SİSTEM...

Özgür DENİZ - 22.05.2022

Baştan söyleyeyim; yerel ölçekte değil küresel ölçekte konuşuyorum. Öyle değil mi zaten; yereli de yutmuş bir küresellik egemen değil mi bugün? Zira küresel ölçekte egemen olan bir sistemden bahsediyoruz; aldatan, ezen, talan eden, yağmalayan, sömüren, kirleten, çürüten, süründüren, öldüren bir sistemden yani her şeyin çürümesinden kazanan bir sistemden. Binaenaleyh olayın yerele indirgenip, yerelleştirilip farklı yorumlanmamasını ve nefsi hesaplara yönelinmemesini dilerim. İnsanlığın her türlü değerini kaybettiği, her şeyin çürüdüğü ve çürümüşlükten kazanılan dünyada, hala onur, şeref, ahlak, erdem sahibi olanlar bunu yapmazlar zaten. Tabi böyleleri de kaldıysalar, varsalar. Geçelim! Muayyen olgular temelinden yürüyerek iddia kıvamında fikirler serdediyorum, kuru gürültü yapmıyorum, küfretmiyorum, ihanet etmiyorum, yaftalamıyorum, öyleyse kuru gürültü yapmadan, küfretmeden, yaftalamadan, cezaya yeltenmeden ya eyvallah edersiniz ya da aynı yöntemle iddiamı cerh eder ve bendenizi ıskat edersiniz. Bilakis kafanıza güvenmediğimi düşünebilirsiniz ve bu züldür, kaldırabilen kaldırsın, gerçi yüz kalmamışsa, kafa boşsa, gövde çürümüşse kimin umurunda. Bendenizde kafası olanlara söylüyorum söyleyeceklerimi. Yapamayacaksanız da geri durmalısınız. Sınırın gerisinde. Aşmak her iki taraf içinde tehdit ve tehlikedir. Ayrıca küresel ölçekte serdettiğim fikirler kimseyi ilgilendirmez, yerele indirgeyipte ilgilendiriyor denilemez. Üstelik fikirlerimi dünya insanlığına tevcih ediyorum, muayyen bir toprakta yaşayan insanlığa değil. Yani fanusa mahpus değilim, tüm insanlığı örten mavi gökler özgürlüğüme delalettir. Yekpare insanlık cem olmadan da bu sistem ruy-i zeminden men olunamaz. Güçlerin birleşmesiyle teşekkül etmiş bulunan ve küresel boyutta egemenlik kesbetmiş olan bir sistem, ancak insanlığın küresel boyuttaki birleşik gücüyle yerle yeksan eylenebilir. Bilakis, insanlığın huzura ve mutluluğa ermesi muhal ender muhaldir. Kaybedecek bir şeyiniz kaldıysa, varsa orasını bilemem. Ama bir şeyinizin olduğunu da düşünmüyorum, sadece var olduğunu sanabilirsiniz. Elinizdekilerin sizin olduğunu sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Geçelim!

 

Haddizatında dünya denilen yerde devlette yoktur, halkta. Var olduğunu sanıyorsunuz. Aldanıyorsunuz dersem de, anlamak için kafa gerek. Sistem vardır, sadece sistem ve her şey sistem içindir, sisteme katkısı ve müzahereti kadar anlamlıdır. Niye partiler gider gelirler de değişen hiçbir şey olmaz, halk hiçbir zaman gülmez, kazanamaz, sürünür, ağlar ve sizler de durmadan hem başka partilere hem de gelmesini istediğiniz partilere küfreder durursunuz. Çünkü sistem değişmeden değişecek hiçbir şey yoktur ve değiştirme gücüne malik olan hiçbir şey de yoktur. Tarihsel süreci çok iyi okuyun bakalım ne göreceksiniz, tabi okuyabilecek kalibreniz, yetiniz varsa. Tarih boyunca devlet tavassutu ile tahakkuk ettirilmiş her şey haddizatında sistem adına tahakkuk ettirilmiştir. Ama devlet eliyle realize edildiği için halk normal karşılamıştır. Bir şey insanlığa mugayirse ve insanlığı yaşatmaktan çok süründürüp, öldürüyorsa, o şeyin ardında kesinlikle sistem vardır ve insanlık tarihi böylesi şeylerin tanığıdır. Halk için yapılan hiçbir şey yoktur. Zaten olmayan şey için yapılabilecek ne vardır? Misal; münhasıran düşün boyutundan bakalım bir kez, farklı düşündüklerinden dolayı öldürülenler ne adına öldürülmüş olabilirler sizce? Hallacı Mansur diyebiliriz örnek olarak yahut Ebu Zer el-Gıfârî’yi hatta Niyazi Mısri’yi dahası Sokrates’i ve Giordano Bruno’yu örnek verebiliriz. Bunların hepsi sistem adına katledilmişlerdir. Devlet denilen şey, sistemin görünen yüzüdür ve demir yumruğudur, halkta sistemin çarklarını döndüren devlet adına yaşamak ve ölmek için vardır. Aldanıyor ve aldatılıyorsunuz. Siz, varolsun diye çalıştığınız şeyler tarafından yok ediliyorsunuz. Ya gönüllü bir aldanıştır bu ya metazori bir aldanıştır ya da ahmakça bir aldanış. Çünkü size devleti sunuyorlar ve sahiplendiriyorlar, siz bunu yaptığınızda gerçekte sistemi savunmuş ve sahiplenmiş oluyorsunuz, böylece de sistemi yaşatıyorsunuz. Devleti yaşatmak mantığının arka planında sistemi yaşatmak gayesi mevcuttur ama siz devletin sizin olduğunu ve devletin yaşatılmak istenildiğini sanıyorsunuz. Oysa her şey sistem içindir. Ama devlete hizmet ettiğinizi sanarak yapıyorsunuz bunu, zaten bu yüzden devleti önünüze koyuyorlar. Zira devlet hassasiyetinizi biliyorlar. Sistem, sizin terinizle, yaşınızla, kanınızla, emeğinizle besleniyor ama sizi yok ederek var oluyor. Bu bir döngü. Bir yandan yaşatıyor, diğer yandan öldürüyor, ölenler işlevleri bitenlerdir, yaşayanlar ölenlerin yerlerini dolduruyor. Sistemin yanında duranlara cesaret yükleniyor, ölenlerle de sistemin karşısında duranlar korkutuluyorlar. Bu da sistemin çarklarını kolayca döndürmesini sağlıyor. Teriniz, yaşınız, kanınız akmasa, emeğinizi sunmasanız, sistem diye bir şey kalmaz ama yapabilecek cesarete ihtiyaç duyar böylesi bir eylem. Sistem yaşadığı müddetçe siz yaşayamayacaksınız, bu kesin ve nettir.

 

Bir sistem var ama o sistem de devlette yok, halkta. Ama varmış gibi bir algı yaratılıyor. Halk kendi sistemini kurmalı, bunu behemehâl becermeli. Bilakis mukadderatı ilânihaye ezilmek, sömürülmek, sürünmektir. Hatta kolektif yaşamayı becermeli, doğal yaşamayı tolere etmeli. Devlet denilen mekanizmayı kendinin kılmalı ya da kendi devletini kurmalı ve çarklarını da kendisi döndürmeli. Bahsettiğimiz sistemde mafya var, kompradorlar var, politikacılar var, şeyhler var, silah var ama halk yok. Sistem tüm bu odakları devlet yüzüyle kontrol altında tutuyor. Oyunu kuranlar onlar, kuklaları bulanlar onlar, emri verenler onlar, oynatanlar onlar, kazananlar onlar ama kaybeden halk ve halk daim kaybedecek bu sistem de. Zira her şey halkın bitevi kaybetmesi üzerine kurgulanmıştır ve halkta kaybedeceği üzere konuşlandırılmış ve koşullandırılmıştır. Her şey önceden belli, şaşıracak bir şey yok. Hiçbir zaman halk için olmadı hiçbir şey. Bilmeyenler şaşırır, bilenler için ise bilinmeyen olmaz. Onlar bilir, halk bilmez. Halk için yapılan hiçbir şey yok. Planı onlar yapıyorlar, kararları onlar veriyorlar, hedefi onlar belirliyorlar, rantı onlar yiyorlar, halk ise ölüyor, ağlıyor, sürünüyor. Onlar kendi aralarında paylaşım kavgası veriyorlar, paylaşım herkesçe kabul edilinceye dek sürüyor kavga ancak herkes tamam deyince ve payına düşene razı gelince kalelere çekiliyorlar. Halkta kendisinin kazandığını sanıyor. Savaşlar onların tek sözleri ile başlıyor, tek sözleri ile bitiyor. İstediklerini elde ettiklerinde akan kan bir anda duruveriyor. Dinleri kullanıyorlar, milliyetleri kullanıyorlar, kişilikleri kullanıyorlar, tarihi kullanıyorlar, örgütleri kullanıyorlar, cemaatleri kullanıyorlar. Partiler kuruyorlar, kapatıyorlar. Bürokrasiyi onlar belirliyorlar, silah onların koruması, ekonomi politiği onlar tayin ediyorlar. İstediklerini yüceltiyorlar, istediklerini alçaltıyorlar. Halk bitevi yoksullukla savaşmalıdır, mutluluk ona fazladır. İçeriye giremezsiniz, yeriniz dışarıdır, içeriye alınmak istenenler seçilirler.  Onların yaşadıkları onların kaderi oluyor, halkın yaşadığı yaşaması gerektiği oluyor ama adına kader diyorlar. Halka sabır ve şükür kalıyor, onlara ise saltanatlar, rantlar, konforlu bir yaşam. Halka korku var, korkmayan halk ölümle tanışır. Onlar ise cesur görünen korkaklar ama korkutacak birileri lazım. Lazım olan olmayınca, olmadıklarını ve olamayacaklarını oluyormuş gibi görünüyorlar. Onlar daim uyanık, halk ise uyumak zorunda kalıyor, uyanık kalan biliyor, bilene ise yaşamak fazla lüks kaçıyor, bu yüzden de yaşamak isteyeni ölümle tanıştırıyorlar.  Onlar da düşman yok, birbirlerinin işlerini görürler, düşmanmış gibi savaşırlar, paylaşmaya dost olarak gelirler. Halk ise birbirine düşman olmak zorunda, onların işleri sorunsuz yürüsün diye. Yanlış yapan ve oyunu bozan yok edilir, düşman bellenir, düşman bellenmek bitmektir. Onlar değiştirir ama halka, sanki halkın kendisi değiştirmiş gibi söylerler, böylece halk gücün kendinde olduğunu varsayar, nihayetinde de sisteme odaklanmaktan geri durur. Onlar kurgularlar halk izler. Dizileri onlar belirler, kimin nerede olacağına onlar karar verirler. Dizlerle var ederler ve yok ederler, diziler kimi sevip kimi sevmeyeceğinizi belirler. Her şeyi onlar belirler siz sadece izlersiniz. Bilmeniz gerekeni bilir, bilmemeniz gerekeni bilmeye yeltenemezsiniz. Yani kurgu insanlarsınız. Gazeteleri onlar çıkarırlar, gazetecileri onlar belirlerler. Bürokratlar onlardan izinsiz seçilemezler. Renklerin, dillerin, ırkların, dinlerin, cemaatlerin, partilerin farklı oluşuna aldanmayın herkes onların hadimidir. Yapılan her şey mutlaka sistemin işine gelir, yarar, zaten aksi olacak olsaydı yapılmazdı, yapılması düşünülmezdi. Uyanmak zorundasınız, bilincinize format atmak zorundasınız, gerçekleri aramak ve bulmak zorundasınız. Gerçekler gizli kaldıkça hayvan gibi yaşamaya mahkûmsunuz. Bir de, gerçekten kurtuluş istiyor musunuz, onurlu yaşamak istiyor musunuz, gerçekleri bilmek istiyor musunuz, kölelikten, köpeklikten ve kula kulluktan kurtulmak istiyor musunuz? Bu sorulara vereceğiniz cevaplar sonsuz önemlidir. Zira her şeyi eyleminiz belirleyecektir ve eylemleriniz vereceğiniz cevaplar istikametinde olacaktır. Boş konuşmaları, kuru gürültüleri bırakıp samimi, sahici cevaplar bulmanız ve aynı minvalde eylemler ortaya koymanız icap eder. Sizi kurtaracak yola girmiyorsunuz ama kurtuluş istiyorsunuz, sizi onurlu yaşatacak dünyayı istemiyorsunuz ama onurlu yaşamak istiyorsunuz, bu ne menem bir şeydir, nasıl bir açmazdır, çıkmazdır, paradokstur, sahtekârlıktır? Birazcık namuslu ve dürüst olunuz. Siz şerefli olmadıkça, şerefli bir yaşama kavuşamazsınız. Konuşmakla bir şey olsaydı, insanlık bugün hala çok konuşanların cazgırlarını dinlemek zorunda kalmazdı. İsteklerinizle eylemleriniz tutarlı olmak zorundadır!

 

NOT:

 

Türkiye’nin güzel insanları; büyük olan sensin, bunu bil ve göstermekten korkma. Birlikte var olacaksınız ve birlikte kurtulacaksınız. Seni canı gönülden tebrik ediyorum Türkiye’nin güzelinsanları. Çok güzel resimler çiziyorsunuz, harikasınız, süpersiniz. Hadi Türkiye’nin güzelinsanları, mutlaka başaracaksınız.

Tarih: 22.05.2022 Okunma: 270

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?