdım hayat yolunun muhtelif duraklarında. Kendimce, ardımda, kötü bir anı, kirli bir iz, lekeli bir isim bırakmadığıma inanıyorum. Ama yine de elbette bir kişi hakkındaki en isabetli değerlendirmeyi kendisi dışındaki insanların yapması daha kıymetli olur. Belki kişi her şeyin normal seyrinde olup bittiğini sanır velâkin bu meyanda başkalarını üzmüştür ama fark etmemiştir. Bu yüzden buradan tüm insanlara sesleniyorum. Eğer ki, yürüdüğüm bu hayat yolunda, yolun tam da burasından, şu anından, sözlerin söylenip yazıldığı tam bu andan geride kalan kısmında karşılaştığım tek bir insanın kalbini kırdıysam, hakkını yediysem, tek bir insana ihanet ettiysem, iftira attıysam, tek bir insanı jurnallediysem buyursun söylesin ve gelsin hakkını alsın. Zerre çekinmesin, bana şu kötülüğü yaptın desin. Hiçbir çekincem, korkum yok. Çünkü kendimden eminim. Hakkı olanın da hakkını teslim etmekte tereddüt edersem söylenecek tüm kötü sözleri hak ediyorum demektir. Zira bu hayatta en korktuğum şey, her ne sebeple olursa olsun bir kişinin kalbini kırmak, her ne sebeple olursa olsun bir insanın hakkını yemek, her ne sebeple olursa olsun bir insanı satmaktır. Ve hayatım boyunca da şu ana dek böylesi pisliklere bulaşmadım. Yine de bu konuda en isabetli kararı verecek olanlar sair insanlardır kuşkusuz ilk başlarda söylediğim gibi. Ve bu hayat yolunda daima insanlığı önceledim ve önemsedim, sair şeyleri hiçbir zaman umursamadım. Çünkü insanlık yoksa başka şeylerin olabileceğine hiçbir ihtimal vermedim, olabileceğine de inanmadım. İnsanlıkta sınıfta kalanların, dinleri ve milliyetleri bendenizi hiçbir vakit ırgalamadı. Her şeyde, her şey olarak münhasıran insanlığı benimsedim, insanlığa inandım, insanlığı önceledim, her türlü boyutta kimlik olarak insanlık kimliğim oldu. ‘’Bizde insan vardır ardı sorulmaz’’ diyen Hacı Bektaş-i Veli’ye katılıyorum. ‘’Adınızın hiçbir önemi yok, insanlık bir kimliktir’’ diyen Victor Hugo’ya katılıyorum.

 

Tüm bunlara rağmen, bir insan, durduk yere, sebepsiz, umarsız itham edilebilir mi? Bir insandan sebepsiz nefret edilip, hiçbir sebep yokken o insana kötülük yapılabilir mi? Kuşkusuz böylesi bir şeyi tereddütsüz yapabilecek türler çıkabilirler. Bu yüzden de şöyle bir yolu tercih ediyorum. Bendenizi hiçbir sebep yokken, hiçbir yanlışım olmadığına karar verdiği halde suçlayabilecek olanlara şu soruları sormak isterim ve benimle ilgili başkalarına olumsuz şeyler söyleyenlere de aynı soruları sormalarını istirham ederim kendilerine bendenizle ilgili olumsuz şeyler söylenenlere;

 

İhanet mi etti?

Jurnal mi yaptı?

Namusuna laf mı etti ya da yan mı baktı?

Zulüm mü etti?

En ufak bir kötülük mü yaptı?

İyiliklerini örtüp, kötülüklerini öne mi çıkardı?

Toplum içinde şerefini yere mi serdi?

 

Cevap, eğer evet olursa, bu evet behemehâl hüccetlendirilmelidir, bu evetin nasıl ve ne şekilde olduğu izah ve izhar edilmelidir, şayet bu evet hüccetlendirilemiyorsa, izah ve izhar edilemiyorsa da, o vakit itham edenin yüzüne tükürün geçin. Zira o kişi tereddütsüz hastadır. Çünkü zerre miskal bir sebep olmadan bir kişiyi suçlamak, itham etmek, töhmet altında bırakmak alçaklıktır, kahpeliktir. Hoşçakalın güzelinsanlar!

 

EKSTRA:

 

https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/gidiyorlarsa-gitsinler-7000288/?utm_source=yazardetay&utm_medium=free&utm_campaign=dahafazlahaber

 

Nasıl yani, anlayamadım da?

 

https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/soner-yalcin/dijital-diktatorluk-7000282/

 

Okumak, düşünmek, sormak, sorgulamak zorundasın. Kendi akılının ışığına inanmak güvenmek zorundasın. Karl Marx boşuna mı demiş, HER ŞEYİ SORGULA diye?

 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yolun-sonu-gorunuyor-bir-emeklinin-feryadi-hayallerimizi-caldilar-518691h.htm

 

Yorumsuz.

 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-hekimlerine-minnettariz-siz-bir-yere-gitmeyeceksiniz-basiniz-one-egilmesin-aldirma-doktor-aldirma-518682h.htm

 

Ya ne ilginç bir haber bu ya.

 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iyi-parti-lideri-meral-aksenerden-ataturk-aciklamasi-onu-asla-unutturamayacaklar-518660h.htm

 

Kim unutturmaya çalışıyor ki Sayın Başkan? Elbette ki son nefese kadar unutmayız, unutmayacağız, unutturmayacağız, kimse de unutturamaz. Bu toprakların vatan olmasını da, bu cumhuriyeti de onun önderliğine, silah arkadaşlarına ve onun peşinden hesapsız umarsız giden millete borçluyuz. Onu anladığımız gün çok şeyin değiştiği gün olacak.

Tarih: 11.03.2022 Okunma: 291

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?