‘’Andolsun, biz, peygamberleri apaçık kanıtlarla gönderdik ve onlarla
kitabı da indirdik ve yine adalet terazisini de sunduk ki, insanlar hakka ve
hukuka uygun davranıp yaşasınlar diye.’’ Hadid-25
‘’Kimse kimseden üstün değildir, üstünlük takvadadır. Takva da;
erdemli, onurlu, adaletli, merhametli, ahlaklı, şerefli, namuslu, karakterli,
kişilikli, doğru, dürüst olmak demektir.’’ Hucurat-13
Ayetleri
tahattur edebildiğim haliyle sundum. Geçelim! Sözümün hedefi yekpare
insanlardır, hiçbirini ayırmıyorum ve münhasıran bir tarafı da karşıma
koymuyorum ve dahi yanıma almıyorum, herkes karşımda ve bendeniz karşımda olan
herkese söyleyeceğim söyleyeceğimi, hiçbirini hiçbir yönüyle ayırmadan yani
din, milliyet, ideoloji, şan, şöhret, makam, servet, renk, dil ayrımı yapmadan.
Zaten bu özelliklerden bana ne, bana lazım olan insanlık. Hiçbir zaman
unutmayın ki; bedenimizin sesi, dilimizin sesinden güçlüdür. İnsanlığınız
olmadıktan sonra, bunlara sahip olsanız ya da bunlar üzerinize yapışık halde
doğsanız ne anlamı var? Dininizi öne koymadan önce, öne koyabileceğiniz bir
insanlığınız olmalı; milliyetinizi öne koymadan önce, öne koyabileceğiniz bir
insanlığınız olmalı; ideolojinizi öne koymadan önce, öne koyabileceğiniz bir
insanlığınız olmalı; servetinizi öne koymadan önce, öne koyabileceğiniz bir
insanlığınız olmalı; makamınızı öne koymadan önce, öne koyabileceğiniz bir
insanlığınız olmalı. Sofranız da konuşan insanlığınızdır; dininiz,
milliyetiniz, ideolojiniz, servetiniz, makamınız değil. Sonsal olanlarla
insanlık kesbediyorsanız, onları kaybettiğiniz de insanlığınızda düşer ve düşük,
düşkün olursunuz. Zira insan olmadan hiçbir şey olamazsınız, olduğunuzu
sanırsanız ve bu minvalde davranırsanız komik ve rezil duruma düşersiniz. Şerefsiz
ve ahlaksız bir insansanız; dininizden, milliyetinizden, ideolojinizden,
servetinizden, makamınızdan bana ne? Bu meyanda devlette (((partiler değil,
devlet))) kendine pay çıkarıp alması gerekeni alabilir. Zira çok şeyde en büyük
suçlu ve günahkâr bizatihi devletin kendisidir. Şimdi, bendeniz, tam da böyle,
bahsettiğim gibi olacam yani emrolunduğum gibi dosdoğru olacam, adalet
terazisiyle tartacam her şeyi. Şerefsiz ve zalim ol diyorsanız orası başka. Ve
bana cevap vereceklerin de böyle olmalarını istirham ediyorum; yani dosdoğru
olmalarını ve adalet terazisinde tartmalarını her şeyi. Herkes düşüncesini
özgürce söylüyorsa bendeniz de söyleyebilirim. Düşüncesini özgürce söylemek
münhasıran kodamanların ve vekillerin hakkı değildir. Bendeniz asilim ve asıl olarak
bendenizin hakkımdır. Herkes istediği düşünceye sahip oluyorsa, benimde
istediğim gibi düşünme ve istediğim düşünceye sahip olma hürriyetim mahfuzdur. Ekmeğini
yediğim toprak için eksik bıraktığım hiçbir ödevim yok, hepsini tamı tamına ifa
eyledim. Kimse benden üstün değil, ben kimseden alçak değilim. Böylesi bir
ayrıma da hiçbir kimse cüret edemez, herkes haddini ve hududunu bilecek. Benden
üstünse birisi ve ben ondan alçaksam, kendisinin nasıl ve niçin üstün olduğunu,
benimde nasıl ve niçin alçak olduğumu açıklayacak ki, beni ıskat edip,
kendisini dinlememi temin etsin ve dahi inandırsın kendisine. İnsan olan insan
da benzerleriyle eşit olduğunu tolere edebilecek kadar şereflidir. Herkes kendi
cephesinden cevap verebilir yani kendi fikrince, zikrince cevap verebilir. Herkes
kendi penceresinden, cephesinden getireceği hüccetlerle bendenizi ıskat
edebilir, serdettiklerimi cerhedebilir. Ama cevap verirken herkesin namuslu,
dosdoğru, dürüst olmalarını istiyorum. Cevap vermeyeceklerse sorun yok zaten. Aksi
zaten hiç olmadım. Hayır mübalağa yapmıyorum, hayatım boyunca hiçbir zaman zıt
düzlemde yaşamadım. Her zaman defaatle söyledim ve yine söylüyorum, tek bir
kişi çıkıpta hayat içinde benim yanlış bir yaşamıma tanıklık ettiğini
söyleyemez, tanıklık etmiş ise çıksın söylesin. Biliyorsa da tüm insanlık
önünde söylemiyorsa, kusura bakmasın ama o korkağın, sefilin tekidir. Olmayan
bir şeyi başka yerlerde söylüyorsa da müptezelin, pespayenin tekidir. Söyleyecek
için çekinecek, söylenecek için darılacak bir şey yok. Zira yanlışımız varsa
düzeltecek kadar onurluyuz, savunacak kadar namussuz değiliz. Kim olursam olayım,
nasıl düşünürsem düşüneyim, hiçbir zaman doğruluktan taviz vermedim. Bundan
sonra aynı minvalde yaşayabilir miyim bilmiyorum, elbette kavgamız aynı
istikamette yaşamak için olacaktır. Ama ne garip ki böyle olduğum, yaşadığım
halde her zaman gizli ya da açık düşman bellendim. Çünkü doğruluğu, dürüstlüğü
seven insanlar değiliz. Namusluyu tezciye eden insanlarız. Ahlaklı olandan
hazzetmeyen, kirli olanı öven, temiz olanı kirleten, kirlenmeye direneni ekarte
eden insanlarız. Yalan söyleyeni sitayişe boğan, doğru söyleyeni yanımızdan
kovan insanlarız. Şimdi kimse çıkıpta riyakârlık, sahtekârlık etmesin. Hayat
nehrinin içinde azgın dalgalarla boğuşa çarpışa, bata çıka bugünlere geldik. Yani
riyakârlıklara da, sahtekârlıklara da karnımız tok. Zaten bu dünya da doğru ve
dürüst olmayacaksın, o zaman en büyük namussuz ve ebedi kaybeden siz olursunuz.
Bana farklı söylemlerle gelmesin kimse, gerçek budur. Ama sizler yine de dinlerinize,
törelerinize, ideolojilerinize göre bana cevap verebilirsiniz, beni yalanlayıp,
yanlışlayabilirsiniz. Yani söyleyeceklerimin sizlerin dinlerinizde,
törelerinizde, ideolojilerinizde yeri nedir, yeri var mıdır, yok mudur özgürce
söylemelisiniz. Zaten insani tavır da böyle olmalıdır. Serdedilen fikri
cerhedeceksin, bilakis güçle susturmaya yeltenmeyeceksin. Zira fikre karşı güç
kullanmak müptezelliktir, pespayeliktir. Doğruluğa karşı merhametsizlik etmek
namussuzluktur. Bu dünyada baki değiliz, fanilik gömleği giydirilmiş bir kere
üzerimize. Ölümsüz olsak iyi de, değiliz işte. Önyargıdan arındırılmış bir
akılla ve tertemiz bir vicdanla konuşuyorum. İnsanın değeri sözü kadardır.
Ömrüm boyunca söze sahip çıkmış, sözü yüceltmiş, söze inanmış ve sözü hiçbir
zaman ayağa düşürmemiş bir insanım. Ve bir mahkemeye çıkacaksam suçsuz, günahsız,
tertemiz çıkmak isterim. Çünkü söylediğim her sözden ve ortaya koyduğum her
eylemden sorumluyum, sorgulanacağım, yargılanacağım, ya ceza alacağım ya da
ödül.
ŞİMDİ SORUYORUM;
Aşağıdaki
söyleyeceğim ve sorgulayacağım şeylerin dinde, törede, ideolojide yeri varsa
hüccetleriyle ortaya koymanızı, bendenizi ıskat etmenizi ve kendinizden özür
diletmenizi istirham ediyorum. Herkes kendi sahip olduğu düşüncesine göre
hüccet sunabilir. Bakınız münhasıran
karşılıklı bir konuşma yapıyorum, içerisinde hiçbir kötülük, ahlaksızlık,
namussuzluk olmayan bir konuşma. Bilakis tüm mazlumlar adına aşağıdaki
sorgulamaları yapmak zorundayım. Konuşmak, gerçeği söylemek ödevimdir ve
ödevimi bihakkın ifa etmekten geri duramam. Ödevimi ifadan geri durmam mazluma
ihanettir, yaşadığım tüm hayatımın heba olmasıdır. Ve bendeniz bunu yapamam. Emrolunduğunuz
gibi dosdoğru olarak dinleyin, anlayın ve cevaplayın. Geçelim!
TÜİK isimli kurumun açıkladığı veriler
niye şaibelidir? İnsanların gelirlerine darbe vurmuyor mu böyle bir şey? Hatta
gelirin artmaması adına yapılmıyor mu ve böylesi bir şey vicdani midir? Böyle
olması hakkaniyete uygun mudur? Niye yüksek çıkar, çıkar, çıkar da tam o zaman geldiğinde
düşük çıkar? Bu kurumun verilerine inanmadığım zaman suçlu mu olurum, inanmak
zorunda mıyım? Bendeniz aptal bir insan mıyım? Emrolunduğun gibi dosdoğru ol
buyruğundan muaf mıdır bu kurum? Bu kurumun verileri kompradorlara zarar
verecek olsaydı böylesi neticelerin ortaya çıkması kabil olur muydu yoksa
böylesi veriler yüzünden bu kurum ilga mı edilirdi? Hani bir söz vardır; oy
vermek bir şey değiştirseydi suç sayılırdı diye. Bu kurum da kompradorlara
zarar verseydi ya da onların kazançlarını tenkis edecek veriler açıklasaydı,
mevcudiyetini muhafaza edebilir miydi? Yani göz göre göre, bile isteye mazluma
kaybettirmekte değil midir mezkûr kurumun verileri? Zaten üç kuruş kazanana
kazandıracağı bir şey yokken, o kazancı da kaybettiren bir kurum nasıl bir
kurumdur ve nasıl herkesin ortak kurumudur? Öyleyse lütfen her şey mahiyeti
mucibince hareket etsin. Yani bu dünyada her şey mazluma kaybettirmek adına
gizli bir uzlaşma mı yaptı gizli dünyalarda, insanlıktan habersiz? Böyle bir
şeyin dinde, törede, ideolojide yeri varsa hüccetleriyle ortaya koymanızı
istirham ediyorum. Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olarak dinleyin, anlayın ve
cevaplayın.
HUZUR HAKKI denilen şey nedir gerçekten, hayır
nedir gerçekten bu? Neyin huzuru, kimin huzuru? Münhasıran birileri mi huzurlu
yaşamaya sezadır ya da birilerinin mi hakkıdır huzur? Diğer insanların huzuru
ne olacaktır? Lütfen izah ediniz bunu. Benim huzurum olmayacak ama zaten
huzurlu olanlara ekstra huzur bahşedilecek. Üstelikte bir kalemde binlerce
liralık artış yapılacak ne idüğü belirsiz olan şeyde. Sahiden nedir bu huzur
hakkı denen şey, nasıl ve niçin verilmiş zamanında ve nasıl ve niçin devam
ettirilmiş? Akılla, vicdanla, adaletle zerre ilgisi olmayan bir şey niçin
kaldırılmıyor? Münhasıran birilerine lütfedilen böyle bir hakkın, başkalarının huzursuzluğunun
sebebi olmasına nihayet verilmelidir isticalen. Böyle bir şeyin dinde, törede,
ideolojide yeri varsa hüccetleriyle ortaya koymanızı istirham ediyorum. Emrolunduğunuz
gibi dosdoğru olarak dinleyin, anlayın ve cevaplayın.
ÜÇ BEŞ ON MAAŞ nedir lütfen? Ya böyle bir şeyi
nasıl ve niçin tolere edebilirim? Yahut hangi hakla, hukukla böylesi bir şey
bahşedilebilir? Ya zaten gerçek maaşı binlerle ifade edilenlere ve dahası zaten
muayyen bir servete malik olanlara, nasıl ve niçin olurda ekstradan maaşlar pay
edilebilir? Hayır, tüm benliğimle, samimiyetimle, ciddiyetimle söylüyorum, bana
o kişilerin aldıkları tek maaşı verin, üstelik yüklendikleri diğer görevleri de
verin kabul ediyorum, yani tek maaşa on görevi tolere ediyorum yemin ederim.
Buyurun yapılamayacak bir şey değil. Onların ayrıcalığı nedir, beden
üstünlükleri mi vardır ve nedir? Böylesi bir şey başkalarının haklarını tenkis
etmiyor mu? Ya birilerine ekstradan verilen maaşlarla belki de acı çeken,
sefaleti yaşayan binlerce genç insana iş verilebilir, hadi on gence verilsin,
kötü bir şey mi, en azından on insan evladının yatağına huzurla, mutlulukla
girmesi? Böyle bir şeyin dinde, törede, ideolojide yeri varsa hüccetleriyle
ortaya koymanızı istirham ediyorum. Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olarak
dinleyin, anlayın ve cevaplayın.
GARANTİ ÖDEMELERİ ile teminat altına alınan her şey
lütfen kamulaştırılsın ve devlet, millet böylesi bir yükten arındırılsın.
Birileri hak ettiklerinin bin misli fazlasını kazanacağına, kazançlar devlete
aksın, oradan da millete aksın. Niçin birileri lüks, şatafat içerisinde
görkemli bir hayat yaşarken, zevk ve sefa içderisinde keyif yaparken, birileri
açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvransınlar? Münhasıran birilerine akacak
para, milyonlara aksın, daha iyi değil mi? Bu konuda yanılıyor da olabilirim
ama tüm teferruatlarıyla sarih olarak izah ve izhar edilmesi iktiza eder
mevzunun. Net bilmediğim her şey karanlıktır bedeniz için. Mevzuyu dip
derinliğine dek bütünüyle bilirsem o vakit mevzuya yeniden bakabilirim. Zira bu
devletin hazinesi yekpare insanlara aittir, münhasıran birilerine değil. Ve
mülkün birkaç kişi arasında dolaşan güç aracı olmasına müsaade edilmemiştir.
Böyle bir şeyin dinde, törede, ideolojide yeri varsa hüccetleriyle ortaya
koymanızı istirham ediyorum. Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olarak dinleyin,
anlayın ve cevaplayın.
KUR KORUMALI MEVDUAT denilen şeyin ne olduğunun izah ve
izhar edilmesini tüm kalbimle çok istiyorum, zira merak ediyorum. Ortak mülkten
muayyen bir pay, niçin ve nasıl muayyen bir kesime bahşedilebilir idrak etmekte
zorlanıyorum. Çalışan kesime bir dilim pay bile zor verilirken, verilmemesi
için alengirli şeyler yapılırken, ortak hazineden milyarlarca lira nasıl oluyor
da bile isteye birilerine kolayca sunulabiliyor? Birileri paralarını gitsinler
bankaya yatırsınlar ve banka ile halletsinler işlerini. Ne verecekse banka
versin ya da gitsinler nereden, nasıl kazanacaklarsa kazansınlar. Bundan bana
ne? Bundan devlete ne? Devlet hususi kayıpları telafi etme makamı mı ya da ekstra
kazançlar sunma makamı mı? O zaman bunu herkese ortak ve eşit olarak
yapmalıdır. Niçin benim olan münhasıran birilerine tahsis ediliyor ki? Hayır,
insanların gelirleri artırılabilecekken, yoksularla daha çok pay teksif
edilebilecekken, niçin münhasıran birilerinin gelirleri katlansın ki, üstelikte
ortak mülk tavassutu ile? Bunu tolere etmem nasıl beklenebilir ki? Böyle bir
şeyin dinde, törede, ideolojide yeri varsa hüccetleriyle ortaya koymanızı istirham
ediyorum. Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olarak dinleyin, anlayın ve cevaplayın.
KREDİ niçin ortak hazinede ki ortak pay, hem
düşük faizle hem de kompradorlara tahsis edilmektedir münhasıran? Devlet
bankaları kompradorların bankaları mıdır? Yani kompradorları ölünce diriltmek, ağlayınca
güldürmek midir vazifeleri? Üstelik kompradorlara verdiği kredileri alırken
canı çıkmaktadır handiyse ama ekonomik olarak muayyen bir düzeyde olanlardan
ise zorlanmadan almaktadır. Böyle olduğu halde muayyen ekonomik düzeye malik
olanlara uzun vadeli ve istenilen kadar kredi vermekten geri durmaktadır. Bu
niçin böyledir? Bu adil midir? Birileri daha mı eşittirler? O zaman bu devlet
için her türlü görevi kompradorlar ifa etsinler. Birileri dilediklerince kredi
kullanabilecekler, üstelik handiyse bedavaya aldıklarını ya çok uzun vadeye
yaydıracaklar ya da vermeyecekler ama birileri ise bu haktan mahrum kalacaklar.
Bu eşitsizliğe ve adaletsizle isticalen nihayet verilmelidir. Devlet
kompradorların devleti ise diyeceğimiz olamaz elbette. Böyle bir şeyin dinde,
törede, ideolojide yeri varsa hüccetleriyle ortaya koymanızı istirham ediyorum.
Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olarak dinleyin, anlayın ve cevaplayın.
SONTAHLİLDE; bakınız bu söylediklerim, düne,
bugüne ve yarınadır. Münhasıran muayyen bir tarafa değildir. Zira taraflar
değişkendir, bu yüzden her tarafa matuf söylüyorum. Dün tolere etmedim bu tür
şeyleri, bugün tolere etmiyorum, yarın tolere etmeyeceğim. Yanlış; dünde
yanlıştır, bugünde yanlıştır, yarında yanlıştır. Ve bendeniz yanlışa yanlış
derim. Ta ki, doğru olduğu ispat olununcaya ve bendeniz ıskat edilip haksız
çıkarılıncaya dek. Hayır, buyurunuz aynı yöntemle fikrinizi beyan edip bendenizi
ıskat ediniz, serdettiğim düşünceleri cerhediniz ve haksız olduğumu ispat
ediniz. Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olarak dinleyiniz, anlayınız ve cevaplayınız.
Özür dilemek boynumun borcu olsun.
EKSTRA:
Abi bu ne
şimdi? Ne demek istiyorsun yani? Hakikaten ne demek istiyorsun?
Edilsin abi
size ne? Burası sizin ülkeniz mi? Bir yerin sahibi olan istediği gibi tasarrufta
bulunur.
Satar abi
size ne, burası sizin ülkeniz mi? Yirmi beş yıl başkanlığın da bir hakkı vardır
de mi? İsterse belediye binasını da verir size ne?
Vatandaştan
sana ne abi ya? Zehirleniyorsa zehirlenir. Vatandaş sana benim hakkımı savun mu
diyor? Vatandaşı rahat bırakın bir kez de be abi. Siz rahatsızsınız diye vatandaşta
mı rahatsız olacak?
Size ne abi
ya? Verirler verirler. İlla Türkçe saat mi versin yani? Zaten Türk çocuklar,
bari başka dilden verilsin saatler. Ezan susmaz, bayrak inmez, vatan bölünmez.
Yerli ve milli olanlara dokunmayın.
Nasıl yani?
Yok canım o kadar da değildir ya. Valla abi gerçekten Türkiye’den mi
bahsediyorsun bilemedim. Hangi ülkeden yazıyorsun abi?
https://www.medyaradar.com/fazil-saydan-ekrem-imamogluna-nagehan-alci-tepkisi-haberi-2085231
Siz
gerçekten Sosyal Demokrat, Laik, Cumhuriyetçi Sosyalistleri ve Kemalistleri
mankurtlar mı sandınız, geri zekâlı olarak mı görüyorsunuz, kullaştırılanlar
olarak mı algılıyorsunuz, köleleştirebileceklerinizden olarak mı görüyorsunuz,
sürüleştirebileceğinizi mi varsayıyorsunuz? YANILIYORSUNUZ O VAKİT. Öyle
Atatürk rozeti takmakla Atatürkçü olunmaz. Demokrat, Laik, Cumhuriyetçi olmak
basit bir şey değildir. Siz umursamazsınız ama umursamadıklarınız sizleri öyle
bir umursar ve öyle bir gösterir ki umursadığını yıldızları saydırır size. Sizi
bir yerlere çıkaran oradan indirmesini de çok iyi bilir. Millete karşı
haddinizi bileceksiniz. Sayılı günler bitmez diye mi düşünüyorsunuz? Sonra
düşkünleşmeyin de. Nagehan da kurtaramaz sonra, Ertuğrul da. Ya da bekleyip
görelim bakalım kurtaracaklar mı? Millet sizi, kendisine meydan okuyun diye
sevmedi. Kendisini umursamayın diye bir yerlere getirmedi. Öyle beylik laflar
millete sökmez. Sosyal Demokrat, Laik, Cumhuriyetçi, Sosyalist, Kemalist olan
onurlu insanlar şımarık insanları sevmezler. Vezir etmesini de bilirler, rezil
etmesini de bilirler. Başkalarına benzetmeyin onları. Onlar soran ve sorgulayan
bireylerdir. Onurlu ve namuslu Sosyal Demokratlar, Laikler, Cumhuriyetçiler,
Sosyalistler, Kemalistler hiçbir şeyi unutmayın. Buyurun beyler; Hadi ve
Süleyman Özışık kardeşleri de çağırın. Veyis Ateşi de çağırın. İstediğinizi
çağırabilirsiniz. Sofranıza herkes gelebilir ama halkın terk ettiği sofrada
yiyecek bir şey bulamazsınız. Hiçbir buz dağı halk güneşinin karşısında
dayanamaz unutmayın sakın.
Ne diyor
bunlar ya? Ne demek istiyorsunuz siz beyler? Kim nereyi istila ediyormuş?
Suriye Savaşı patlak verdiği gün söyledik biz söyleyeceklerimizi ama sakalımız
yoktu.
https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/ulkemizi-bolecek-hat-uzerine-yerlestirildiler-7115538/
Ne
diyorsunuz abi ya? Ne anlatmak istiyorsunuz?
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/murat-muratoglu/dangalak-7113630/
Abi şimdi bu
nasıl bir yazı ya?
Ya nerden
buluyorsunuz kardeşim böyle haberleri?
https://odatv4.com/guncel/devlet-su-isleri-ne-tartismali-atama-237889
Size ne
arkadaş ya? Sanki ülkenin sahibiymiş gibi konuşuyorsunuz, haber yapıyorsunuz.
https://onedio.com/haber/akp-lilerin-kahramanmaras-taki-gorkemli-iftar-sofrasi-gundemde-1065055
Abi herkes
payına düşene şükredecek. Kuru ekmek düşen de, ballı kaymak düşen de
şükredecek. Nankörler olmayın. Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
ne demişti? ‘’Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, bir
tatminsizlik, bir karamsarlık hali aldı gidiyor. Hâlbuki önce elimizdekilere
şükredeceğiz sonra daha iyisi, daha güzeli için çalışacağız, mücadele
edeceğiz’’ demişti. İyi anlamalısınız bu sözü ki, sonra nankörlük etmeyesiniz.
Din bile şükretmeyi öğütlüyor. Diyanet Cuma günü de net bir şekilde izhar ve
izah etmedi mi mevzuyu? Anlamadınız mı yani?
Keyifli
olmak güzle şey. İnsan bazen en özel ve güzel anlarında gel keyfim gel demek
ister. Zaten keyfin ekstra güzelse söylersin bunu. Bende söylüyorum bazen.
Bence marka olarakta gayet güzel ve isabetli bir marka.
Dışarıdan
gelen herkes turisttir abi, sen ne anlarsın bu işlerden, bilmezsin böyle
şeyleri. Bildiğin şeyleri yaz abi.
Bir haftalık
karanlıktan bir ömür aydınlık çıkar mı? Yani ne yapmak istiyorsunuz beyim?
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/artik-yeter-siginmaci-isgali-boyle-goruntulendi-538221h.htm
Yani ne
demek istiyorsunuz? Bu ülke elli yıl sonra bizim olmaktan çıkar mı demek
istiyorsunuz ve bir şeyler mi söylemek istiyorsunuz?
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/necati-dogru/saltanat-muslumanligi-sofralari-7113575/
Yiyecekler
tabi abi, sana ne? Hem ne biçim bir yazı bu böyle? Ayıp ama. Gerçekten ayıp.
Abi şimdi
niye utandırıyorsunuz adamı? Adam yaşlanmış gitmiş zaten. Düşünme konusunda
belki iyi düşünemiyordur. Biraz nezaket lütfen.
Nasıl yani
Sayın Başkan? Kafa mı buluyorsunuz ya? Ayıp ama niye böyle yapıyorsunuz?
Garip bir
durum yok ki, yani altı üstü sınır, bir adımlık, dağ değil ki yani, sizde amma
adamsınız ha. Şaka mısınız siz ya? Adam duvara çıkmış atlamış yani ne var
bunda? Bi gidin işinize ya.
Sağlayamaz
mı diyorsunuz yani şimdi? Belki de sağlarlar ya da sağlamışlardır. Lütfen biraz
saygı.
Nasıl
yazılar bunlar böyle yaz? Ne demek istiyorsunuz yani? Ya bi gidin ya, öyle şey
mi olur, yanlış biliyorsunuz ya da bilinçli olarak böyle söylüyorsunuz, mutlaka
biliyordur, sizin derdiniz başka, İslamcı ve Milliyetçi diye öyle
söylüyorsunuz. Vatan bölünmez, bayrak inmez, ezan susmaz.
Bi de
kızıyorsunuz, nezaketsizce davranıyorsunuz, her şeyin farkında işte Sayın Bakan
Bey, daha ne istiyorsunuz? Umursamaz mı olsaydı, bilmiyorum, farkında değilim
mi deseydi? Ne istediğiniz belli değil sizinde.
Abi bunlar
süper akıllı, süper zeki tipler ya. Niye kızıyorsunuz ki? Bunlar milliyetçi ve
İslamcı, Yerli ve Milli diye kızıyorsunuz de mi? Tesettürlü diye kızıyorsunuz
de mi? Zekâlarını kıskanıyorsunuz de mi?
Ne demek
istiyorsunuz yani? Ne yapmaya çalışıyorsunuz yani? Bi gidin işinize ya.
Herkese
layığı vardır. Siz layık olsaydınız sizin de olurdu. Herkes Jaguara binemez
bebeğim. Hem niye şikâyet ediyorsunuz ki, gidin siz de alın, alamıyorsanız
elbet bir gün alırsınız, o vakte kadar biraz kanaat edin.