Baştan söyleyeyim; yerel ölçekte değil küresel ölçekte
konuşuyorum. Öyle değil mi zaten; yereli de yutmuş bir küresellik egemen değil
mi bugün? Zira küresel ölçekte egemen olan bir sistemden bahsediyoruz; aldatan,
ezen, talan eden, yağmalayan, sömüren, kirleten, çürüten, süründüren, öldüren
bir sistemden yani her şeyin çürümesinden kazanan bir sistemden. Binaenaleyh olayın
yerele indirgenip, yerelleştirilip farklı yorumlanmamasını ve nefsi hesaplara
yönelinmemesini dilerim. İnsanlığın her türlü değerini kaybettiği, her şeyin
çürüdüğü ve çürümüşlükten kazanılan dünyada, hala onur, şeref, ahlak, erdem
sahibi olanlar bunu yapmazlar zaten. Tabi böyleleri de kaldıysalar, varsalar. Geçelim!
Muayyen olgular temelinden yürüyerek iddia kıvamında fikirler serdediyorum,
kuru gürültü yapmıyorum, küfretmiyorum, ihanet etmiyorum, yaftalamıyorum,
öyleyse kuru gürültü yapmadan, küfretmeden, yaftalamadan, cezaya yeltenmeden ya
eyvallah edersiniz ya da aynı yöntemle iddiamı cerh eder ve bendenizi ıskat
edersiniz. Bilakis kafanıza güvenmediğimi düşünebilirsiniz ve bu züldür,
kaldırabilen kaldırsın, gerçi yüz kalmamışsa, kafa boşsa, gövde çürümüşse kimin
umurunda. Bendenizde kafası olanlara söylüyorum söyleyeceklerimi. Yapamayacaksanız
da geri durmalısınız. Sınırın gerisinde. Aşmak her iki taraf içinde tehdit ve
tehlikedir. Ayrıca küresel ölçekte serdettiğim fikirler kimseyi ilgilendirmez,
yerele indirgeyipte ilgilendiriyor denilemez. Üstelik fikirlerimi dünya
insanlığına tevcih ediyorum, muayyen bir toprakta yaşayan insanlığa değil. Yani
fanusa mahpus değilim, tüm insanlığı örten mavi gökler özgürlüğüme delalettir. Yekpare
insanlık cem olmadan da bu sistem ruy-i zeminden men olunamaz. Güçlerin
birleşmesiyle teşekkül etmiş bulunan ve küresel boyutta egemenlik kesbetmiş olan
bir sistem, ancak insanlığın küresel boyuttaki birleşik gücüyle yerle yeksan
eylenebilir. Bilakis, insanlığın huzura ve mutluluğa ermesi muhal ender
muhaldir. Kaybedecek bir şeyiniz kaldıysa, varsa orasını bilemem. Ama bir
şeyinizin olduğunu da düşünmüyorum, sadece var olduğunu sanabilirsiniz.
Elinizdekilerin sizin olduğunu sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Geçelim!
Haddizatında dünya denilen yerde devlette yoktur, halkta. Var
olduğunu sanıyorsunuz. Aldanıyorsunuz dersem de, anlamak için kafa gerek. Sistem
vardır, sadece sistem ve her şey sistem içindir, sisteme katkısı ve müzahereti
kadar anlamlıdır. Niye partiler gider gelirler de değişen hiçbir şey olmaz,
halk hiçbir zaman gülmez, kazanamaz, sürünür, ağlar ve sizler de durmadan hem
başka partilere hem de gelmesini istediğiniz partilere küfreder durursunuz.
Çünkü sistem değişmeden değişecek hiçbir şey yoktur ve değiştirme gücüne malik
olan hiçbir şey de yoktur. Tarihsel süreci çok iyi okuyun bakalım ne
göreceksiniz, tabi okuyabilecek kalibreniz, yetiniz varsa. Tarih boyunca devlet
tavassutu ile tahakkuk ettirilmiş her şey haddizatında sistem adına tahakkuk
ettirilmiştir. Ama devlet eliyle realize edildiği için halk normal
karşılamıştır. Bir şey insanlığa mugayirse ve insanlığı yaşatmaktan çok süründürüp,
öldürüyorsa, o şeyin ardında kesinlikle sistem vardır ve insanlık tarihi
böylesi şeylerin tanığıdır. Halk için yapılan hiçbir şey yoktur. Zaten olmayan
şey için yapılabilecek ne vardır? Misal; münhasıran düşün boyutundan bakalım
bir kez, farklı düşündüklerinden dolayı öldürülenler ne adına öldürülmüş
olabilirler sizce? Hallacı Mansur diyebiliriz örnek olarak yahut Ebu Zer
el-Gıfârî’yi hatta Niyazi Mısri’yi dahası Sokrates’i ve Giordano Bruno’yu örnek verebiliriz. Bunların hepsi
sistem adına katledilmişlerdir. Devlet denilen şey, sistemin görünen yüzüdür ve
demir yumruğudur, halkta sistemin çarklarını döndüren devlet adına yaşamak ve
ölmek için vardır. Aldanıyor ve aldatılıyorsunuz. Siz, varolsun diye
çalıştığınız şeyler tarafından yok ediliyorsunuz. Ya gönüllü bir aldanıştır bu
ya metazori bir aldanıştır ya da ahmakça bir aldanış. Çünkü size devleti
sunuyorlar ve sahiplendiriyorlar, siz bunu yaptığınızda gerçekte sistemi
savunmuş ve sahiplenmiş oluyorsunuz, böylece de sistemi yaşatıyorsunuz. Devleti
yaşatmak mantığının arka planında sistemi yaşatmak gayesi mevcuttur ama siz
devletin sizin olduğunu ve devletin yaşatılmak istenildiğini sanıyorsunuz. Oysa
her şey sistem içindir. Ama devlete hizmet ettiğinizi sanarak yapıyorsunuz
bunu, zaten bu yüzden devleti önünüze koyuyorlar. Zira devlet hassasiyetinizi
biliyorlar. Sistem, sizin terinizle, yaşınızla, kanınızla, emeğinizle
besleniyor ama sizi yok ederek var oluyor. Bu bir döngü. Bir yandan yaşatıyor,
diğer yandan öldürüyor, ölenler işlevleri bitenlerdir, yaşayanlar ölenlerin
yerlerini dolduruyor. Sistemin yanında duranlara cesaret yükleniyor, ölenlerle
de sistemin karşısında duranlar korkutuluyorlar. Bu da sistemin çarklarını
kolayca döndürmesini sağlıyor. Teriniz, yaşınız, kanınız akmasa, emeğinizi
sunmasanız, sistem diye bir şey kalmaz ama yapabilecek cesarete ihtiyaç duyar
böylesi bir eylem. Sistem yaşadığı müddetçe siz yaşayamayacaksınız, bu kesin ve
nettir.
Bir sistem var ama o sistem de devlette yok, halkta. Ama
varmış gibi bir algı yaratılıyor. Halk kendi sistemini kurmalı, bunu behemehâl
becermeli. Bilakis mukadderatı ilânihaye ezilmek, sömürülmek, sürünmektir. Hatta
kolektif yaşamayı becermeli, doğal yaşamayı tolere etmeli. Devlet denilen
mekanizmayı kendinin kılmalı ya da kendi devletini kurmalı ve çarklarını da
kendisi döndürmeli. Bahsettiğimiz sistemde mafya var, kompradorlar var,
politikacılar var, şeyhler var, silah var ama halk yok. Sistem tüm bu odakları
devlet yüzüyle kontrol altında tutuyor. Oyunu kuranlar onlar, kuklaları bulanlar
onlar, emri verenler onlar, oynatanlar onlar, kazananlar onlar ama kaybeden
halk ve halk daim kaybedecek bu sistem de. Zira her şey halkın bitevi
kaybetmesi üzerine kurgulanmıştır ve halkta kaybedeceği üzere konuşlandırılmış
ve koşullandırılmıştır. Her şey önceden belli, şaşıracak bir şey yok. Hiçbir
zaman halk için olmadı hiçbir şey. Bilmeyenler şaşırır, bilenler için ise
bilinmeyen olmaz. Onlar bilir, halk bilmez. Halk için yapılan hiçbir şey yok.
Planı onlar yapıyorlar, kararları onlar veriyorlar, hedefi onlar belirliyorlar,
rantı onlar yiyorlar, halk ise ölüyor, ağlıyor, sürünüyor. Onlar kendi
aralarında paylaşım kavgası veriyorlar, paylaşım herkesçe kabul edilinceye dek
sürüyor kavga ancak herkes tamam deyince ve payına düşene razı gelince kalelere
çekiliyorlar. Halkta kendisinin kazandığını sanıyor. Savaşlar onların tek
sözleri ile başlıyor, tek sözleri ile bitiyor. İstediklerini elde ettiklerinde
akan kan bir anda duruveriyor. Dinleri kullanıyorlar, milliyetleri
kullanıyorlar, kişilikleri kullanıyorlar, tarihi kullanıyorlar, örgütleri
kullanıyorlar, cemaatleri kullanıyorlar. Partiler kuruyorlar, kapatıyorlar. Bürokrasiyi
onlar belirliyorlar, silah onların koruması, ekonomi politiği onlar tayin
ediyorlar. İstediklerini yüceltiyorlar, istediklerini alçaltıyorlar. Halk
bitevi yoksullukla savaşmalıdır, mutluluk ona fazladır. İçeriye giremezsiniz,
yeriniz dışarıdır, içeriye alınmak istenenler seçilirler. Onların yaşadıkları onların kaderi oluyor,
halkın yaşadığı yaşaması gerektiği oluyor ama adına kader diyorlar. Halka sabır
ve şükür kalıyor, onlara ise saltanatlar, rantlar, konforlu bir yaşam. Halka
korku var, korkmayan halk ölümle tanışır. Onlar ise cesur görünen korkaklar ama
korkutacak birileri lazım. Lazım olan olmayınca, olmadıklarını ve olamayacaklarını
oluyormuş gibi görünüyorlar. Onlar daim uyanık, halk ise uyumak zorunda
kalıyor, uyanık kalan biliyor, bilene ise yaşamak fazla lüks kaçıyor, bu yüzden
de yaşamak isteyeni ölümle tanıştırıyorlar.
Onlar da düşman yok, birbirlerinin işlerini görürler, düşmanmış gibi
savaşırlar, paylaşmaya dost olarak gelirler. Halk ise birbirine düşman olmak
zorunda, onların işleri sorunsuz yürüsün diye. Yanlış yapan ve oyunu bozan yok edilir,
düşman bellenir, düşman bellenmek bitmektir. Onlar değiştirir ama halka, sanki
halkın kendisi değiştirmiş gibi söylerler, böylece halk gücün kendinde olduğunu
varsayar, nihayetinde de sisteme odaklanmaktan geri durur. Onlar kurgularlar
halk izler. Dizileri onlar belirler, kimin nerede olacağına onlar karar verirler.
Dizlerle var ederler ve yok ederler, diziler kimi sevip kimi sevmeyeceğinizi
belirler. Her şeyi onlar belirler siz sadece izlersiniz. Bilmeniz gerekeni
bilir, bilmemeniz gerekeni bilmeye yeltenemezsiniz. Yani kurgu insanlarsınız. Gazeteleri
onlar çıkarırlar, gazetecileri onlar belirlerler. Bürokratlar onlardan izinsiz
seçilemezler. Renklerin, dillerin, ırkların, dinlerin, cemaatlerin, partilerin
farklı oluşuna aldanmayın herkes onların hadimidir. Yapılan her şey mutlaka
sistemin işine gelir, yarar, zaten aksi olacak olsaydı yapılmazdı, yapılması
düşünülmezdi. Uyanmak zorundasınız, bilincinize format atmak zorundasınız,
gerçekleri aramak ve bulmak zorundasınız. Gerçekler gizli kaldıkça hayvan gibi
yaşamaya mahkûmsunuz. Bir de, gerçekten kurtuluş istiyor musunuz, onurlu
yaşamak istiyor musunuz, gerçekleri bilmek istiyor musunuz, kölelikten,
köpeklikten ve kula kulluktan kurtulmak istiyor musunuz? Bu sorulara vereceğiniz
cevaplar sonsuz önemlidir. Zira her şeyi eyleminiz belirleyecektir ve
eylemleriniz vereceğiniz cevaplar istikametinde olacaktır. Boş konuşmaları,
kuru gürültüleri bırakıp samimi, sahici cevaplar bulmanız ve aynı minvalde eylemler
ortaya koymanız icap eder. Sizi kurtaracak yola girmiyorsunuz ama kurtuluş
istiyorsunuz, sizi onurlu yaşatacak dünyayı istemiyorsunuz ama onurlu yaşamak
istiyorsunuz, bu ne menem bir şeydir, nasıl bir açmazdır, çıkmazdır,
paradokstur, sahtekârlıktır? Birazcık namuslu ve dürüst olunuz. Siz şerefli
olmadıkça, şerefli bir yaşama kavuşamazsınız. Konuşmakla bir şey olsaydı,
insanlık bugün hala çok konuşanların cazgırlarını dinlemek zorunda kalmazdı. İsteklerinizle
eylemleriniz tutarlı olmak zorundadır!
NOT:
Türkiye’nin güzel insanları; büyük olan sensin, bunu bil ve
göstermekten korkma. Birlikte var olacaksınız ve birlikte kurtulacaksınız. Seni
canı gönülden tebrik ediyorum Türkiye’nin güzelinsanları. Çok güzel resimler
çiziyorsunuz, harikasınız, süpersiniz. Hadi Türkiye’nin güzelinsanları, mutlaka
başaracaksınız.