İnsan niye
kendini tanımak istemiyor, niye gerçeklerden korkuyor? Gerçekten niçin tanımak
istemez kendini, oysa bir tanısa kendini tanıyacak tüm düşmanlarını ve
korkmaktan bir vazgeçse gerçeklerden öğrenecek gizlenen tüm gerçekleri. Biliyor
musun lan ne gerçekler gizleniyor senden, bir öğrensen yemin ederim son nefesine
kadar sönmeyecek intikam ateşiyle dolar için. İnsansın sen lan insan, özgür ve
bağımsız bir varlıksın, şerefli ve onurlu bir varlıksın. Niçin şerefini ve
onurunu tarumar edenlerden, şerefli ve onurlu yaşamayı sana haram edenlerden
acımasızca hesap sormuyorsun? Niçin birilerinin çizdiği sınırlara mahkûm oluyorsun
ve illa birilerinin tanımladığı gibi olmaya çalışıyorsun? Sen tanımlanmışsın
zaten, insansın sen ve insan gibi yaşamak hakkın var, niçin hakkını söke söke
almıyorsun da sefil bir şekilde boyun büküyor, boyun eğiyorsun, kapılarda yal
bekliyorsun? Niye olguların mahiyetlerini bilmek istemez de sadece bildirildiği
haliyle bilmeye eyvallah eder insan? Oysa bir bilse olguların öz mahiyetlerini,
olgularla aldatılmaktan kurtulacak ve özgürleşecek, tüm zincirlerini kırarak.
Zira bugün olgular tavassutu ile zincirlenmektedir kendisi ve olgular tavassutu
ile mankurtlaştırılmaktadır. İnsanın görevi nedir gerçekten, niçin bu
dünyadadır insan? Şunun, bunun, oranın, buranın borazanlığını yapmak,
başkalarının ardında kuyruk sallamak, efendilere yaltaklanmak için mi vardır?
Ve başkaları için birbirine düşman olmak, birbirinin bir yudum huzuruna zehir
saçmak için mi buradadır? Hiçbir şey bilmediği halde her şeyi bildiğini sanması
ve bilmediklerini öğrenmekten korkması nasıl bir ruh halinin, nasıl bir kafanın
ürünüdür? Niçin başkalarını düşünerek hakikati gizlemektedir, gizlenmesini
istemektedir hakikatlerin? Kendini hiç mi düşünmeyecektir bu insan diye
bildiğimiz varlık? Bu kadar şerefini düşürür mü insan olan? Yoksa insan yok mu
bu dünyada? İnsan diye görüp bildiklerimiz insana benzeyen yaratıklar mıdırlar
acaba? Hakikatleri gizleyerek mi hakikat davası verecez biz? Gerçekten, faşist
kapitalist şeytani düzenin pisliklerini fark edemeyecek kadar mal mıdır bu
insan denilen vahşi yaratık? Galiba öyledir ki, pislikleri yudumlamaktan zevk
almaktadır. Pislik içinde yaşamaktan hiçte rahatsız olmamaktadır. Dava dersen
bu olmalıdır, ülkü dersen bu olmalıdır, kavga dersen bu olmalıdır, bu
olmadıktan sonra hangi dava, hangi ülkü, hangi kavga bre ahmak? İnsan dediğin
insan olmak ve insanca yaşamak peşindedir, başka neyin peşinde olabilir, üç
kuruşluk dünya leşinin peşinde mi olmalıdır? Bu uğurda yolumu kesmek isteyen
kim olursa olsun fark etmez, def etmekten imtina etmem karşımdan. Kimdir bunu
yapacak ya, kimdir? Benim hayvanca yaşamamı mı istemektedir böyle yapacak olan
soysuz? Öyleyse tüm mevcudiyetini, kendini zorlamadan, sıkıntıya sokmadan
faşist kapitalist şeytani düzenin yerle yeksan olmasına adamalı değil misin? Öyleyse
niçin onun palazlanmasına vakfediyorsun ömrünün her anını? Çünkü aşağılık bir
yaratıksın sen ey insan denilen. Kusura bakma gerçekleri söylemekten hiçbir
zaman imtina etmeyeceğim. Çünkü en sert gerçeklere çarpa çarpa insan olacaksın,
uyanacaksın ve tuzakları göreceksin, namussuzun kirli yüzünü açık edeceksin
perdeyi çekerek. Yoksa hayvan gibi görülmeye layıksan aynıyla muamele
göreceksin. Bırak lan artık başkaları mutlu olsun diye gerçeklerden korkmayı,
gerçekleri örtmeyi, ahmak senin de bir hayatın var lan, sen de mutlu mesut
yaşamayı istemelisin. Bu dünya senin de dünyan lan, yaşadığın topraklar seninde
toprakların lan, başkalarının babalarından kalma miras değil. Köpek gibi yaşamaktan
ve muamele görmekten, yal beklemekten zevk mi alıyorsun? Ulan her şey senin, senin,
niçin senin olandan başkaları uğruna vazgeçiyorsun? Niçin seni bir hayvan gibi
görüp, üstünde tepinen faşist kapitalist şeytani düzenin pezevenklerine
gülümsüyorsun? Onlar sana gülümsüyorlar mı hiç? Aksine seni piç olarak
görüyorlar. Sana ait ne varsa almışlar tekellerine keyif yapıyorlar pezevenkler
ve sen ağzının suyu akarak izliyorsun olan biteni. Bu kadar mı alçaksın,
düşüksün, düşkünsün sen? Kahpe düzenin lanetli çarkına çomak sokacağına yağ
olup seni öğütmesine eyvallah ediyorsun. Yazıklar olsun sana!
NİÇİN OKUDULAR
Söyleyeceklerimin ne arka planında ne
de görünüründe olumsuz bir duygu ve düşünce yoktur. Öncelikle bunun bilinmesini
isterim. Geçelim! Bilen bilir, hiçbir insanı hor görmem, tahkir ve tezyif
etmem. Zira haddim değildir. Kimim ki ben, aciz, zayıf, fani bir varlığım
herkes gibi. Üstelik böylesi bir alçaklığı, soysuzluğu, rezilliği yapmaya izin
vermeyecek bir vicdanın sahibiyim. Kimseyi ne üstün görürüm ne de alçak, herkes
eştimdir. Eşit değilim diyenin canı cehenneme. İnsan kutsaldır ve emeği de
kutsaldır. Alınteri dökülerek yapılan her iş ve o iş için sarfedilen emek
saygıdeğerdir, kutsaldır. Ter akıtılarak elde edilen kazanç, helal olan yegane
kazançtır. Ter akıtmadan kazananlara veyl olsun. Geçelim! Bu ülkede eğitimin
hiç mi değeri yok Tanrı aşkına? Okumanın hiç mi kıymeti yok? Ömrünü eğitime
ver, canın çıkarcasına oku ama hiçbir değeri, anlamı olmasın. Böylesi bir şey
olmaz, olamaz. Sadede geleceğim, lütfen rahat olun. Bendeniz, her meslek
grubundan insanların aldıkları ücret arasında uçurum olmamasını isteyen biri
oldum her zaman. Eşit işe eşit ücret adaletin gereğidir. Mesela; iki meslek
gurubundan iki insanın aldığı ücret arasında 5.000 TL gibi bir fark olamaz.
Tabi devlet bağlamında konuşuyorum. Yoksa özelden bana ne. Şöyle meslek
guruplarına bakıyorum, yapılan işlere bakıyorum, eğitim düzeylerine bakıyorum,
dehşetli bir ücret dengesizliği görüyorum. İnsançocuğu seçimle geliyor, seçimle
gelmek ayrıcalık değildir ve olamaz da, seçimle geliyor diye ekstra taltifler
yapmak adil olmaz. Eğitim düzeyi ilkokul, hatta ilkokul bile değil, bu
yadsınacak bir şey değil, olumsuz anlamda da söylemiyorum. Lütfen namusluca
anlayın. Normal şartlarda bakıldığında öyle ağır bir işte değil yapılan, zaten
yapılan da kallavi bir şey yok. Ama 4.250 TL ücret veriliyor. Tamam, verilebilir,
zerre gocunmam, mutlu olurum, zira her haneye en az 10.000 TL girsin,
girmelidir diyen, bunu savunan, bu minvalde mücadele veren bir insanım. Çünkü
her insanın insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamasıdır kadim kavgam. Bu
arada Asgari Ücretten söz etmiyorum. Zira onların hangi şartlarda
çalıştıklarını biliyorum. Ama yapılan iş gerçekten hafifse, hiçbir zorluğu
yoksa, eğitim ilkokulsa ve böylesi bir ücret veriliyorsa, o vakit ömrünü
eğitime vermiş olan, yaptığı iş gerçekten hem olabildiğince zor olan ve
sorumluluğu da ağır olan bir insana da en az 10.000 TL verilmesi gerekmez mi?
Lütfen ama adalet bu değil mi, bilakis adalet nedir, nerededir? Adalet nedir?
Hak edene hak ettiğinin nakıssız teslimidir ve yine adalet; insan haysiyetine
saygının ifadesidir. Adalet; niceliğe göre olmaz, nitelik esastır. Binaenaleyh,
işte bunların sayısı az ve bunlara şu kadar verilir, şunların sayısı çok ve
şunlara bu kadar verilir diye bir şey olmaz, olamaz. Elinizi vicdanınıza koyun
da düşünün ve konuşun. Uzatmak istemiyorum, zira söylenecek söz bitmez ama can
sahibiyiz, demirden değiliz, yoruluruz, usanırız, bıkarız, zaman dar gelir,
takat kalmaz.