İnsan
denilen varlık öyle bir cahildir ki, kendisi gibi görünen şeytanların kendisini
nasıl aldattığını, nasıl yönlendirdiğini, nasıl sömürdüğünü asla idrak
edemiyor, bu yüzden de ömrünü aldanarak tüketiyor. Kimse de buradaki detaylarda
ne var ne yok izah ve izhar edemiyor. Zira şeytanın saldığı korku öyle bir
korku ki, herkes yaşamak istiyor. Gerçi kahir ekseriyetin de umurunda değildir
zaten böylesi durumlar. Sömürürse sömürsün diyorlar, nasıl olsa keyfim gıcır
diye düşünüyorlar. Bana neci oldukları için ve kendileri de yaşamdan birazcık
paylandıklarından dolayı dönüp arkalarına bakmıyorlar. Böylece sömüren
sömürmeye devam ediyor, sömürülen de naçar bir şekilde can çekişerek yaşama
tutunmaya çalışıyor. Şöyle bir anekdot aktarılır; Hindistanlı biri İngiliz
valiye diyor; bizi çok sömürdünüz. İngiliz vali cevap veriyor; siz de biraz
müsaade ettiniz. Olayın özeti budur. Zalim varsa, mazlum varsa, zalim
zulmediyorsa, mazlum müsaade ediyordur. Çünkü zulüm ortaklıktır, iki tarafın
ortaklığı; zulmeden ve zulme buyur eden. Zaten de herkes herkesi, herkes
kendisinden olanları sömürdüğü için de kimse kimseye bir şey diyemiyor. Kimse
sömürüye başını ortaya koyarak karşı çıkmıyor, yani kimse mutlak ve saf
samimiyetle hareket etmiyor, durumdan istifade herkes kotarabildiği kadar
kotarmak istiyor çünkü. Yoksa hiçbir şey olduğu gibi, olup gitmekte olduğu gibi
olmazdı. Öyle ya niye gerçekçi, sahici bir emare yok bir şeylerin değiştiğine
ya da değişebileceğine dair? Haddizatında dünya üzerinde gizli antlaşmalar
vardır şeytanlar arasında. Planlar muayyen bir yerde yapılır, sonra uzaklardaki
çocukların ellerine tutuşturulur ve ona göre hareket etmeleri dikte edilir.
Böylece bir yerde hazırlanan plan her yerde icra edilir ama insanlığın bundan
hiçbir haberi olmaz, onlar her şeyin normal seyrinde olup bittiğini sanırlar,
böylece de gizli bir durum olduğunu düşünmezler, düşünmedikleri içinde sorup
sorgulamaya gerek duymazlar. Böylece sürüp gider bu hayat, hiçbir şey
değişmeden, sömüren sömürmeye, sömürülün sömürülmeye devam eder gider.
Haddizatında çark hep aynı şekilde, kurulduğu gibi döner, bazen duruyormuş gibi
izlenim verilse de, bu tamamen yanıltmacadan ibarettir, duranı durduğu yerde
durdurmak, kaçanı döndürmek, artık bitap düşene de bir umut vermek içindir yani
derin bir tezgâhtır her şey, tamamen bir kurgudur, büyük tezgâhtarın bir
yemidir. Arada bir bağırışlar çağırışlar olur ama kimse umursamaz bunu. Ki,
böylesi bir durum dahi haddizatında kontrollü bir bağırma çağırmadır, yani
sonucu önceden belli bir eylemselliktir. Kimseye de anlatamazsınız bu durumu,
çünkü herkes konuşlandırıldığı yerde donup kalmıştır ve koşullandırıldığı yöne
son sürat, durup dinlenmeden, sorup sorgulamadan koşmaktadırlar. İşin gerçeği
ruhlar ölü, beyinler donuktur, bu yüzden de dirilmek ve diriltmek hayal
edilemeyecek kadar çetindir, zorludur. Hülasa; zalimlerin çarkı, malların,
cahillerin, ahmakların, sekterlerin çalışmayan kafalarıyla döner durur.
EKSTRA:
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/imamogluna-chp-icinden-ilk-tepki-geldi-539501h.htm
Helal olsun, helal olsun, helal olsun. Benden demeyeceksin.
Hak etmişse vuracaksın. Ki, herkes haddini ve hududunu bilecek. Artık yol
vermelisiniz, ki istediği yere gitmeli, istediği gibi davranmalı, kimse
umursamamalı ama yanınızda durursa sizde zarar görüsünüz.
Bence artık o otobüs hükümsüzdür. Yapılan kesinlikle
yanlıştır. Otobüse binen gazeteci de, eğer tavır koymak istiyorsa binmemeliydi.
Şimdi aynı yere girenden farklı olan kimdir? Orada ki tüm gazeteciler
aynılaşmışlardır, yoktur birbirlerinden farkları. Öyle başka zamanlarda beylik
laflar etmek kolaydır. Önemli olan yeri ve zamanı geldiğinde eylemini ortaya
koyabilmektir.
Ya bit git be abi, güldürme insanı.
https://www.korkusuz.com.tr/cirkef.html
Bu ne şimdi be abi? Nasıl bir yazı bu böyle? Böyle yazı olmaz
abi.
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/necati-dogru/nasil-bir-kaymakam-7122595/
Bu ne şimdi be abi? Nasıl bir yazı bu böyle? Böyle yazı olmaz
abi.
Neyden bahsediyorsun sen be kadın? Bizim onurumuz, şerefimiz,
ilkelerimiz var. Sen bu ülkeye hangi katkıyı sundun, bu ülkeye faydan nedir,
zerre kadar bir şey söyle canım feda olsun. Söyle feda etmezsem namerdim. Güç
peşinde koşan zavallılarsınız. Bi de boş boş konuşuyorsun. Edebiyat bile
yapamıyorsun. Söylediklerinin derinliklerinden zavallılık fışkırıyor. Güç peşinde
sürünerek ömür tüketiyorsunuz. Kaleminizi her devirde gücün emrine
sunuyorsunuz. Bende iddialarımı ispatlayayım mı? Var mısın, çıkabilir misin er
meydanına? Tek bir söz söylesem rezil olursun. Ki şurada kurdum cümleler bile
kifayet eder be. Kalemini gücün emrine sunuyorsun sözünü hak etmen bile rezil
olman demektir ama bu sözün derinliğini idrak etmek için de zekâ gerekir. Zaten
zeki insanlar olsanız, bu kadar düşmezsiniz. Dünyada ki çürümüşlükten kazanıyorsunuz.
Erdemli, onurlu, şerefli insanların çoğunlukta olduğu bir dünyada yaşasaydık
her şey çok başka olurdu.