Bizler,
hayatları, muhafaza edilmek istenen olgular için cehenneme çevrilen insanlarız.
Muhafızların hiçbirisi muhafaza etmek istedikleri olguların öz mahiyetlerine
göre hareket etmezler, her şeyi kendi bildikleri haliyle muhafaza etmek
isterler. Bu yüzden bunların taraftarları da tutuculukta nirvanaya çıkarlar. Şu
hayatı çok iyi bir şekilde açık bir gözle gözlemleyin göreceğiniz tek resimdir
bu. İşte faşist kapitalist şeytani düzenin güçlü ama beyinsiz pezevenk
efendilerinin de velinimetidir böylesi bir ortam. Çünkü böylesi bir ortam
demek, bitevi kaos demektir, çatışmak demektir, düşmanlık demektir. Zira
muhafaza ettiği şeyin aşırı tutucusu olan insan, kendisine tevcih edilen en
küçük bir tenkite tolerans göstermeyecektir ve karışsındakine savaş açacaktır,
onu taraftarlarına lanetli olarak sunacaktır, o tarafta misliyle karşılık
verecektir, böylece insanlık toprağında kardeşlik nakzolunacak, barış ölecek,
düşmanlık nüksedecek ve huzur boğulacaktır. Peki, böylesi bir ortamdan,
söylediğimiz kahpe ve soysuz düzenden başka karlı çıkacak olan kim vardır? Peki,
şimdi bana namusluca söyleyin, bizim hayatımızın basit ama kısa özeti bundan
başka bir şey midir? Peki, kim kaybetmiştir, kazanan kimdir? Kaybedenin ama
kazanmayanın da bizler olduğumuz kesindir. Bizler birbirimize hayatı cehennem
eden insanlarız maalesef. Çünkü bu yolla hayatlarımızı kazanıyoruz. Bir arada
kardeşçe yaşamayı hiçbir zaman beceremedik, tarihsel süreç içerisinde de
öğrenemedik. Ama insanız diye dolaşırız yeryüzünde. Daha hayvan bile olmayı
becerememişiz, fakat insanız diye geçiniyoruz. Muhafızlık ve tutuculuk,
muhafaza edildiğini sandığı her şeyi çürütür ve çökertir ve öyle de olmuştur
tarih boyunca. Çünkü hayat statik değildir bir kere, statik olmayan bir hayatta
statik kalmak ve her şeyi statikleştirmeye yeltenmek eşyanın doğasına mugayir
bir tavırdır zira. Mesela; bugün dini kim bu hale getirmiştir? Milliyetçiliği
kim bu hale getirmiştir? Devlet olgusunu içinde bulunduğu hale kim getirmiştir?
Bu olguların muhafızlığını yaptığını sananlar. Muhafızlar bu olguları nasıl
anlamışlarsa, nasıl tanımlamışlarsa, nasıl biçimlendirmişler ve belirlemişlerse
herkesin de o şekilde tolere etmesini istemişlerdir, hayır diyenler ise gayr-i
ahlaki bir biçimde tecziye edilmekten kurtulamamışlardır. Mesela; din herkesi
bir tarağın dişleri gibi eşit görürken, bugün o dini muhafaza ettiklerini
sananlar nezdinde böylesi bir anlayış var mıdır? Gerçekten bugün o dine
inandıklarını söyleyenler nazarında insanlar bir tarağın dişleri gibi eşit
midirler? Yahut devleti muhafaza ettiklerini söyleyenler, bugün muhafaza ettikleri
devletin, ekonomi masasını tekelleştirenlerin sömürülerinin bir aracı
olduğundan haberleri var mıdır? Keza, bugün dine inandıklarını söyleyenlerin ve
din ile milliyetlerini mezcedenlerin, peygamberin dün sırf renginden dolayı
sahabenin sahabeye farklı davranış sergilediği için o sahabeye karşı hangi
tavrı ortaya koyduğundan haberleri var mıdır? Nereden haberleri olacak, kim
olduklarından ve kendilerinden bile haberleri olmayanların. Bilmiyoruz,
bilmediğimizi de bilmiyoruz, bilmediğimizi bilmediğimizi de bilmiyoruz ne acı
ki. Önce bilmediğimizi bilmediğimizi bileceğiz ki, ondan sonra gerçekten bilmek
için ceht içinde olalım. Yoksa sefalet içinde yaşayıp gideriz, birbirimizi
boğarak, öldürerek, yok ederek. Birbirimize bir yudumluk huzuru haram ederiz. Peki,
kim kazanır! Düşmana ne hacet. Gerçekten başkaları mı bize düşman, yoksa bizim
en büyük düşmanımız yine biz miyiz? Dışarıda düşman aramadım hiçbir zaman, zira
aptal değilim.
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...66...
Özgür DENİZ - 26.04.2022
Tarih: 26.04.2022
Okunma: 228
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.