Bir yapı, bir aile, bir grup, bir mekanizma, bir örgüt, doğru
kişilerle ve yöntemlerle çalışırsa mı ilerler yoksa yanlış kişilerle ve
yöntemlerle çalışırsa mı ilerler? Yanlış olan toparlar mı dağıtır mı? İnsanlar,
yanlış olanı bildiklerinde ve bu yanlış ne arıyor burada dediklerinde,
cevabımız ne olur yahut verecek bir cevabımız olabilir mi? Veyahut bir yapı,
bir aile, bir grup, bir mekanizma, bir örgüt doğrularla yürüyerek mi mücadeleyi
zaferle taçlandırır yoksa yanlışlarla yürüyerek mi? Bizler ne arıyoruz sahiden?
Doğruları mı yoksa yanlışları mı? Söze bakıldığında hep doğruları aradığımızı
söyler dururuz de mi? En yüksek perdeden, en kallavi cümlelerle ifade ederiz
bunu ya peki gerçekte böyle oluyor mu, o zaman böylesi bir şeyi dille söylemenin
anlamı nedir eyleme geçirmedikten sonra? Elbette millet, gerçekten, insan gibi
insan olanları aradığımızı sansın, bize inansın, bizim de iyi olduğumuzu
düşünsün diye böyle yapıyoruz. Kimi aradığımızı söylüyoruz ama aradığımız
karşımızda duruyor velâkin aramadığımızı, aradığımızı söylediğimize tercih
ediyoruz. Hangi doğruluk, hangi dürüstlük, hangi samimiyet, hangi ilkeli duruş?
Aradığın varsa ve bunu da biliyorsan hatta aradığın karşındaysa, o vakit gidip
aramadığını aradığına tercih edemezsin, bir gram samimiyetin varsa. Doğruları
aradığını söyle ama yanlışları tercih et, nedir bunun adı? Peki, niye doğruları
tercih etmeyiz? Yanlışı biliriz ama gideriz doğruyu tezciye ederiz. Evet,
âlemin sevmediği bir pisliği hatta kendinden sandıklarının bile kendisini
sevmediği bir pisliği, kendinden olanları bırakın kendinden olmayanların bile
sevdiği insana tercih ediyoruz. Nedir bunun adı gerçekten? Açıkça söyleyeceğim;
saf, net, katıksız, katışıksız münafıklıktır. Sonra da şöyle insan arıyoruz da,
böyle insan arıyoruz da, geç kardeşim bunları geç. Kimse kusura bakmasın, kimi
arıyorsak çok uzaklarda değildir aradığımız, aradığımızı söylediklerimizle aynı
toprakta yaşıyoruz ama birilerini aradığımızı söyleyerek menfaatimizi temin
ediyoruz ama menfaatimizi kaybetmemek içinde aradığımızı söylediğimizi bulup
onore etmekten imtina ediyoruz. Çünkü aradığımızı söylediklerimiz kaypak
değiller, dürüstler ve doğrular, eğriliklere geçit vermezler, bu yüzden de
işimize gelmezler, onları aradığımızı söyleyerek alacağımızı alırız, dürüst gözükürüz
ama onları bulup onurlandırmaktan korkarız. Soruşturmadan, araştırmadan, yanlış
olana inanırız ve doğru olanı yok etmeye çalışırız? Gerçekten bu nasıl bir
mantıktır? Ahlak ve adalet bunun neresindedir? Ne gariptir ki işlerimizi hep
yanlışlarla yaparız. Çünkü doğru olan hep güçsüz görünür, eli kolu bağlıdır,
başkalarıyla işini görmeye çalışmaz, sırtını dayayacak kimsesi yoktur, zaten
sevilmez de doğru olan zira yanlış olanın çarkına çomak sokar, hayır bunu
isteyerek bilerek yapmaz, doğruluğuyla yapar, doğruluk olgusu kendiliğinden
yapar bunu. Bu dünyada yapabileceği bir şey yoktur doğru olanın, öbür dünyayı
da biz umursamayız, böylece sürecek sanırız, baki olduğumuzu düşünerek yaşarız.
Ama elbette bir hesap vakti de vardır ve mutlaka gelecektir. Her nerede olursa
olsun fark etmez. Doğrularla büyüyeceğimizi bile bile yanlışlarla küçülmeyi
tercih ederiz. Yine ne gariptir ki, doğru insanlar niye bizimle olmuyorlar diye
de doğru insanları suçlarız. Yani zımnen doğru insanların da yanlış olmalarını
isteriz ve onları buna zorlarız. Haddizatında neyin ne olduğunu da biliriz,
doğruların, yanlışlar yüzünden yok olduğunu biliriz ama yine de tercihimiz
yanlışlardan yana olur. Yanlışlar değil de doğrular tecziye edilirse ne olur? Bir
sepet meyvenin içine bir çürük meyve konduğunda ne olursa o olur elbette. Doğru
insanlar her şeye, her yere değer katarlar ama tersi bir durum ise yani yanlış
insanlar ise her şeyi, her yeri bozarlar, çürütürler. Ya marifetmiş gibi doğru
olanı aradığımızı söyleyip durmayacağız mütemadiyen ya da yanlış olanı doğru
olana tercih etmeyeceğiz ve kendi kendimizi yalanlamayacağız. Samimiyet ve
doğruluk her zaman güzeldir, güzelleştirir. Hayatın kıyısından hayatın içine
söylüyorum, ister duyulur, ister duyulmaz, bir yerde durarak durmadığım bir
yere söylemiyorum, durmadığım yerden de başka yere söylemiyorum. Mutlak
bağımsız bir akılla ve vicdanla, ahlak ve adalet temelinde, her yere ve herkese
matuf söylüyorum. Dinleyen dinler, anlayan anlar. Elbette tercih kendimizindir.
Ama günahsız ve suçsuz insanları yok etmeye çalışırken hesap vaktini de
düşünmeyi ihmal etmeyelim. Çünkü öleceğiz! Ölmesekte mutlaka birgün hesap
vereceğiz!
DOĞRU-YANLIŞ...
Özgür DENİZ - 28.06.2022
Tarih: 28.06.2022
Okunma: 323
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.