Şimdi
yeryüzü dediğimiz bir yer var değil mi? Var değil mi? İnkâr et edeceksen,
edebilir misin? İnsanlık nerede, neyin üzerinde yaşıyor? İnkâr edip doğruyu
söyleyeceksen mutlaka dinlerim, çünkü gayem doğruyu, gerçeği bulmak, bilmek,
ölümüne hakikat. Hepsi yekpare insanlığın toprakları değil mi? Eğer üzerinde
insanlık yaşıyorsa başka kime ait olabilir? İnkâr edebilir misin? Hadi et
edebilirsen. Edebilir misin? Kime ait olduğunu söylersen can kulağı ile
dinlerim. Diyebilirisin ki, Tanrı’ya aittir, reddetmedik ki, velâkin insanlığa iyilik
yolunda ama adalet temelinde istimal etmesi için verilmiştir, insanlığın ortak
yurdu, mülkü kılınmıştır. Yani tüm tasarruf insana aittir. İnsan öznesi
yapılmıştır yeryüzünün, çünkü insan olmasaydı yeryüzünün hiçbir manası olmazdı.
Ama yeryüzü de insanın kendisini bitevi yaratması için bir vasıta kılınmıştır.
Zira oraya emeğini verecektir, oradan karşılığını alacaktır, bu etkileşim
içerisinde kendisi an be an yeniden yaratılacak, üzerinde bulunduğu yere de
anlam katacaktır. İnsan emeği değil midir? Emekle üretir, üretirken yaratır. Yani
ikisi karşılıklı olarak birbirinin varlılıklarının idamesini temin
edeceklerdir. Yeryüzü insanlığın ortak mülküdür yani. İnsanların renkleri,
dilleri, dinleri bir şeyi değiştirmez. Neyi değiştirir? Anlat dinlerim.
Değiştirir denildiği ve buna inanıldığı için yeryüzünde sömürü, açlık, sefalet
yok mudur? Öyle ya parçalanırsan parça parça yerler seni, birleşirsen birleşik
gücünle ezer geçersin ezenleri, çalınan her şeyini geri alabilirsin. Bir kez
birleşebilsen, zincirlerini kırabilsen, tüm dünyayı tersyüz edeceksin inan
buna. Her şeyin çalınmadı mı, sana ait olan senden alınmadı mı ve sen bu yüzden
ezilmiş, güçsüzleştirilmiş, zaafa uğramış değil misin? Yeryüzünün zalimlerinin
ekip biçtikleri yüzünden yeryüzünün ezilmişleri diye bir durum tezahür etmedi
mi? Yeryüzünde türeyen zalimler insanlığın sofrasını ablukaya alıp, kendilerine
ait kılıp, geri kalanları da kendilerine köle kılmadılar mı? Tüm yeryüzü birine
aitse ama milyarlarca bire verilmişse, o vakit o yeryüzünde sınırların,
sınıfların olması rasyonel, vicdani bir durum mudur ve insanlar sınırların
içerisine hapsedilip, sınıflandırılarak yaşamaya mahkûm kılınabilirler mi? Sınıfların
varlığı ve sınırların çizilmesi zalimlerin ellerinin ürünü değil mi? Haddizatında
insanlık bir bütün değil mi? Bir bütündendirler, her parçası o bütünün
nüvesidir, o bütünden özellikleri mündemiçtir. Yalan mı? Yalanlarsan ama
gerçeği de izhar edersen boynum kıldan incedir, ıskat edebilirsin ve saygı
duyarım. Gerçekten tüm insanlığın ortak akılla kabul ettiği bir gerçeklik değil
mi tüm bunlar? Hayır diyebilir misiniz? İnsanlığın toprakları olmadığını ve tüm
insanlığa ait olmadığını ve insanlığın bir bütün olmadığını iddia edebilir
misiniz? Edecekseniz lütfen ediniz ama karşısında ki gerçekliği de ortaya
koyarak yani yok diyorsanız nasıl yoktur, gördüklerimiz yalan mıdır, üzerine
bastığımız nedir, neresidir izah edeceksiniz. Tanrı yeryüzü diye bir şeyden
bahsediyor değil mi? El cevap; bahsediyor. Öyleyse yeryüzü diye bir yer var.
Tanrı ezilenlerden bahsediyor değil mi? El cevap; bahsediyor. Demek ki
ezilenler diye birileri de var. Şimdi Tanrı yine diyor ki; ‘’Biz, ezilmişleri, güçsüz düşürülmüşleri,
zaafa uğratılmışları yeryüzüne varisler kılmak, önderleri yapmak istiyoruz.’’
Şimdi Tanrı burada ayrım yapıyor mu? Yani şu milletin ezilmişleri, şu dinin
ezilmişleri diye? Hayır yapmıyor. Yapabilir miydi? Tanrı bu, niye ve nasıl
yapamasın, kimden korkacak ki? Peki, o vakit, Tanrı’nın da bahsettiği bu
ezilmişler, güçsüz düşürülmüşler, zaafa uğratılmışlar kimlerdir ve kimlerin
elleriyle bu hale getirilmişlerdir? Yani Tanrı, burada, bu durumda olanları,
içinde bulundukları duruma düşürenlerin de olduğunu söylüyor zımnen,
ezilmişleri, düşürülmüşleri, zaafa uğratılmışları derken. Tanrı sözü bu, kısa
ve öz olur, sana akıl verdiyse idrak edebilmen, kalp verdiyse ihsas edebilmen
iktiza eder, çünkü sözün tümü aptala anlatılır. Tanrı burada ayrıca, kılacağız,
yapacağız demiyor; kılmak, yapmak istiyoruz diyor. Yani Tanrı yardım edeceğiz,
ederiz diyor ama senden de bir hamle bekliyor. Yani gerçekte yapacak olan
sensin ve nasip edecek olan Tanrı’dır ama nihayetinde olması gereken senin
elinle yaratılacaktır yani yaratan sensin. Yani bu halde olanlardan bir adım
bekliyor, doğruluk bekliyor, dürüstlük bekliyor, onurlu, namuslu ve adil kavga
bekliyor. Ya kutsal kavgada birlik olacaksın ya da yalnız kalıp rezil şekilde
yaşayacaksın. Aydınlıktan nasibin olmayacak, karanlık kaderin olacak. Öyleyse
yeryüzünün tüm ezilmişleri, yeryüzünün tüm zalimlerine karşı onurlu bir kavga
vermelidirler ama hep birlikte, birleşik güçleriyle. Yani yekpare insanlığın
ezilmişleri, yekpare olarak, yekpare ezenlere karşı behemehâl birleşmelidirler
ve hadlerini ve hudutlarını bilerek amansız bir adalet kavgası vermelidirler.
Senlik benlik kavgasına düşmeden, sınırların içine hapsolmadan, sınıflara
ayıranların tezgâhlarına gelemden, renk, din, dil, ırk ayrımına gitmeden. Öyleyse
insanlık ailesinin tüm ezilmişleri, güçsüz düşürülmüşleri, zaafa uğratılmışları
bu vaadi hak etmek için gayret etmelidirler. Yeryüzünün tüm zalimlerine karşı
birleşmelidirler ve büyük hedefe mülaki olmak için ayağa kalkmalıdırlar. Çünkü
Tanrı vaadini hak edenlere layık görecektir. Zira herkese emeğinin karşılığını
verecektir. Zincirlerinizden başka kaybedecek hiçbir şeyiniz de olmadığına göre
ey yeryüzü ezilenleri birleşiniz ve bu dünyayı yerle yeksan eyleyip yeni bir
dünya inşa ediniz. Çünkü her birimiz, münhasıran kendi dünyamızdan değil, tüm
insanlığı ihata eden dünyadan sorumluyuz. Evet, kendimizden başlayacağız
bitmeyen kavgaya ama bu tüm dünyayı sarıp sarmalayacak. Zaten evrensellik
esprisi de burada gizlidir, mündemiçtir.
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...73...
Özgür DENİZ - 05.05.2022
Tarih: 05.05.2022
Okunma: 284
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.