Doğru olmak
ve doğruları söylemek benim insanlık ödevim midir? Yanlış olup, yalan mı
söyleyeyim? Niye doğruya ve doğru söyleyene düşmanız ama hepte doğruluktan ve
doğrudan yanaymış gibi gözükürüz? Çünkü biz şerefsiziz. Söyleyin lütfen, hangisini
yapmamı, hangi istikamette ilerlememi istersiniz? Gerçekten insan olduğunuzu
düşünüyorsanız, bir insan olarak, insan olmaya çalışan bu aciz insana hangi
yolu önerirsiniz? Yemin ederim hem de şerefim ve namusum üzerine yemin ederim
söylediğinizi yapacam, o istikamette yürüyecem. İkincisini önerecek olan
çıkacak olsa da kuvvetle muhtemeldir ki hicap duyacağından böyle bir şey
yapmayacak ve birincisini önerecektir. Ki, zaten birincisini önerecektir kahir
ekseriyette. Öyleyse doğru olduğumda, doğruları söylemeye çalıştığımda kimse
kızmayacak, gücenmeyecek ve ihanete de yeltenmeyecektir. Şucu bucu ocu diye
yaftalamaya tevessül etmeyecektir alçakça. Yani herkes namuslu ve şerefli
olacaktır. Ya açıkça konuşacaktır ya da arkadan vuracak kadar alçalmayacaktır
yani söylediğimiz gibi daha baştan çıkıp yanlış olacaksın ve yalan
söyleyeceksin arkadaş diyecektir. Fark ediyorsunuzdur zaten, benim kişiler
olarak yahut yapılar olarak muayyen bir düşmanım yoktur. Zaten benim müşahhas
bir düşmanım da olamaz. Benim düşmanım eylemlerdir. Yekpare insanlığı kuşatmaya
çalışıyorum söylemlerimde ve eylemlerimde. Yani geneli ilgilendirici mevzulara
odaklanıyorum. Çünkü ödevim şeytanlaştırmak, düşmanlaştırmak ve hedefe koyup
yok ettirmek değildir. Bilakis düzeltmektir, iyileştirmektir, ıslah olma yolunu
açmaktır, hatadan yol yakınken dönülmesini sağlamaktır. Neyin yanlış, neyin
doğru olduğunu sarih bir şekilde ortaya koymaya gayret etmek ve doğru olana
kanalize edip, doğru olan eylemin ortaya konulmasını sağlamaktır. Zira eylem
boyutunda düzelme olmazsa, kişilerin yahut yapıların yok olması hiçbir şeyi
değiştirmez, önemli olan doğru eylemin bilinip ortaya konulmasını sağlamaktır.
Bu şuna benzer, siz sitemi değiştirmediğiniz müddetçe o sistemin araçlarını
değiştirmeniz hiçbir anlam ifade etmez, bozuk olan şeyler yine bozuk olmaya ve
bozuk üretime devam eder. Eleştiri oklarınızı siteme yöneltmedikçe hiçbir şey
yapamazsınız. Sistemi ayakta tutan araçları eleştirmek bir şeyi değiştirmez,
değişime de katkı sunmaz ama sistemin kendisini eleştirdiğiniz ve değişmesine
katkı sunduğunuz ve sistem değiştiği zaman zaten araçlarını da kendi rengine
göre üretecektir ve ürettiği araçlar da kendisini daha da güzelleştirecektir. Olguları
derinlemesine çözümlemeden, tetkik etmeden, öz mahiyetlerini idrak etmeden,
olayları asla anlayamazsınız, o olgularla sizleri kullananları da asla
tanıyamazsınız. Olgu sonsuz önemlidir! Olguların mahiyetlerini çok iyi idrak
etmeli, anlamalısınız. Bilakis olgularla aldatılırsınız ilânihaye. Zaten
aldatılıyorsunuz da.
NOT:
Bayramınızı
tüm kalbimle, bilincimle, içtenliğimle, samimiyetimle, benliğimle, ciddiyetimle
kutluyorum onurlu ve özgür yaşamaya sevdalı olan insanlar ve bahusus sevgili
gençlik. Ülkemize doğup, dünyamızı aydınlatan, kulla kulluğun kapılarını
kapatıp özgür birer birey olma yolunu açan güneşin kıymetini biliniz ve asla
unutmayınız. Unutmayın, unutmak tükenmektir! İnsan kendini sessizce kaybeder
der galiba Foucault ya da Keageard. İşte değerlerde sessizce elinden çıkar
gider de farkında olmazsın ama farkında olmak ve sahip çıkıp korumak
zorundasın. Lütfen sevgili gençler, lütfen, Cumhuriyete sahip çıkınız, onurlu
yaşamak gibi bir hedefiniz varsa. Halkın Cumhuriyetinin gücü kadar güçlüsünüz.
Bu yüzden her daim adresiniz, sığınağınız, umudunuz Halkın Cumhuriyeti olsun. Halkın
Cumhuriyetinden başka hiçbir adres sizin kurtuluş adresiniz olamaz. Gerisi
yalandır, angaryadır. Elbette takdir, tercih, karar, kader sizindir ve
kaderinizi hayatınızın her aşamasında yaptığınız seçimler belirler. Yani kaderinizi
siz çizersiniz aklın ışığıyla, vicdanınızın adaletiyle ve bilimin yol
göstericiliğiyle yaptığınız seçimlerinizle.
EKSTRA:
Düşünüyorum, anlamaya çalışıyorum, ne anlatmaya çalışıyorsun
idrakine varmaya çalışıyorum.