Dosdoğru
olacaksın! Geçelim! Muayyen olgulara istinat ettiği söylenen ve bize tevarüs
eden düşüncelerin mengenesinde sıkışıp kalmışız ve gerçekleri öğrenmeye,
ezberlerimizi bozmaya cesaret edemiyoruz. Çünkü gerçeklerden korkuyoruz. Binaenaleyh,
dünden bugüne tevarüs etmiş ne varsa olduğu gibi muhafaza etmeye tevessül
ediyoruz, muhafaza ettiğimiz ne varsa sorgulamaya tevessül edenin de canına
okuyoruz. Muhafaza ettiğimiz ne varsa acımasız tutucuları, taassupçuları
olmuşuz. Sefil bir tutuculuğun ve taassubun kurbanları olduğumuz için de hayatımızın
hiçbir boyutunda tutarlı olamıyoruz. Aklı, mutlak ve muhakkak olarak devre dışı
bırakmışız. Tutunup kalmışız bize kalan ne varsa, bir türlü bırakamıyoruz,
hayat değişiyor, insanlık değişiyor ama biz hep aynı kalıyoruz. Çünkü ne hayatı
anlayabiliyoruz ne de insanın ne olduğunu biliyoruz. Muhafaza ettiklerimiz
temeli üzerinde de bir düzen inşa etmişiz ve o düzenin bekası adına savaşıyoruz,
bu savaşta da insanları kurbanlar olarak görüyoruz ve umarsızca gönderiyoruz
ölüme. Ölen ölsün, yeter ki biz yaşayalım diyoruz çaktırmadan. Bu düzende insan
yoktur, sevgi yoktur, insanın mutluluğu yoktur, barış yoktur, kardeşlik yoktur,
ahlak yoktur, adalet yoktur. Ne acıdır ki, bu düzen aldatma ve sömürü üzerine
müessestir. Asırlar boyunca bunlar niye yoktur diye düşündünüz mü hiç? İşte bu
yüzden yoktur. Ve faşist kapitalist şeytani düzen ve o düzenin güçlü ama
beyinsiz pezevenk efendileri her daim niçin egemen oluyorlar diye düşündünüz mü
hiç? İşte bu yüzdendir. Bilakis biz insanlık adına, insanlığın onurlu yaşaması
uğruna, adaletin ikame edilmesi uğrunda, barış ve kardeşlik yolunda
savaşmıyoruz. Ama sanki bu kutsal amaçlar uğrunda savaşıyormuşuz gibi bir algı
yaratıyoruz, anlama yetisi olmayanlar da bu sunumu doğru kabul edip, sunumu
yapanlara müzahir oluyorlar, onlara adeta tapınç içinde oluyorlar. Hadi buyurun
bu düşüncenin yanlış olduğunu söyleyin. Yüreğiniz yetiyorsa, cesaretiniz varsa
olumsuzlayın bu düşünceyi, dosdoğru olarak. Ama yapamazsınız bunu, badema da
yapamayacaksınız, zira bu düşünceyi olumsuzlayacak tek bir kişi anasından
doğmamıştır, badema da doğmayacaktır. Zira bu düşünce hakikatin mutlak ve
muhakkak olarak ta kendisidir. Ben söylediğim için böyle değildir, benden ve
benzerlerimden bağımsız olarak böyledir. Dosdoğru olanlar için böyledir, ilânihaye
böyle olmaya da devam edecektir. Bu yüzden yalnız kalmayı yanlışları kabul
etmeye müreccah kılamıyoruz. Yalnız kalmaktan korktuğumuz içinde yanlış olmayı,
yanlış yaşamayı, yanlışlara boyun eğmeyi içselleştirebiliyoruz onursuzca. İşte
bizler tarihsel süreç içerisinde böyle böyle cahilleştirildik, gerçeklerden
koparıldık, yalanların kurbanı olduk. Faşist kapitalist şeytani düzenin güçlü
ama beyinsiz pezevenk efendilerinin kulları, köleleri, köpekleri olduk ve şimdi
bir türlü kopamıyoruz yamandığımız hayattan, bilakis mahkûmu olduğumuz bu
hayatın amansız takipçileri, destekçileri, savunucuları oluyoruz ve bunu kutsal
bir görev olarak addediyoruz. İnsanlık uğruna kavga verenleri de düşman
belliyoruz ve telin ediyoruz. Din ruhumuzda ama gövdemize yapıştırılan din
ruhumuzda ki dini katlediyor farkında değiliz. Maalesef bizim ruhlarımızı
öldürmüşler ve insanlık tarihinin en büyük cinayetini işlemişler ama bizler
katillerimize meftunuz ve bu yoldan bir türlü ayrılıp doğru yola, aydınlık
yola, güneşli yola yönelemiyoruz.
EKSTRA:
Sevgili gençler! Atalar bile ‘’gündüzün şerri gecenin hayrından iyidir’’ demişler. Her atasözü doğrudur diye bir algı çıkmasın buradan sakın. Ama gece karanlıktır, yolunu, yönünü şaşırırsın, kaza olasılığı daha fazladır, hiçbir şeyin güzelliğini tam olarak, berrak olarak göremez ve hissedemezsin, hissederek yaşayamazsın. Fazla korku, fazla endişe demektir gece. Ama ya gündüz, gündüz güneş demektir, çiçek demektir, aydınlık demektir, yaşamdan haz aldığının farkında olmak demektir, güzellikleri tam olarak, berrak olarak görmek ve hissetmek demektir, her şeyi hissederek yaşamak demektir, yolunun aydınlanması demektir, yönünün bilinmesi demektir. Siz, siz olun, gündüze, aydınlığa, güzelliğe doğru dönün yüzünüzü. Fırsat bir kaçtı mı bir daha geri getiremezsiniz, hayatınız heba olur, berbat olur. Yalana, dolana inanmayın, kimliklere aldanmayın, atılan oltaya takılmayın. Lütfen gençler, bir şey yapmanız gerektiğinde öyle bir şey yapın ki yaptığınız şeyin sonucu sonsuza kadar unutulmasın ve kaybettiğiniz hayatınız olduğu gibi geri gelsin.
EKSTRA:
Ne diyorsun canım kardeşim?
https://artigercek.com/haberler/odtu-ye-giremeyen-babacan-dan-aciklama İlginç yani,
ne biçim bir şey bu? Ayıp ama.