Hayata, insani özden bakılmalıdır
ve olgular temelinde tahakkuk eden olaylar nesnel temelde bu öz ekseninde
okunmalıdır. Bilakis çarpılırsınız, aldatılırsınız, uyutulursunuz. Çünkü tek
gerçeklik vardır; insani öz. Ardı sıra gelen her şey insani öz üzerinden
değerlendirilmeli ve çözümlenmelidir. İşte o zaman her daim isabet edersiniz.
İnsani öz, insan haricindeki ama insana dair olgular üzerinden tanımlanamaz velâkin
insan haricinde ki insana dair her şey insani öz üzerinden tanımlanmalıdır ve
tavır da ona göre alınmalıdır. Kimse insani özü belirleyemez ama insani öz
herkesi belirler, tanımlar, damgalar. Bugün insanlık dünyasında ki tüm
inhiraflar, insani özün tagayyürata uğramasının neticeleridir. Yaşadığımız
dünyada insan, insani öze ihanet etmiştir ve insani özden inhiraf etmiştir. Bu
yüzden de üzerimize yağmur gibi pislik yağmaktadır. Gayr-i insani olan her şey,
insanlık tarafından tensip görmektedir. Her şey insani öze ihanet üzerinde
yeniden şekillenmiştir. İnsani öz, düzene köle olmayı reddeder, her türlü
gayr-i insani şeye isyan etmeyi tensip eder ama insani özden inhiraf etmiş
olanlar ise hürriyete düşmandırlar, haklı isyanı ihanetle eşdeğer görürler. Bugün
insanlık kendi özünden öyle bir uzaklaşmıştır ki, her şey uzaklaşılmış öz
ekseninden yeniden yorumlanmıştır ve hayatlar da bu yorumlama düzleminde
yeniden şekillenmiştir. İşte yaşanılan sancıların, sıkıntıların altında yatan
sebep budur. Bu yüzdendir ki, kötülüğe kötülük diyemiyorsunuz, yanlışa yanlış
diyemiyorsunuz, iyiliği kötülük olarak ve kötülüğü de iyilik olarak almak
zorunda kalıyorsunuz. İhanet sadakat olarak, sadakat ihanet olarak addediliyor.
Doğruya namussuz, yanlışa namuslu olarak bakıyoruz bu yüzden. Bir tarafta lüks,
şatafat, görkem içerisinde yaşayanlar, diğer tarafta ise ölmeden yarına çıkmaya
çalışanlar hayata bakış açılarını belirlemektedir. Zira hassas yürekler böylesi
bir adaletsizliği, şedit zulmü gördüklerinde artık eski insan olmaktan
vazgeçmektedirler. Kimileri çalışmadan, ter akıtmadan hesabını bilmediği
paraları kazanmaktadırlar, kimileri de kuru ekmek bulduğuna sevinmektedirler. Bu
iflah etmeyen dengesizlikte yeni ve yeniden bir sorgulama sürecine sokmaktadır
insanları. Zira böylesi bir yaşam, umutsuzluğu, uyuşmazlığı, karamsarlığı
beslemektedir. Ne kadar çalışırsan çalış kazanamıyorsun, hakkını alamıyorsun;
ne kadar doğru, dürüst, namuslu olsan da değer görmüyorsun, bilakis tam tersi
karakterde olanlar itibar sahibi oluyorlar. Çalışıp başarılı olmak sonuç
vermiyor, namuslu olmak sonuç vermiyor, doğru ve dürüst olmak sonuç vermiyor,
hep geride kalıyorsun ve gün geliyor demek ki ben yanlışım diyorsun ve gittiğin
yolu değiştiriyorsun ama garip olan; yine suçlu sen oluyorsun. Bu bile kusmana
kifayet ediyor. İşte böyle bir hayatın cenderesinde sıkışıp kalmışız. Sonra da bu
cenderede çıldıranları suçluyoruz. Peki, çıldırtanlar nasıl ve niçin masum
olabilmektedirler? Ya itaat edeceksin ya da hainsin deniliyor. Devlet böyle
istiyor, devleti tanrılaştıranlar böyle istiyor. Peki, insanca yaşamak
isteyenler ne yapacaklar, nasıl yaşayacaklar? Herkes kendi dinine çağırıyor,
her dönem birinin dini egemen oluyor, ya insanlık dinine inananlar ne
yapacaklar? Egemenlere hayır dersen ya yalnızlığa mahkûm ediliyorsun ya da
alnına bir damga vuruluyor ve bir ömür o damgayı silmekle uğraşıyorsun. Herkes
köşeyi dönme derdiyle yaşıyor, köşeyi dönen yükseldiği omuzları unutuyor ve
başka âlemlere geçiş yapıyor, artık kimse tanıyamaz onları. Geçmişini
unutanlar, kibir dağına dönenler, dostlarını satanlar, eğrilenler hep baş tacı
ediliyorlar. Ya itaat edeceksin, köleliği sindireceksin ya da ezileceksin,
sürüneceksin deniliyor zımnen insanlara. Çünkü sistemler böyle istiyor,
otoriteler böyle istiyor, devletler böyle istiyor; zira hepsi böyle işliyor. Çarkın
dönmesi, yağ olmayı kabul etmene bağlı, taş olursan toz ediyorlar. Ne garip
böyle bir dünyada herkesin kafası da o kadar durgun ve sade ki, yeme de yanında
yat. Oysa kafalar kafa olsaydı, böylesi durumlar muvacehesinde o kafalarda
kozmos değil kaos egemen olurdu ve kaos mutlaka kozmosa evrilirdi. Öyle bir
düzen tesis olunmuş ve çarklar öyle bir kurulmuş ki, kimse gerçeği göremiyor,
insani özden nasıl inhiraf edildiğini algılayamıyor, anlayamıyor, hissedemiyor.
Herkes yaşadığı her şeyi gerçeklik sanıyor ve uyum sağlıyor, uyum taltif
edilmeyi tevlit ediyor, nihayet yaşayan ölüye dönüyorsun ama yaşadığını
sanıyorsun. Herkes inandığı şeyi tecime vasıtası kılmış ve insanları inandığı
şeylerle aldatıyor, uyutuyor, sömürüyor. Hayatımız bizden önce belirlenmiş ve
belirlenmişliklerin muhasarası altındayız, kendi hayatımızı da yaratamıyoruz,
zira müsaade edilmiyor, nasıl bir hayatı istediğimiz bize sorulmuyor,
belirlenen hayattan başka bir hayatı istemek suç oluyor, hainsin sen deniyor
istediğimizi dile getirince. Sürüye dâhil ol ve sürüleş isteniyor ama insani öz
unutuluyor, insani özün sürüleşmeye muhalif olduğu düşünülmüyor ya da
düşünülmek istenmiyor ya da düşünecek zekâdan yoksunuz. İlaçlarla yaşayan
yığınlara dönüştük. Anormalleştirdiğimiz insanları ilaçlarla normalleştirmek
istiyoruz. Ama yine de bizim istediğimiz normalleşme kodlarına göre
normalleşsinler istiyoruz. Her şeyi inhisarlarına alan yaratıkların kuklaları
olmuşuz adeta. Bilgi tekelleşmiş, ekmek tekelleşmiş, din tekelleşmiş, devlet
tekelleşmiş, erk tekelleşmiş, mülk tekelleşmiş ve bu tekelleşme neticesinde
bizler bu tekellere biat eden, itaat eden, köle olan sürülere dönüşmüşüz,
tedricen insani özümüzü kaybetmişiz. Böylesi hasta bir hayatı ve bu hayatın
nesnesi olmuş hasta insanı ne din iyileştirebiliyor, ne bilim
iyileştirebiliyor, ne ideolojiler iyileştirebiliyor. Ki, zaten kendileri
vasıtası ile hastalandırılan insanlar, nasıl olupta kendilerini hastalandıran
şeyler vasıtası ile iyileşebilirler? Dinle kazanıyoruz, bilimle kazanıyoruz,
ideolojiyle kazanıyoruz, kazanamayan bir tek insanın kendisi. Ama güya hepsi
insanın kazanması için çalıştıklarını söylüyorlar utanmadan, aşağılık
yaratıklar. Herkes, kendi inancına ihanet içindedir. İnsani öze dönün ve o öz
ekseninde yeniden bakın her şeye, işte o zaman gerçeği ve gerçek yüzleri
göreceksiniz ve tüküreceksiniz tüm pislik akan suratlara, zifiri kara
suratlara.
İNSANİ ÖZ...
Özgür DENİZ - 24.04.2022
Tarih: 24.04.2022
Okunma: 272
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.