Yemin
ediyorum cehennem de yaşamak, bu toplum içinde yaşamaktan bin kat daha evladır,
cehennem cennettir bu toplumun otağına nazaran. Ya birisi söyleyecek kardeşim,
dine göre yanlış mıyım, töreye göre yanlış mıyım, insanlığa göre yanlış mıyım,
hangi ideolojiye göre yanlışım? O zaman niçin ve nasıl yanlışım, nerede
yanlışım söyleyecek birisi. Ya eğer bir yanlış varsa bir de doğru vardır ve
yanlış olana yanlış diyen doğrusu nedir söylemelidir namusluca, fikir
temelinde, nesnel kıstaslara göre. Hem bir şeye yanlış deyip hem de doğrusunu
söylememek en hafif tabirle münafıktır. Tabi onu da, dini, töreyi, insanı,
ideolojisini biliyorsa söyleyecek, bilmiyorsa söyleyecek bir şeyi de olmayacak.
Öyle ya bilmeyen ne söyleyecek, nasıl söyleyecek? Birisi diyecek ki, işte şu
söylediğin cümle yanlış ama mal gibi yanlış demeyecek, niçin ve nasıl yanlış
olduğunu ve doğrusunun ne olduğunu söyleyecek, bilakis herkes haddini bilecek
yahut doğruyu ben bilecem ve sadede gelecem, edebimle eyvallah edecem. Ya biz
birbirimizden nefret ederek mi yaşamak zorundayız? Biz birbirimizi aldatarak mı
yaşamak zorundayız? Ya bir toplum da herkes birbirine düşman olur mu, herkes
birbirinin kuyusunu kazar mı, birbirinin hakkına göz diker mi ya? Bir toplum
hukuksuz yaşayabilir mi ya? Bir gün bile barış içinde kardeşçe huzurla
yaşayamayacak mıyız ya? Biz bu dünyaya birilerinin kirli çıkarlarını tatmin
etmek için kullandığı piyonlar olmak için mi geldik, lütfen ya? Kimi
seveceğimiz, kimden nefret edeceğimiz hep belirlenmek zorunda mı ya? Böylesi
bir şey hesaplanmış bir kötülükten başka ne olabilir lütfen? Biz özgürce
yaşayamayacak mıyız tek bir gün bile ya? Biz beyin göklerimiz de uçuşan
düşünceleri yine beynimizde öldürmek zorunda mıyız ya? Vatanım dediğim
topraklarda bir tarafın kahkahalarla güldüğünü, domuz gibi yiyip içtiğini diğer
tarafta birilerinin daima ağladığını, bir dilim ekmeğe mahkûm olduğunu görmek
zorunda mıyım? Bu vatan münhasıran birilerininse, o zaman biz sürgün edilelim
kardeşim. O zaman biz niye geldik, niye varız ya? Herkesin insan olmaklığına
mütenasip onurlu bir yaşamı hak ettiğine inanıyorum ve hak ettiği yaşamı da
yaşadığını görmek istiyorum kardeşim. Tanrı, kimseye, bu dünya sadece senin
demedi ya. Toprak ortaktır, su ortaktır, hava ortaktır, sana sadece çalışıp
kazandığın vardır ya, kazanmadığına, hak etmediğine göz dikemezsin, metazori
alamazsın onu. Herkesin olan devletin gücünü kendi çıkarların için
kullanamazsın, devlet denilen şey de eğer gerçekten devletse bunu yaptırmaz ya.
Hangi hakla alacaksın, nasıl yiyeceksin alırsan? Hesabı, kitabı hiç mi
umursamıyoruz ya? Biz ne ara böyle vahşileştik, alçaklaştık, soysuzlaştık? Ne
birbirimize karşı sevgi var, ne de güveniyor kimse kimseye, böyle bir toplumda
nasıl yaşanır ya? Namuslu insanın değeri yok, namussuz baş tacı, nedir bu
vahşetin ilacı? Birileri haksız da olsa hak etmediğine göz dikiyor, göz
diktiğini alıyor, birileri hak ettiklerini bile alamıyor. Kanunlar birilerinin
önünde düz yola dönüyor, birilerinin önünde aşılmaz dağ oluyor. O zaman bizler
itlaf edilelim ya, öyle ya yaşamamızın hiçbir anlamı yok. Ya bu toplumun
gerçekten tek bir değeri bile kalmadı mı, onunla kendisini kontrol etsin? Utanıyorum,
tiksiniyorum, acı çekiyorum yemin ediyorum. Elimden gelse, gücüm kifayet etse
bir tek gün değil, bir saat bile yaşamak istemezdim ya. Öyle olunca da hain
oluyorsun değil mi, unuttum pardon?
BİR SÖZ:
‘‘Hayatım
boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En kârlısının Din Ticareti olduğunu
gördüm.'' Osman
Bölükbaşı- Sağcı Politikacı