“”Eğer inek gibi semiz olursanız sizi
sağarlar. Eğer eşek gibi güçlü olursanız yüklerini taşıtırlar. Eğer at gibi
koşarsanız üzerinize binerler. Bunlar yalnızca sizlerin ANLA-MA-NIZDAN
korkarlar. ANLA-MA VAKTİ gelmedi mi hala?””
Ali Şeriati
Bazı olgular, maalesef bilinçli ve
sistemli bir şekilde insanlığa yanlış öğretilmekte ve insanlığın doğru
öğrenmesi istenmemektedir. Eğer insanlar öğrendiklerini doğru öğrenirlerse,
çarkların kırılacağından, mekanizmanın işleyişinin bozulacağından, işlerin
yolunda gitmeyeceğinden, sömürünün devam etmeyeceğinden korkulmaktadır.
Egemenler, insanların cehaletlerini sömürü yolunda kullanmaktadırlar. İnsanlık
asırlardır cehaletinin kurbanıdır ve cellatların bıçağının önünde yatmaktan da haz
duyar hele gelmiştir. Bugün nice olgular mahiyetlerinden saptırılarak insanlığa
sunulmaktadır. İnsanlıkta kendisine sunulanı olduğu gibi almakta ve kapana
kısılmaktadır. Böylece sömürünün tuzağına düşmektedir. Asırlardır sömürü
düzeneğini çok iyi bir şekilde kurmuş olan egemenler, kurdukları düzenek imha
olmasın ve rant kaybolmasın, konforları bozulmasın diye üzerinde egemenlik
kurdukları bilgiyi de istedikleri şekilde kullanmaktadırlar. Dünyanın her
yerinde böyle işlemektedir sömürü çarkı. Kimse de çıkıp bu işin aslı astarı
nedir diye sormamaktadır, sormaya niyetlenenler de sonunda vazgeçip keyfine
bakmaktadır, kimse rahatının bozulmasına eyvallah etmeye cesaret edememektedir.
Mesela; kimse bugüne kadar din nedir, milliyet nedir diye sormamış, herkes önüne
ne konulduysa almış kabul etmiştir. Böylece bu iki olgu, sömürünün en büyük
payandası, rantın kapanmayan kapısı olmuştur. Çünkü bu olgular sorgulanırsa
büyük zararların doğacağı söylenerek insanlar geri durdurulmuşlardır. Böylece
de din adına konuşanlar, milliyete tutunarak iş yapanlar hep belirleyici ve
tanımlayıcı olmuşlardır. Oysa bunu yapanların gerçekte dinle ve milliyetle
hiçbir bağlantıları yoktur ama bu olguları insanlığı birleştirici en büyük
kuvvet olarak gördükleri için bu yolda yürüyormuş gibi görünmüşlerdir. En küçük
aykırı bir sesi, durumu, eylemi, sanki dine ve milliyete karşıymış gibi sunarak
bastırmakta ve boğmaktadırlar. Bu durum insanlığın zararına olsa da, insanlık
sorgulama yetisini kaybettiği için hiçbir şey anlamamaktadır. Tüm dünyada din
ve milliyet, sömürünün iki yıkılmaz kolonu olmuşlar ve egemenler insanlığın
huzuruna sürekli bu iki olguyla çıkmışlardır. Ellerinde din kitaplarıyla ve
milliyet bayrağıyla insanlığın huzuruna çıkmışlar, karşılarında duranları da
kitapsız ve milliyetsiz olarak tanımlamışlardır. İnsanları bir kafesin içine
mahpus etmişler ve akıllarını da kendi ceplerine koymuşlardır. Dinin gerçeğini,
milliyetin ne olduğunu öğrenmekten korkan insanlar da bu olgulardan
kazananların avı olmaktan kurtulamamışlardır. Bazı olguları, bazılarının dile
getirmesi de işin tuzu biberi olmuştur. Çünkü hem olguları dile getirenler
toplum nezdinde istendik şekilde tanımlanarak belli bir kalıba sokulmuştur ve
toplumun onların sözlerine kulak kesilmelerinin önüne geçilmiştir hem de insanlığın
önüne konulan olgular zararlı olarak anlatıldığından olgulara karşı ilgi
zayıflatılmıştır. Böylece de meydan iki kadim olguyu suiistimal eden
egemenlerin insafına kalmıştır. Din ve milliyet tamam da, biz bu iki olguyla
sömürülmek istemiyoruz dediğinizde hemen hain damgası alnınıza yapışacağından,
herkes önlerine konulanı itmektense çekmeyi ve buradan nemalanmayı uygun
bulmuştur. Madem tehlikeli bir alan, o zaman niçin direnelim, kazancı bolsa biz
de bize düşen payımızı alalım diye bakmışlardır. Cehaletin sarsılmayan çarkı
tarih boyunca böyle dönmüştür. O çarka çomak sokmak isteyenler ise din düşmanı
ve milliyetsiz olarak damgalanarak diskalifiye edilmişlerdir. Kendi aklını
kullanmaya cesaret edip hakikati öğrenmekte inatçı olanlar daima sapkın ve düşkün
olarak tanımlanmış ve tanıtılmış, insanların da onlara düşman olmaları
sağlanmıştır, böylece insanlar kendi elleriyle egemenlerin oltalarına takılan
av olmuşlardır. Kimileri bu yolda katledilmişler, kimileri zindanlarda
çürütülmüşler, kimileri de dışlanarak yalnızlığa mahkûm edilmişlerdir.
İnsanlarda bu yola baş koyanların yanlarında durmaktan korkmuşlar, durun bir
dakika ne oluyor demeye cesaret edememişler, menfaatlerini kotarmaya bakmışlar,
cellatların yanında saf tutmuşlardır. Nihayetinde meydan egemenlere kalmış ve
onlarda istedikleri gibi atlarını sürmüşlerdir. Oysa kaynaklar, din ve milliyet
olgusunun arkasına saklanarak yağmalanmış, devletler milliyet ve din olgusu
mahiyetinden saptırıldığı için zayıflatılmış ve zulüm devletine dönüştürülmüş,
insanların kardeşliği bu iki olgu tahrif ve tahrip edildiği için bozulmuş,
insanlar bu iki olgu sorgulanamaz ve dokunulmaz kılınarak aldatılmıştır. Ama ne
gariptir ki, egemenler tarafından yerle yeksan edilmiştir bu iki kadim olgu ve
sadece basit birer sömürü aracı derekesine düşürülmüştür asli mahiyetlerinden
koparılarak.
Tarih boyunca Tanrı adına konuşuluyormuş
gibi yapılarak insanlık acımasızca aldatılmış ve sömürülmüştür. Tanrı’nın ne
söylediği gayet açıkken, sanki anlaşılmazmış gibi takdim edilmiş ve illa
birilerinin anlatması gerektiği zımnen empoze edilerek, insanlık birilerinin
kucağına itilmiştir, o birileri de daima paranın hizmetinde oldukları için,
Tanrı’nın söylediklerini de paranın hizmetine sunmuşlardır. İşte din böyle
böyle bir afyon derekesine düşürülmüş, insanlığı uyuşturan, uyutan bir ilaç
gibi kullanılmıştır. Zaman içinde din adeta bir tecime vasıtası haline
gelmiştir, pazardan en büyük payı isteyenlerin payandası kılınmıştır. İnsanlığı
uyandırması gereken din, insanlığı uyutan bir uyuşturucu olmuştur. İnsanlar
dinlerini bilmedikleri için, zaman içerisinde şahsi kanaatler ve uygulamalar
din kılıfıyla örtülerek din gibi sunulmuş ve insanlıkta tüm bunları din
addetmiş ve böylece din hayattan çekilmiş, bu tür hurafeler dinin yerini
almıştır. Bugün hurafeler sömürü çarkının dönmesini sağlayan vazgeçilmez bir
yağdır. Müşriklik en büyük rant kapısıdır. Gerçek dini anlatanlar en büyük
tehdit ve tehlike olarak görülmektedirler. Dinden en çok korkanlar dine
inandıklarını söyleyenlerdir. Milliyetten en çok korkanlar, milliyeti
bayraklaştıranlardır. Bugün niçin, din, vatan, milliyet gibi değerlerin
kullanılmasını sorgulayarak kullanılmasının önüne geçilmesini isteyenler hain
ilan edilerek susturulmaktadırlar? Çünkü bunun arkasında devasa bir rant pazarı
vardır ve rantın kesilmesi istenmemektedir. Zira paraya dokunulmaktadır, para
tanrısının çocukları tanrılarına dokunulsun isterler mi? Elbette ki istemezler,
zira her şeyleri odur, onunla vardırlar, o yok olursa esamileri bile
okunmayacaktır. İnsanlığın cehaletini sonuna kadar kullananlar, kullandıkları
şeyin yok olmasını isterler mi? Cehalet mümbit bir arazidir ve getirisi
mebzuldür. Öyleyse o arazi sürülmemeli, ekilmemelidir, varlığından sonuna kadar
istifade edilmelidir, çünkü o haliyle güzeldir ve işe yarardır ve varlığı devam
ettirilmelidir. Kendi aklını kullanmaya cesaret edemeyen insanlık, zımnen
cehaletinin beslendiğinin farkında bile değildir, o bunu iyi bir şey
sanmaktadır ve aklını elinden alıp kendisine karşı kullananların oyuncağı
olmayı, aklını kendisinin kullanmasına tercih etmektedir. Oysa bir kez aklını
kullanmayı denese ve karanlığı perdesini yırtıp atsa neyin ne olduğunun, nasıl
aldatıldığını ve sömürüldüğünün farkına varacaktır ama ne acıdır ki, bu işine
gelmemektedir. Yani bile isteye sömürülmektedir ve cehaletin karanlığında
yaşamayı kabullenmektedir. Bu da egemenlerin en büyük avantajıdır. Zahmetsiz,
masrafsız, kavgasız sömürmeye devam etmektedirler.
EKSTRA:
Ne
biçim haberler bunlar ya? Okuyun siz de şaşıracaksınız, böyle haber mi olur
dersiniz. Manyak manyak şeyler dersiniz.
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/murat-muratoglu/sigir-bey-diyeceksiniz-7322768/