Maalesef
gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri hissiz, kafaları akılsız kalmış ve
dilleri lal olmuş, gövdeleri et yığınına dönmüş bir insanlık dünyasında
hayatımızı yaşıyoruz. Haksızlıklar karşısında dilsiz şeytana dönüşmüş hatta
kendisi de haksızlıktan kazanıldığını görünce haksızlığa yeltenmeye başlamış
bir insanlık dünyasında yaşıyoruz. Ne kendisini biliyor ne de karşısındakilerin
kim olduklarına dair bir bilgisi var. Öze inemiyor, kalıba bakarak karar
veriyor. Sadece gerçeğe düşman, gerçeği söyleyene düşman, bildiği başka hiçbir
şey yok bu insanlığın. Sonucun sebebini bildiği halde yine de sebebin ortadan
kalkmasını istemiyor. Sen dosdoğru olunmasını söylüyorsun Tanrı’m, bu insanlık
dosdoğru olana düşman. Sen sevgiyle yarattığını söylüyorsun, bu insanlık sevene
düşman. Sen’in yap dediklerini yapanların yeri yok bunların huzurunda, yapma
dediklerini yapanlarında bulamadıkları tek bir yer yok. Burada düşman dost,
dost düşman, namuslu namussuz, namussuz namuslu olmuş. Ne acı bir hayattır bu
Tanrı’m? Senin düzenine düşman ama faşist kapitalist şeytani düzenin güçlü ama
beyinsiz pezevenklerinin adeta kulları, köleleri olmuş bir insanlık var bu
dünyada. Faşist kapitalizmin zindanlarında buluşacaklarını bildikleri halde,
faşist kapitalizme karşı birleşemeyenlerin dünyası burası. Aslan görünenin
içinde bir çakal olduğundan, ceylan görünenin içinde bir canavar olduğundan
habersiz bir insanlık. Adeta bir pislik yuvasına dönüşmüş dünyan Tanrı’m, hem de
şerefli kıldığını söylediğin insanlık tarafından. Bu insanlık, vicdanını da,
şerefini de yitirmiştir maalesef. Zaten şerefini yitirmemiş olsaydı, gözlerinin
içine baka baka büyük yalanlar üfürenleri hem de her gün böyle yapanları tazim
ve tebcil eyler miydi? Kendi elleriyle yarattığı pisliğin içinde yaşaya yaşaya
kendisi de pisliğe dönmüş ve artık pisliği bir hayat tarzı kılmıştır. Kendi elleriyle
işledikleri suçların ve günahların neticeleriyle karşılaşınca şaşıyorlar, oysa
biliyorlar neyin neden olduğunu ama sahtekâr birer pislikler. Nasıl yaşanır bu
dünyada Tanrı’m? Bu dünya nasıl hala ayaktadır, nedir bunda ki hikmet? Kullarım
dediklerin, faşist kapitalist şeytani düzenin güçlü ama beyinsiz
pezevenklerinin kulları olmuşlar ve onlar ne derlerse o minvalde yaşıyorlar ama
sanki Seni kandırabileceklermiş gibi Sen’in için yaşadıklarını söylüyorlar.
Senin verdiğin tüm haklarından vazgeçmişler, buyruklarını çiğnemekten hazer
etmiyorlar, peygamberlerine sırtlarını dönmekten gocunmuyorlar, kitaplarında
söylenenleri karanlığa hapsetmekten korkmuyorlar. Şöyle diyorlar, böyle
yapıyorlar, fasılasız yalan söylüyorlar. Bu insanlık Senin de dediğin gibi
görüntüleri görkemli ama gerçekte birer odun kütüğünden farksız hayvanlar
sürüsü haline dönüşmüştür. Şimdi nasıl olur da bu böylesi bir hale dönüşmüş insanlığın
üyesi olduğumu gururla kabul edebilirim? Böylesi, pislik çukurundan farksız
hale gelmiş, adeta cehennemi bir yer olmuş dünyanda yaşamaktan nasıl mutlu
olabilirim? Hayır Tanrı’m, başka bir dünya olmalı, yeni bir insanlık olmalı
yoksa yerle yeksan olsun bu dünya, helak olmayı hak ediyor bu insanlık.
EKSTRA:
Valla izleyesim geldi ne yalan söyleyeyim. Abim benim ya
harikasın muhteşem bir fetva. Bi de şöyle şu mevduatlarla ilgili, TÜİK ile
ilgili bir fetva söyleseydin olmaz mıydı? Kaybedeceğin bir şey mi var sanki? Ki,
din adamısın neyden çekineceksin hem ya da bir şey kaybedeceksin diye
gerçekleri söylemekten mi çekineceksin değil mi?
Abim benim ne söylemiş be, gerçekten lüks bir kamyonun
arkasına yazdırır herkesin görmesini sağlarım ben olsam. Tek bir kişi değil
herkes silkelenip kendine gelsin isterim. Benim deliye dönmeme gerek yok, sözün
muhatabı değilim çünkü ama gerçekten bu sözün muhatabı gibi hissetsem kendimi
gerçekten deliye dönerdim, çünkü acayip vurucu bir söz.