İnsanlar
niçin bu haldedirler? Niçin alışkanlıklarının esiri olmuşlardır? Niçin
alıştıkları hayatı gerçek hayat sanmaktadırlar ve bir türlü
vazgeçememektedirler? Niçin ve nasıl bile isteye yalanlara inanmaktadırlar? Niçin
ve nasıl yaşamayı istemek yerine başkaları için yaşamlarından feragat etmeyi
tolere edebilmektedirler? Niçin ve nasıl, akıl ve ruh boyutunda
kötürümleştirilmişlerdir? Ve böyle oldukları halde niçin ve nasıl böyle
olmadıklarını düşünmektedirler? Nasıl olmaktadır da, yanlış bildikleri halde doğru
bildiklerini düşünmektedirler? Nasıl olmaktadır da yaşadıkları hayatı olması
gereken hayat olarak düşünmektedirler? Nasıl olmaktadır da hakikat apaçık
olarak tam önlerinde dururken, gidipte insan denilen yaratığın söylediği yalana
inanabilmektedirler? Ve nasıl oluyor da, siz, o yalan, gerçek bu dediğiniz ve
dediğinizi mutlak hüccetlerle ispatladığınız halde sizleri düşman bilmektedirler?
Maalesef, insanlık, dünden bugüne denetimli bir kontrole tabi tutulmuş,
istendik bir hayat yönünde şartlandırılmış, bitevi baskılanmış, korkutulmuş,
istediğinin verilmesi için de istenilen yöne yönlendirilmiştir. Bu da kahir
kahir ekseriyetle üretilmiş dinle kotarılmıştır. Eğer denileni yaptıysa insan
yerine konmuş, yapmadıysa da köle muamelesi yapılmıştır, böylece de yanlış
hayata alıştırılmıştır. Ve keza üretilmiş dinle ve kanunlarla öyle bir kuşatılmış
ve korkutulmuştur ki, hiçbir özgür alan bırakılmamıştır ve bu zihnine öyle bir
yerleştirilmiştir ki, asla aklından çıkarmaması sağlanmıştır, böylece de çıkış
yolunun ancak istendik şekilde davranmakta olduğunu düşünmeye başlamıştır. Önce
haklarını almışlar, sonra da aldıklarını geri vermişler ve sanki
ödüllendirildiğini sandırmışlar. Böylece de mutlu olmasını sağlamışlar. Ve
tedricen istenilen hayata iyice alıştırmışlar, ta ki yaşadığı hayatın doğru
hayat olduğuna mutlak olarak inanasıya kadar. Mesela; doğuştan varolan ifade
hürriyetini metazori almışlar, sonra peyderpey geri vermişler ve bunu bir ödül
olarak algılamış ve minnet duymuş bunu yapanlara. Hiç sormamış kendi kendine;
zaten varolan hakkımı nasıl oluyor da ödül veriyormuş gibi sunuyorlar diye.
Böylece faşist kapitalist şeytani düzenin güçlü ama beyinsiz pezevenkleri,
düzenlerine uygun insanı yaratmışlar. Yarattıkları insan prototipi, onların
düzenlerini kendilerinden bile daha hararetli savunur olmuş zamanla. Şimdi
istediğiniz kadar gerçeği somut olarak önüne koyun, yine de inanmıyor işte.
Çünkü gerçeği yalan, yalanı gerçek olarak bilmiş hayatı boyunca. Böyle bir
insandan yeni bir insan yaratmak kabil olabilir mi, nasıl olabilir? Ve böylesi
bir hayattan yeni bir hayat doğurmak nasıl kabil olacak? Keza mahkûmu olduğumuz
kadim melun düzenden yeni bir düzeni nasıl çıkaracağız? Şimdi anlıyor musunuz
bitevi değişen şeylerin olduğu bu dünyada hayatın niçin değişmediğini,
ezenlerin de, ezilenlerin de niçin hep aynı kaldığını? Çünkü
alışkanlıklarımızın iflah olmaz tutsaklarıyız, ya alışkanlıklarımızdan
vazgeçeceğiz ya da it gibi yaşamak zorunda kalacağız ama insan olarak
yaşadığımızı sanacağız. Kendinizi değiştirmeye ve alışkanlıklarınıza meydan
okumaya, nihayet dünyayı değiştirmeye; kimliklere değil eylemlere bakarak ve
kararınızı da eylemlere göre vererek başlayabilirsiniz. Davranışlar telin
edilir ya da takdir edilir, kimlikler değil. Davranışı kötü olanı kimliğinden
dolayı tolere edip, davranışı iyi olanı kimliğinden dolayı reddederseniz,
beyhudedir tüm çırpınışlarınız, siz insan gibi yaşamaya layık değilsinizdir
zaten, değil ki insancıl bir dünya kurabilesiniz. Aklının ışığıyla bak, bilmin
yolunu takip et, Allah ile aldatılmayı bırak, hiçbir şey yapmadan sadece kimliğinle
övünmeyi terket, işte o vakit göreceğin şey; gerçektir! Merhaba yeni insan,
merhaba yeni hayat, merhaba yenidünya, merhaba yeni düzen!
İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...99...
Özgür DENİZ - 03.06.2022
Tarih: 03.06.2022
Okunma: 234
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.