Büyük Ruh, Gandi’nin bu müthiş uyarısına, Barış Ege’nin “Peşinden Koşma, Üzerine Çek” adlı kitabında rastladım. (Servet Yayınları, S. 332)
Önce, kitabın hakkını verelim: Gerçekten, insanın hayatını değiştirebilecek bir kitap. Bu kitabı sonuna kadar okursanız, hayatınızda mutlaka müspet bir değişiklik, muhakkak bazı hamleler yaparsınız.
Biliyorsunuz, son yıllarda, “koçluk” diye bir iş kolu ortaya çıktı. “Bireylere ve kurumlara danışmanlık” yapmak… Özellikle bireylere yapılan bu “koçluk” işini lüzumsuz hatta saçma görüyordum. Kitabı okuduktan sonra, bu işin gerekli olabileceğini, bazı kişilere çok fayda sağlayabileceğini fark ettim.
Dönelim şimdi, Gandi’nin sözüne! Gandi, BEYNİMİZE dikkat çekiyor!
Beyin ne demek, elbette biliyorsunuz!
Fakat sık sık unutuyoruz.
Hatırlayalım!
Beyin, Allah’ın bize en büyük nimeti…
Beyin, “akıllara durgunluk veren” bir organ! Lâkin bu organ sürekli kullanmayla işliyor, işini/görevini yapıyor. Kullanmazsak hiçbir işe yaramıyor.
Beynin ana işlevi, ZİHİN ve ZEKÂ!
Beyni/aklımızı kullandıkça zihin ve zekâ gelişiyor, ışıldıyor, aydınlanıyor ve ZENGİNLEŞİYOR.
Beyin pırıl pırıl, tertemiz, berrak, saydam, ırmaklar gibi akışta olan bir organ…
Birilerinin kirli ayaklarıyla, bu tertemiz organ üzerinde gezmelerine izin verirsek beyin ne hâle gelir?
Dumura uğrar, durgunlaşır, fukaralaşır. Beyin fukaralaştıkça, insan “beyin fukarası” haline geldikçe başka beyinlere muhtaç ve mahkûm olur.
Beyin; bedenî ve ruhî bütün iş ve işlevlerin, sağlığın, düşünce ve duygularımızın MERKEZİ!
Beyinde, yani zihin ve zekâda zenginlik olmazsa;
Düşünce zenginliği de,
Gönül zenginliği de,
Ekonomik zenginlik de olamaz!
Beynimizi etkin, süratli, berrak, temiz kullanmazsak oraya;
Takıntılar,
Öfke ve kızgınlıklar,
Hayal kırıklıkları,
Endişe ve korkular,
Kin, kıskançlık, haset duygu ve düşünceleri hâkim olur.
Harikulade renkli ve zengin olması gereken hayalleriniz, rüyalarınız, duygu ve düşüncelerimiz zehirlenir.
Zehir içimize akar, başta sinir sistemimiz bütün organları tahrip eder…
Netice;
Uykusuzluk,
Huzursuzluk,
Yüksek veya düşük tansiyon hastalığı,
“Hazımsızlık”, “tedirginlik”, fiziksel ağrı ve sızılar,
Alzheimer hastalığına kapı aralayan unutkanlık illeti…
Bütün bunların sebebi kim veya kimler?
Kirli ayaklarıyla beynimizde gezinenler… Yanımızda, yöremizdeki olumsuz, mızmız, dedikoducu, gürültücü, yalancı, iftiracılar… Yanımız/yöremiz derken ekranlar ve sosyal medyadakileri hatta belki bilhassa onları dâhil edin. Yine kirli ayaklarıyla beynimizde gezenlere, yıllar önce bir veya birkaç kere bizi üzen, takıntı haline getirdiğimiz, yıllardır görmediğimiz, belki de bir daha asla görmeyeceğimiz, hatta belki de ölmüş kişileri de dâhil edin.
Zihnimizi kirleten bunlar değil mi?
Acaba bu doğru mu? Ne kadar doğru?
Gandi’nin uyarısına dikkatle bakın!
Ne diyor?
İZİN VERMEMELİSİNİZ!
Şu kirli ayaklarıyla beynimizde gezinenlere biz izin veriyoruz. Biz izin vermezsek asla beynimize giremez ve orada tepinemezler.
Hasbelkader bir kere girmiş olsalar bile aklımızı kullanırsak hemen onları oradan kovarız ve bir daha girmelerine asla izin vermeyiz.
“Sorunlarımızdan sorumluyuz”!
Hele beyin, hele beyin!
Beyin konusunda çok çok çok fazla titizlenmeliyiz.
Kovalayın şu kirli ayaklı kimseleri!
Sonra bakın hayal gücünüze, fizikî, fikrî ve manevî gücünüze.
Mucizeler görecek, mucizeler yaşayacaksınız!
x x x
İLGİLİ YAZILAR
UYKUSUZ, Gergin, Öfkeli, Endişeli ve Unutkan mısınız?
Yüksek Tansiyon, Baş Ağrısı, Mide Ağrısı, Ritim Bozukluğu ve Depresyon Var mı?
Mükemmel Bir SAĞLIK, Sınırsız DİNÇLİK, Kalıcı MUTLULUK ve HUZUR
Alzheimer olma ihtimaliniz var mı?
Ölüm Korkusunu Yenmek… BİLGELİĞE Ulaşmak