Ya, çocuk,
gözünün önünde arabayı çiziyor ama ben çizmedim diyor, gördüm ulan gördüm işte
çizen sendin diyorsun ama hayır illa reddediyor ve sonunda seni inandırıyor,
niye? Çünkü malsın mal. Ulan gördüğün şeyi bir anda görmemişsin gibi geliyor
sana ve inanıyorsun karşındakine. Oysa gördüğün şey gerçek lan gerçek işte,
niye inanıyorsun karşındakinin söylediğine? Gözünün içine baka baka yalan
söylüyor işte sana ve sen inanıyorsun, niye? Saf malsın çünkü. İşte biz
insanlar böyleyiz, görürüz ama hayır gördüğün gibi değil denildiği zaman hemen
hakikaten öyle mi diye sorarız, kendimize inanmayız, görüp duran gözlerimize
güvenmeyiz ama karşımızdakine inanırız, güveniriz. Kendi kendine duyulan bu
inançsızlık ve güvensizlikte bizleri onursuzca yaşamaya mahkûm eder. Sonuna
kadar hakkımız olan bir şeyin hakkımız olmadığını düşünmeye başlarız ve sonunda
inanırız da buna. Hiç soruyor musun kendine; niçin layık olduğum hayatı
yaşayamıyorum diye? Ben bu dünyaya it gibi yaşamaya mı geldim diye soruyor
musun hiç? Hep birileri yiyecekler, sen de bakacaksın, onlar yemeye, sen de
bakmaya mı geldin lan bu dünyaya? Niçin haklarına çöküldüğünü, senin olanın
niçin başkasında olduğunu sorguluyor musun hiç? Hayır, böyle bir şey
yapmıyorsun, böyle bir şeyi yapmaktan korkuyorsun ya da malsın umursamıyorsun. İşte
bu yüzden yaşayamıyorsun ahmak. Dünyayı başkalarının sanıyorsun, her şey
başkaları için var diye düşünüyorsun, başkaları yaşıyor sen de izliyorsun bu
yüzden. Dine, kimliğe bakıyorsun ve hemen boyun eğiyorsun, yaşadığını kaderin sanıyorsun,
geri çekilip çekildiğin geride duruyor ve durduğun yere layık olduğunu
sanıyorsun. Öküz müsün lan sen? Başkalarının yaşadığı her şey senin lan senin.
Senin olana çökmüşler, el koymuşlar ve seni senin olandan mahrum bırakmışlar,
sen de bunu kabul etmişsin ve layığım dediğin hayatı değil, layık görülen
hayatı yaşamaya mecbur kalmışsın. Aslan payını alacakken, çakal gibi yaşamaya
ve etsiz kemikleri kemirmeye razı gelmişsin. Bir insan hakkını aramaktan korkar
mı lan? Korkuyorsun işte, ben bunu değil şunu hak ediyorum bile diyemiyorsun,
bunu diyemeyen sen değilsin, başkaları dedirtmiyor ama bunu sindiriyorsun ve
dedirteni haklı görüyorsun, niye diyemiyorum diye olguyu ve olayı anlamaya
çalışmıyorsun. Dedirtmeyene de nefret bile duyamıyorsun. Adeta bir zombiye
dönüşmüşün de farkında değilsin. Lan bir kere de ait olmak için delirme, bir
kerede tanımlatma kendini, bir kere de belirlenmeyi reddet be, ölür müsün?
Kendin ol lan kendin ol ve kendini yaşamak için savaş. Şöyle bir kez olsa da
soyun her şeyden ve çırılçıplak kal bakalım ne olacak, hayat nasıl olacak,
kendini nerede ve nasıl bulacaksın gör bi. İşte o vakit anlayacaksın ki, bugüne
kadar yaşatmışsın ama yaşamamışsın. Her şey seninmiş ama sen her şeyi
başkalarının sanmışsın. Cesur olmak gerekiyormuş ama sen hep korkmuşsun. Değiştir
lan şu kafanı ve artık değişsin hayatın. Göreceksin ağlayarak geldiğin dünyadan
gülerek ayrılacaksın ama böyle devam edersen ağlayarak geldiğin dünyadan bırak
ağlayarak gitmeyi, yılan gibi sürünerek gideceksin. Değer mi lan değer mi, bir
kerecik olsa da sor kendine. Değemez diyecektir ruhun da, beynin de göreceksin
ve duyacaksın bunu inan bana! Öyleyse haydi baştan yarat kendini ve yeni bir
insan ol, meydan oku yaşadığın hayata ve almak için amansız bir kavga başlat
layık olduğun hayat için. Var mısın çalınan hayatını geri kazanmaya?
UTANMAK DUYGUSU
Ya bi insan kendinden güçsüz
insana merhamet eder değil mi? Yani insaflı, vicdanlı, adil olur değil mi? Yani
empati yapar, kendini karşısındakinin yerine koyar ve yapacağı eziyeti yapmaz
de mi? Karşısında ki acı çekiyorsa, o kişinin karşısında sevinç çığlıkları
atmaz, kahkahalarla gülmez de mi? Karşısında ki yürüyemiyorsa, bak yürümek ne
güzel hadi yürüsene demez de mi? Peki böylesi bir davranışı yaptıracak ya da
yaptırmayacak olan nedir? Utanma duygusunun varlığı ya da yokluğudur de mi?
Utanma duygusu, insanı insan kılan bir duygudur. Utanma duygusu insanlığın
sınırıdır. Sınır aşıldığı vakit, insanlık tedricen yok olur. ‘’Utanmıyorsan
dilediğini yap.’’ Hz. Muhammed söyledi bu sözü ve nice filozoflar da ardı sıra
tekrar ede geldiler defaatle. Bir insan, eğer, gerçekten, sureten de sıraten de
insansa, utanma duygusuna sahiptir; eğer ki, utanma duygusuna sahip değilse,
sureten insandır ama sıreten hayvandan aşağı bir mahlûktur ki, hayvan,
haddizatında aşağılık bir varlık değildir, sadece akılsız, duygusuz, bilinçsiz
olması hasebiyle böyle söylenmiştir, burada da hayvanın aşağılık olduğu
söylenmiyor tam aksine hayvanın seviyesi gereğince mahkûm olduğu yaşamın altına
düşenin aşağılık olduğuna vurgu yapılıyor. Bu yüzden bir insanda behemehâl
utanma duygusu olmalıdır. Çünkü utanmayan insanın yasası, sınırı yoktur.
Utanmayan biri gerçekten her türlü ahlaksızlığı, onursuzluğu, şerefsizliği,
alçaklığı yapmaya hazırdır. Ne kızaracak bir yüzü vardır ne de aktif bir
vicdanı utanmaz insanın hatta doğru ifadeyle; insan görünümlü yaratığın.
EKSTRA:
BU YAZILAR NE BİÇİM YAZILAR YA? Ayıp ama.