Birisi elinizden tutarsa, kolunuzu sımsıkı kavrarsa ne hisseder, ne düşünür, ne anlam verirsiniz?
Size dost!
Size yardımcı… Size yardım etmek istiyor…
Sizden yardım istiyor… Kendisini yalnız bırakmamanızı istiyor…
Sizinle gurur duyuyor, iftihar ediyor. Sizinle her zaman gurur duydu.
Siz de onunla iftihar ettiniz, gurur duydunuz mu?
Veya korkuyor, size sığınıyor, size sarılıyor…
Size, korkma, yanındayım, elini hiç bırakmayacağım, şimdiye kadar hiç bırakmadım diyor.
Sizi seviyor, sayıyor… En iyi dilek ve dualarla sizi sarıyor.
Ne diyor:
Bana güven mi diyor?
Sana güveniyorum mu diyor?
Yanlışlarımdan ve cahilliğimden ötürü beni affet mi diyor?
Yanlışların ve cehaletinden dolayı seni affettim mi diyor?
Hiç, elinizi böyle sımsıkı tutan oldu mu?
Siz, hiç kimsenin elini böyle sımsıkı tuttunuz mu?
Sımsıkı!
x x x
NOT: 30 Ekim 2022 tarihinde eklediğim, yazıma ilham kaynağı olan satırlar:
“Baba, ben dört, belki de beş yaşındayken, hepimiz beraberce Rus Nehri’ne gitmiştik… Bir akşam, erken akşam yemeğinden sonra, yürüyüş yapmak için dışarıya çıkmıştın ve ben senin arkandan gelmiştim. Hissettirmeden yaklaşmış ve adımlarının izini sürerek senin arkandan yürümüştüm. Şu küçük orman kovboyu çizmelerim ayağımdaydı ve mümkün olduğu kadar ses çıkarmadan geride kalmaya çalışıyordum. Sanıyorum, kulübeden beş, belki de on adım uzaklaşmıştım ki beni duydun. Arkana öyle hızla döndün ki bir an kafamı koparacağından korktum ama sen… Sen sadece o kocaman elini uzattın ve parmaklarımı kendilerininkinin arasına aldın… Sonra tek kelime bile etmeden, seninle yürümeme izin verdin.”
…
Babanın hasta yatağındaki çarşaf yeni değiştirilmişti ve hastane gömleği yeni gözüküyordu. Duyulabilen tek ses Babanın hırıltılı nefesiydi. Yatağın yanında durarak, Babanın titreyen elini tuttum. Gözlerimin arkasında oluşan baskıyı hissedebiliyordum ve acıyı gömmek için savaştım.
Babanın titreyen parmakları elimi sıkıca kavradığı zaman, konuşmayı kestim. Tüm hayatım boyunca, birbirimize hiç bu kadar derinden bakmamıştık. Koyu renkli gözleri mükemmel bir berraklıkla benimkileri delip geçiyordu. Her nasılsa Babanın bakışlarındaki inanılmaz utancı, yalnızlığı, kederi ve acıyı sezebiliyordum. “Seninle her zaman gurur duydum. Sen her zaman benim kahramanımdın. Ve senin oğlun olarak ben, Tanrı şahidimdir ki günün birinde, benimle gurur duymanı sağlayacağım. Ben seni hep sevdim ve hep seveceğim. Baba. Şimdi rahatla… Seninle nehir kıyısında buluşacağız.”
Baba sahip olduğu bütün gücünü, başını beni öpmek için kaldırmaya kullandı. Boşta olan elimi, mümkün olduğunca hassas bir şekilde, boynunu arkadan tutmak için kullandım. Biz ikimiz, en sonunda, baba ve oğul olarak birleşmiştik. Ona gülümseyerek hareketine karşılık verdim ve alnından öptüm. Sonra, seneler öncesinde, o yaz Rus Nehri kıyısında beraberce gezindiğimiz zaman olduğu gibi, babam bana göz kırptı ve kayıp gitti.
Dave Adında Bir Adam, Dave PELZER, Dharma Yayınları, S. 120-122
[email protected]