Tanrı’nın öldürüldüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Hesabın, kitabın, sorgunun, sualin olmadığı bir dünyada
yaşıyoruz.
Ölmeyecekmiş gibi sımsıkı tutunulan, bırakılmayan, bırakmamak
için her şeyden vazgeçilen bir dünyada yaşıyoruz.
Her şeyin ama her şeyin, üç kuruşa pazarlandığı bir dünyada
yaşıyoruz.
Satılık olmayan hiçbir şeyin kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz.
Havanın, suyun, toprağın, ormanın ve yaşamaya sebep ne varsa,
üç kuruş için zehirlendiği, tüketildiği, yok edildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için her şeyin ama her şeyin çiğnendiği, ezildiği, yok
edildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için herkesin köpekleşmesini isteyen köpeklerin
hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için köpeklere köpeklik yapmayı marifet bilenlerin
insandan sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için para babalarına hizmetkârlık eden, insanları
onlar adına aldatan her nevinden pezevengin cirit attığı bir dünyada yaşıyoruz.
İnsan olamamış hatta insanlık nedir bilmeyen asalakların,
sefillerin, namussuzların, pezevenklerin insandan sayıldığı, saygı gördüğü ve
hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruşa kul, köle, köpek olmuş, insan görünümlü vahşi ve
zehirli hayvanların yaşadığı bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için insanları harcamaya teşne iki ayaklı yaratıkların
yaşadığı ve insanların harcandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için her türlü yalanın söylendiği, iftiranın
atıldığı, bin takla atıldığı bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanca yaşamak derdinde olanların, sofrasına bir lokma
götürmek ve sofrasında, emeğiyle kazandığı ekmeğini huzur içinde, ailesiyle
güle eğlene, ağız tadıyla yemek derdinde olanların ekmeğiyle korkutulduğu bir
dünyada yaşıyoruz.
Bilenlerin, düşünenlerin, ahlakıyla var olanların, insanca
yaşamak için sabır taşını bile çatlatacak derecede sabırlı olmaya çalışanların
emekleriyle sahip olduklarına göz konulan bir dünyada yaşıyoruz.
Onuruyla, namusuyla, şerefiyle varolmaya çalışanları kusan
bir dünyada yaşıyoruz.
İnsan gibi yaşamaya çalışanların hayvan gibi yaşamaya
zorlandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Paranın yenmeyecek bir şey olmadığını hala anlayamayan ve üç
kuruş para için, yaşamaya sebep ne varsa yok eden ahmakların, cahillerin,
öküzlerin, itlerin, tilkilerin, domuzların hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Üç kuruş için para babalarının önünde köpek olunan, yerlere
kapanılan bir dünyada yaşıyoruz.
İnsana ve doğaya dair tüm güzelliklerin para uğruna
öldürüldüğü, katledildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Gerçeklerin öldürüldüğü, yalanların diriltildiği bir dünyada
yaşıyoruz.
Gerçekleri söyleyenlerin cezalandırıldığı, yalanların babası
olanların ödüllendirildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Doğru olanların her yerden kovulduğu, bin entrikaya kurban
olduğu, yanlış olanların ise aşılmaz dağları düz yol eylediği bir dünyada
yaşıyoruz.
Tüm değerlerin çiğnendiği ve küçük, basit, ucuz çıkarlar için
pervasızca kullanıldığı bir dünyada yaşıyoruz.
Onurun, şerefin, namusun üç kuruşa satıldığı bir dünyada
yaşıyoruz.
Bir koltuk, üç kuruşluk rant için köpekleşilen bir dünyada
yaşıyoruz.
Kadınlıktan habersiz nicelerinin para babası pezevenk bulmak
için kucaktan kucağa gezindiği bir dünyada yaşıyoruz.
Erkeklikten habersiz nicelerinin paralarıyla pezevenklik
yaptıkları ve namuslara göz diktikleri bir dünyada yaşıyoruz.
Namusun yerlerde süründüğü, namuslu yaşamaya çalışanın
ezildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Haklının suçlu olduğu, haksızın suçsuz sayıldığı bir dünyada
yaşıyoruz.
Gönüllü koyun olmanın ve sürü halinde güdülmenin kabul
edildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Gönüllü tilkiliğin revaçta olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Dinlerin sadece aldatma aracı olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Vatanların sadece pezevenklerin fink attığı bir toprak olduğu
bir dünyada yaşıyoruz.
Devletlerin sadece pezevenklerin koruma aracı olduğu bir
dünyada yaşıyoruz.
Birgün, bilinç düzeyinde gelişirsen, paranın yenmeyecek bir
şey olduğunu anlayacaksın, o gün her şey için çok geç olacaktır ve o gün
mutlaka gelecektir ama hiçbir anlamı olmayacaktır. O gün gelmeden anlayacaksın
anlaman gerekeni.
Böyle bir dünyanın yorumlanmaya, üzerinde konuşulmaya
ihtiyacı yoktur, ancak değişmeye ihtiyacı vardır. Sen değişirsen dünyada
değişecektir. Önce zihninde bir devrim yaparak başlayacaksın değişime, sonrada
dünya üzerinde gerçekleşecek bir devrimin ateşini yakacaksın. Ne yapacaksan
burada yapacaksın, böyle bir dünyada yapacaksın, bir şey yapabileceğin başka
bir yer yok. Yaptıklarının bedelini ödeyeceğin yer, bir şey yapabileceğin yer
olmayacak.
SÖZLER:
‘’Öyle bir ateş ki, tüm denizlerin suyunu
boşaltsanız üzerine, acısını dindiremezsiniz.’’
Özgür Deniz
“Suçsuz, günahsız hiçbir insançocuğunun,
türlü türlü entrika, tezgâh ve kumpaslar kurarak, onuruyla ve ekmeğiyle
oynamayın, herkesin bir ailesi var, herkes yaşamak kavgası veriyor. Gönüllerden
göklere yükselen bir ahın, nerede, ne zaman, ne şekilde ineceğini asla
bilemezsiniz, çöküp kalırsınız. Ah tutarsa, dua tutulur kalır.”
Özgür Deniz
“Kesinlikle, mutlak ve muhakkak olarak, tüm
kalbimle, bilincimle, benliğimle inanıyorum Kİ; ekmeği paylaşmak, ekmeği tek
başına yemekten daha lezzetli. Zaten, emekle elde edilen ekmeğe de paylaşmak
yaraşır ve paylaşılır da o ekmek.”
Özgür Deniz
‘’Ne Tevrat’ı anlayabildiniz, ne Zebur’u, ne
İncil’i, ne de Kur’an’ı anlayabildiniz. Anlamakta istemediniz hiçbirini. Çünkü
hepsi de, dünyaya giden yolunuzda sizi durdurup uyarıyordu. Sizin ise uyarıya
değil, size dünyayı verecek olana ihtiyacınız vardı. Zaten anlasaydınız başka
olurdunuz, anlamadığınız için böyle oldunuz ey insançocukları.’’
Özgür Deniz
“İnsanların GÜVENİNİ sarsmayın. Şu hayatta değişmeyen bir gerçek var; o da
şudur ki; GÜVENİ sarsılan insan DEĞİŞİR.”
Paulo Coelho
“Üstadım dedim: -bayrama ne keseyim?- Önce dedi; gıybeti kes, kul hakkı
yemeyi kes, yalan söylemeyi kes, haram yemeyi kes, adam kayırmayı kes, israfı
kes, kötülükle irtibatını kes. Bunları kesmezsen, ne kesersen kes, beyhude.
Üstadım dedim: -bayrama ne alayım?- Bir kaç pir-i faniden gönül, bir kaç çocuktan
gülücük, alabilirsen bir kaç fakirden de dua al. Bunları alamazsan, ne alırsan
al, beyhude.”
Cahit Zarifoğlu