Hayatımız,
hep iddialarla geçiyor ama bugüne kadar hiçbir iddiamızı ispat ettiğimiz vaki
değildir. Herkesin bir davası vardır mesela ama davasını ispatlayacağı hiçbir
eylemi yoktur yahut herkesin bir fikri vardır ama fikrini meydana getiren bilgi
hamulesi yoktur, evet söylem çoktur ama eylem yoktur velâkin iddiayı ispatlayan
eylemdir, zira söylem basit ve kolay olandır, öyle ya dilin kemiği yoktur
eğrilir büğrüler, kendine geleni söyler ama eylem zor olandır ve en gerçekçi
ispat yöntemidir, bir nevi söylemini ispattır, somut olarak göstermektir ne
söylediğini. Allah, Allah, Allah demek kolaydır, ya peki, deyip durduğun,
diline pelesenk ettiğin sümme hâşâ tabir caizse gözümüze sokup durduğun ve güya
var olduğuna inandığın O Allah’ın yasalarına uyduğunu gösteren tek bir eylemin
var mı? Yok, zira olsa görürdüm, çendan hissederdim. Öyle ya, eğer namusluca
Allah diyorsan, O Allah diyor ki; kul hakkı yeme, başkasına ait olanı başkasına
verme, ya yaptığını iddia edebilir misin? Sıkıysa et, işte meydan. Edemezsin,
zira hüccetin yok. Yani eylem boyutuyla iddiasını ispat edebilen var mıdır?
İşte ben şöyle düşünüyorum, şöyle hayallerim var, ben şöyle bir davayı
güdüyorum, vs. vs. vs. her şeyi söylemek kolaydır ya peki tüm bu söylediklerin
için ne yaptın, ne yapıyorsun denildiği vakit çakılıp kalmayacak kaç kişi
çıkar? İnsanlar da maalesef kuru söylemlere inanıyorlar daima ve hiçbir zaman
eyleme bakmıyorlar. Ki, insanlığın kahir ekseriyeti de münhasıran söylemlerle
iş yaptığı için, kendisi nasılsa karşısındakine de aynı şekilde bakıyor, bu
yüzden de eylemi umursamıyor, önemsemiyor. Ne kadar büyük iddialarınız olduğunu
söylüyorsanız ve o iddialarınızı büyük olgularla ne kadar
destekleyebiliyorsanız, o kadar muteber oluyorsunuz ve taraftar topluyorsunuz.
Kalıbı oluşturduysanız artık olay bitmiştir, bundan sonra içerik olarak ne
yaptığınız, ne ürettiğiniz asla önemli değildir. Artık avınızı kalıpla
avlayacaksınızdır, içeriğiniz berbat olsa da, çok kötü kokuyor olsa da, çöpten
farksız olsa da mühim değildir. Bugün kimin iddiasının içeriği, kalıbıyla
mütenasiptir? Bana tek bir şahıs, gurup, yapı gösterebilir misiniz mütenasip
olan, tek bir kişi, biliyorsanız lütfen gösterin. Dışına bir kimlik
yapıştıranın, o kimlik araksında ne yaptığını önemseyen kaç kişi vardır bugün
insanlık toprağında? Herkes dışa yapışmış kimliğe bakmakta değil midir?
Kişioğlu isterse üzerine yapıştırdığı kimlikle mutlak zıt yönde içerikler
ortaya koysun, eylemler üretsin, kim umursar? İşte insanlık dünyasının bu
yüzden koyun sürüsünden farkı yoktur. Her şeyde bir hikmet arayan bir insanda
zekânın kırıntısı bile yoktur ama insanlık maalesef bugün her şeyde bir hikmet
arayan sürüden başka bir şey değildir. Deseniz ki insanlara; bakınız
kardeşlerim, bu iddia, bu söylem, bu düşünce şöyle şöyle eylemleri gerektirir,
bu yüzden burada bir yanlış var, böyle olduğunu sen görmüyor musun, hayır asla
inanılmaz size, mutlaka bir hikmet aranır orada. İşte tüm bu haller,
peygamberler devrinin kapanmasından sonra teşekkül ettirilmiş düzenlerin
neticesidir. Peygamberler devri ikmal olununca, insanlar yeniden cahiliye
devirlerine geri dönmüşler ve o devirleri olduğu haliyle bugünlere
taşımışlardır. Bu yüzden bugün din diye bir şey yoktur, münhasıran din sanılan
üretilmiş hurafeler yığını vardır ve hayatlarımızı şekillendiren de bu hurafeler
yığınıdır. Ve faşist kapitalist şeytani düzende bu hurafeler yığını üzerine
müessestir. Ama kalıbı din olunca içeriğe kim bakar, eylemleri kim takar? İşte
insanlığın aldanışının hikâyesi de böyle başlar. Bundan sonra aldatmakta,
aldanmakta çok kolay olmuştur. Ve o günlerden bugünlere ne tevarüs etmişse
muhafaza eden muhafızlar olarak var olagelmişiz bizler de. Hiçbir zaman müesses
nizamları sorgulamamışız, biat ve itaat etmeyi vazife addetmişiz. Her türlü rezilliğin,
pisliğin, kepazeliğin kapıları da böylece açılmış önümüze ve doluşmuşuz hep
birlikte. Maksat; trene atlayıverip, bir koltuk kapıverip, keyfine bakıvermek
olmuş.
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...64...
Özgür DENİZ - 20.04.2022
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
Özgür DENİZ
20.04.2022 - 06:22
Köprü için çok teşekkür ederim-FATİH ALTAYLI....................... Sonunda Çanakkale Köprüsü’nden geçtim. Eğer Edremit, Ayvacık, Küçükkuyu hatta Behramkale gibi yerlerden yola çıkıp İstanbul’a geleceksiniz, bu yol sizin yolunuzu kısaltmıyor, yolculuk sürenizi azaltmıyor. Hatta arttırıyor. İstanbul-İzmir otoyolundan gelmek daha iyi ama haliyle epey daha pahalı. Bu yazıyı yazmamın nedeni ise size yol tavsiyesinde bulunmak değil. Devletime teşekkür etmek için yazıyorum. 59 yaşında bir Türk vatandaşıyım. 59 yıldır ilk kez devletim bana, şu kendi halinde vatandaşı Fatih Altaylı’ya özel bir yol, bir köprü yaptı. Çanakkale Köprüsü’nden geçtiğim saat 18:00 sularında köprüden geçen tek araç içinde benim de bulunduğum araçtı. Dünyanın en uzun köprüsünde ne bizim ilerlediğimiz yönde ne de karşı yönde tek bir araç dahi görmedim. Ve tabii kendimi çok özel hissettim. Koca köprü ben geçeyim diye yapılmıştı. Bu yüzden bu köprüyü düşünen, planlayan, yaptıran ve yapanlara teşekkür etmek istiyorum. Tabii bana özel olarak yapılan bu köprünün parasını yıllar boyu ödeyecek olan size ve çocuklarınıza ve hatta torunlarınıza da binlerce teşekkür.