İNSAN DENİLEN ŞEYTAN...99...

Özgür DENİZ - 03.06.2022

İnsanlar niçin bu haldedirler? Niçin alışkanlıklarının esiri olmuşlardır? Niçin alıştıkları hayatı gerçek hayat sanmaktadırlar ve bir türlü vazgeçememektedirler? Niçin ve nasıl bile isteye yalanlara inanmaktadırlar? Niçin ve nasıl yaşamayı istemek yerine başkaları için yaşamlarından feragat etmeyi tolere edebilmektedirler? Niçin ve nasıl, akıl ve ruh boyutunda kötürümleştirilmişlerdir? Ve böyle oldukları halde niçin ve nasıl böyle olmadıklarını düşünmektedirler? Nasıl olmaktadır da, yanlış bildikleri halde doğru bildiklerini düşünmektedirler? Nasıl olmaktadır da yaşadıkları hayatı olması gereken hayat olarak düşünmektedirler? Nasıl olmaktadır da hakikat apaçık olarak tam önlerinde dururken, gidipte insan denilen yaratığın söylediği yalana inanabilmektedirler? Ve nasıl oluyor da, siz, o yalan, gerçek bu dediğiniz ve dediğinizi mutlak hüccetlerle ispatladığınız halde sizleri düşman bilmektedirler? Maalesef, insanlık, dünden bugüne denetimli bir kontrole tabi tutulmuş, istendik bir hayat yönünde şartlandırılmış, bitevi baskılanmış, korkutulmuş, istediğinin verilmesi için de istenilen yöne yönlendirilmiştir. Bu da kahir kahir ekseriyetle üretilmiş dinle kotarılmıştır. Eğer denileni yaptıysa insan yerine konmuş, yapmadıysa da köle muamelesi yapılmıştır, böylece de yanlış hayata alıştırılmıştır. Ve keza üretilmiş dinle ve kanunlarla öyle bir kuşatılmış ve korkutulmuştur ki, hiçbir özgür alan bırakılmamıştır ve bu zihnine öyle bir yerleştirilmiştir ki, asla aklından çıkarmaması sağlanmıştır, böylece de çıkış yolunun ancak istendik şekilde davranmakta olduğunu düşünmeye başlamıştır. Önce haklarını almışlar, sonra da aldıklarını geri vermişler ve sanki ödüllendirildiğini sandırmışlar. Böylece de mutlu olmasını sağlamışlar. Ve tedricen istenilen hayata iyice alıştırmışlar, ta ki yaşadığı hayatın doğru hayat olduğuna mutlak olarak inanasıya kadar. Mesela; doğuştan varolan ifade hürriyetini metazori almışlar, sonra peyderpey geri vermişler ve bunu bir ödül olarak algılamış ve minnet duymuş bunu yapanlara. Hiç sormamış kendi kendine; zaten varolan hakkımı nasıl oluyor da ödül veriyormuş gibi sunuyorlar diye. Böylece faşist kapitalist şeytani düzenin güçlü ama beyinsiz pezevenkleri, düzenlerine uygun insanı yaratmışlar. Yarattıkları insan prototipi, onların düzenlerini kendilerinden bile daha hararetli savunur olmuş zamanla. Şimdi istediğiniz kadar gerçeği somut olarak önüne koyun, yine de inanmıyor işte. Çünkü gerçeği yalan, yalanı gerçek olarak bilmiş hayatı boyunca. Böyle bir insandan yeni bir insan yaratmak kabil olabilir mi, nasıl olabilir? Ve böylesi bir hayattan yeni bir hayat doğurmak nasıl kabil olacak? Keza mahkûmu olduğumuz kadim melun düzenden yeni bir düzeni nasıl çıkaracağız? Şimdi anlıyor musunuz bitevi değişen şeylerin olduğu bu dünyada hayatın niçin değişmediğini, ezenlerin de, ezilenlerin de niçin hep aynı kaldığını? Çünkü alışkanlıklarımızın iflah olmaz tutsaklarıyız, ya alışkanlıklarımızdan vazgeçeceğiz ya da it gibi yaşamak zorunda kalacağız ama insan olarak yaşadığımızı sanacağız. Kendinizi değiştirmeye ve alışkanlıklarınıza meydan okumaya, nihayet dünyayı değiştirmeye; kimliklere değil eylemlere bakarak ve kararınızı da eylemlere göre vererek başlayabilirsiniz. Davranışlar telin edilir ya da takdir edilir, kimlikler değil. Davranışı kötü olanı kimliğinden dolayı tolere edip, davranışı iyi olanı kimliğinden dolayı reddederseniz, beyhudedir tüm çırpınışlarınız, siz insan gibi yaşamaya layık değilsinizdir zaten, değil ki insancıl bir dünya kurabilesiniz. Aklının ışığıyla bak, bilmin yolunu takip et, Allah ile aldatılmayı bırak, hiçbir şey yapmadan sadece kimliğinle övünmeyi terket, işte o vakit göreceğin şey; gerçektir! Merhaba yeni insan, merhaba yeni hayat, merhaba yenidünya, merhaba yeni düzen!

Tarih: 03.06.2022 Okunma: 239

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?