Tepeden tırnağa kire batmış, kirlenmiş ve bu sebeple de
acıyla, ıstırapla lebalep dolmuş bu hayattan kurtulmak, temizlenmek ve temiz
bir dünya yaratmak, o temiz dünyada insan gibi yaşamak istiyorsak emperyalizmin
dünyamızı sarmış ve bizi karanlığa mahkûm etmiş kara bulutlarını mutlaka
dağıtmalıyız. Mış gibi yaparak bunu başaramayız, tüm yüreğimizle,
cesaretimizle, samimiyetimizle bunu istemeliyiz. İstemeden ne verilir ne de
alınır. Hem istemeyeceksin hem de alacaksın, böyle bir dünya yok. Biz almak
için hiçbir eylem ortaya koymayacağız ama istediğimizde önümüze gelsin
diyeceğiz, bunun adı karaktersizliktir, sahtekârlıktır. Emperyalizmi bilmeden,
tanımadan da bunu başarabilmemiz kabil değildir. Bu yüzden bırakın
emperyalizmin en sinsi noktalarını, bünyemize sızdığı açıklarımızı izah ve
izhar edeyim. Aklımın erdiğince, dilimin döndüğünce, gönlümün hissettiğince ve
yaptığım gözlemlerle bunu yapabilirim. Ama biliyorum ki, bunu
yaptırmayacaksınız. İzah ve izhar edeyim ki önce içimizde, sonra da dışımızda gerçek
bir devrimle emperyalizmin üzerimizdeki gizli egemenliğini yerle yeksan
eyleyelim. Ama bizim böyle bir niyetimiz yok, niyetimiz olsaydı yapılan teklifi
olumlu karşılar eyvallah ederdiniz. Zihnen ve ruhen emperyalizmin muhasarası
altındayız. Bu yüzden zihnimizde ve ruhumuzda sarsıcı, samimi, gerçek manada
dönüştürücü bir devrime ihtiyacımız var. Bilakis birbirimize düşmanken de,
dostken de bilmeden emperyalizme hadimiz. Güya emperyalizme düşman olduğumuzu
sanıyoruz ama attığımız her adımda, yaptığımız her işte, sergilediğimiz her
davranışta, ortaya koyduğumuz her eylemde ona hizmet ediyoruz. Hizmet
etmediğimizi sanıyoruz ama böyle sanırken bile hizmet ettiğimizin farkında
değiliz. Çünkü gerçekten cahil bir toplumuz. Her zaman söylediğimi yine
söyleyeyim; meslek sahibi olmak cehaleti almaz, belki örter ama yok etmez.
Emperyalizmin muhasarasından bizi kimse kurtarmaz, kurtarmayacak, ancak ve
ancak biz bizi kurtarabiliriz, kurtaracağız. Temizlenmeden de bunu başarmamız
kabil olmayacak. Bugün maalesef, zihnen, ruhen, bedenen kirliyiz hem de öyle
kirliyiz ki, denizler bile bizi temizleyemez, evet bu gerçektir, denizlerin
dahi temizleyemeyeceğiz şekilde kirliyiz. Gerek insanlar olarak, gerek toplum
olarak, gerekse devlet olarak gerçekten tarifi kabil olmayacak mesabede
kirliyiz. Ve bizi kirleten şeyler yüzünden gerçeği algılamakta ve anlamakta
zorlanıyoruz. Böylesi bir manzara da sürekli acı üretiyor, nefreti körüklüyor,
düşmanlığı artıyor, tefrikayı besliyor. Nihayetinde güçsüz ve zayıf düşüyoruz. Biz
değişmeden değiştirilmeyeceğiz, bunu zihnimize kazımaktan başka çaremiz yoktur.
Ama biz değişmeden değişmek istiyoruz. Çünkü sahtekârız, ahlaksızız,
samimiyetsiziz. İçimizde ki Tanrı’ya ram olmaktan başka opsiyonumuz yoktur,
badema da olmayacaktır. İçimizde ki Tanrı’yı tanıyor muyuz? Çok yol yürümemiz
gerek çok…
EKSTRA:
“Ölümle nişanlıyız.” HZ. HÜSEYİN “Bugün ben zulme başkaldırmasaydım, benden sonra zulme başkaldıran kimse
olmazdı.” HZ. HÜSEYİN Yezit’ti galip, mağluptu galip gerçekte. Hz. Hüseyin olmak kolay olsaydı,
bedel can olmazdı. Biat etseydi gövdesi duracaktı belki ama ruhu ölecekti. Oysa
bedeni ayakta tutan diri bir ruhtu. Zulme boyun eğiyorsan Hz. Hüseyin’in adını
ağzına almayacaksın. Zulmün ismi, cismi, adresi olmaz. Zulüm zulümdür. Zalim de
zalim. Zulmün de iki ucu vardır; zulmeden, zulme uğrayan. Suçlu kim? İkisi de.
Zulmetmeyeceksin; ediyorsan zalimsin. Zulme boyun eğmeyeceksin; eğiyorsan, yine
zalimsin. Mazlum olmak öyle kolay bir şey değildir. Mazlumum deyip masum
olamazsın.
ÖZGÜR DENİZ