Temmuz,
Ağustos ve Eylül aylarında hava sıcak, boğucu ve sıkıcıydı. Bu süre içinde
içimizden yazı yazmak gelmedi.
2008’den
beri hiçbir maddi karşılık beklemeden, ülkemize, bölgemize ve çevremize yararlı
olacağını düşündüğümüz çeşitli konularda köşe yazıları yazdık. Yazılarımız
yerel gazete ve internet sitelerinde yayımlandı. Bundan sonra da yazacağımız ve
yayınlanacak yazılarımızda yine hiçbir çıkar ilişkisine dayanmayacağız. Belki
böyle düşündüğümüz için bizi eleştiren, dışlayan ve yok saymaya çalışanlar
olacak ama çok da önemli değil bunlar.
Evet,
Ekim ortalarına geldiğimiz şu günlerde, hava nispeten serinlemiş, sıcakların
etkisi azalmış olsa da yaz ayları boğucu ve sıkıcıydı. Çoğu insan serinlemek ve
rahat bir nefes alabilmek, stresten, sıkıcı ortamlardan uzaklaşabilmek adına ya
yüksek yaylalara veya sahil kent ve beldelerine kaçtı. Tatil yörelerinde,
köyler ve yaylalarda insan ve araç trafiği üç beş kat arttı. Kış aylarının
sessiz, sakin dağ başları, tozlu yollar, köy çeşmeleri, bağlar, bahçeler
şenlendi.
Bu
canlılık, hareketlilik, tatil süresinin bitmesi, okulların açılmasıyla birlikte
Eylül ayı ortalarından itibaren azalmaya, eski sessiz, sakin ve terk edilmiş
günlerine çoktan dönmeye başladı bile.
Toplum
olarak diğer ülke ve toplumlara göre kitap, gazete ve dergi okuma
alışkanlığımız çok düşük. Fakat bir araştırmaya göre Türk toplumu, cep telefonu
kullanımda, televizyon izleme süresinde Avrupa ülkeleri arasında birinci
çıkmış. Biraz bundan biraz da yaz aylarında ve tatil dönemlerinde zaten düşük olan
televizyon seyretme, radyo dinleme, gazete ve dergi takip etme, kitap okuma
alışkanlığının azalması, sosyal medyaya ilginin giderek yoğunlaşması gibi
nedenlerle yazı yazmak içimizden gelmedi.
Yaz
aylarında yazmayınca, yazmak istemeyince elbette yan gelip yatmadık. Elimizden
geldiğince, internet ve sosyal medyadan, çarşıda, pazarda, sokakta,
mağazalarda, alışveriş merkezlerinde, günlük hayatın getirip götürdüklerini,
her kesimden insanlarla konuşmaya, anlamaya ve gözlem yapmaya çalıştık.
Yaz
aylarından, sonbahar, güz aylarında doğru giderken, görebildiğimiz manzara
şudur; Yediden yetmişe her kesimden halkın öncelikli sorunu; hayat
pahalılığıdır, aşırı fiyat artışlarıdır, geleceğe güvensizliktir, adaletsizlik,
hukuksuzluktur. Yarının ne olacağına ilişkin endişelerdir. Umutsuzluktur. Dağ
gibi birikmiş ülke sorunlarının çözümü konusunda politik bölünmüşlük
ve çaresizliktir.
Görüşmek
üzere,
Sağlık,
esenlik, huzur ve mutluluk dileklerimizle.