Hayatın tümü için ve hayattaki herkese matuf söylüyorum. Kim olursanız olunuz, nerede bulunursanız bulununuz, yaptıklarınızdan dolayı sizi eleştiriyorsam, yaptığınız şeyi Tanrı’nın kabul ettiğini ispat edin, sonsuza kadar susacağıma şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. Geçelim! Bir şey size kolay sunuluyorsa, zoruna ısındırıp, sizi alıştırıp suskuya teslim etmek ve zehri gizlenerek sunulanı meşrulaştırmak içindir. Kesin yanlış ve mutlak adaletsiz olanın meşrulaştırılmasına asla onay vermeyin ve ortadan kalkması için onurlu bir şekilde direnin. Tesviyeler yapılarak sunulmasına da yol vermeyin, tezgaha gelmeyin, tümden reddedin. Küçücük bir şey aldığınız için sevinmeyin, hayatınızı ve onurunuzu feda etmeyin. Adaletsiz olanı tensip etmek, onursuz yaşamaya layık olmak demektir. Çünkü layığınızı siz bulursunuz. Şöyle konuşup, böyle hareket ederseniz, onurlu sonuçlar bekleyemezsiniz. Hayatta hep yanlış hareketlerinizin bedelini ödüyorsunuz. Yanlışı kim yaparsa yapsın, hayır demekte tereddüt etmeyin. Hayır demeyi bilmediğiniz için acılardan acılara sürgün oluyorsunuz her zaman. Sizden görünüp, sizin varlığınızdan beslenip, istedikleri takdirde size yapılanı engelleyecek güçte olan ama buna rağmen sizi onurlu kavganızda yapayalnız bırakanlara tavrınızı açık ve net olarak koyun, ki koyun olmadığınızı anlatın onlara, sizi koyun gibi görüp sağmalarına göz yummayın. Sözünüzle anlatamazsanız, hareketinizle anlatın, ki ciddiyetinizi hissetsinler. Unutmayın! Siz onlarla var değilsiniz, onlar sizlerle varlar ve siz var olduğunuz için güç sahibidirler ve güç sahiplerine de sizlerin varlığı sayesinde karşı gelip istediklerini alabiliyorlar ama onların istedikleri de sizlerin kaybı adına oluyor. Yani sizin gücünüzü kullanarak, güç sahiplerinden kendileri adına taviz koparıyorlar. Koparılan tavizler içinde sizleri kullanıyorlar, harcıyorlar. Sustukça ezilirsiniz ama sesinizi çıkarırsanız dikkate alınırsınız ve onurunuzu çiğneyemezler. Biz varız diyecek ve varlığınızı behemehal hissettireceksiniz. Artık öz varlığınıza saygınız olsun, onurunuzun çiğnenmesine eyvallah etmeyin. Bu yüzden kolayca alsanız bile bir şeyi, siz yine de alışmayı reddedin ve suskuya teslim olmayın. Zaten aldığınız hakkınızdır, haksız yollardan alsanız bile, o şeyin sizin hakkınız olmadığı anlamına gelmez, siz hakkınız olmayanı alıyorsunuz demek değildir bu. Zaten hakkınız olduğu halde o şey size onurunuz çiğnenerek sunulmuştur. Eğer onurunuz varsa, çiğnenen onurunuza sahip çıkarsınız ve onursuz olduğunuzu ispat edercesine hareket etmezsiniz. Ama siz yine de toptan reddedin ve size yapılanı hiçbir zaman unutmayın. Çünkü size kolayca sunulan o şey yarınlarda nice canlara acılar verecektir. Asla bencil düşünmeyin, biz aldık demeyin, başkalarına bırakılan acılara duyarsız kalmayın. Acıyı kökten yok edin ve siz acıdan kurtulmuş gibi olsanız da, başkalarının da kurtulması için gerekeni yapın. Zira ya hep birlikte kaybedilir ya da hep birlikte kazanılır. Siz hep en adilini isteyin. Adaletsiz olanı inatla ve inançla reddedin. Adaletsiz olana asla onay vermeyin, adaletsizliğin giderilmesi için behemehal gövdenizi ortaya koyun. Ruhlarınız bir bütünün parçası olduğu için, bir parçanın acı çekmesi, diğer parçaların da acı çekmesini doğuracaktır. Birileri hep bal yiyipte, siz kan kusup kızılcık şerbeti içmeyin daima. Renginiz, diliniz, dininiz, ırkınız ne olursa olsun insan olduğunuzu unutmayın ve her türlü adaletsizliğe insan kimliğinizle hayır deyin. Çünkü sonunda acı hepinize birden düşüyor. Ahmak olmayın. Aklınızı kullanın, hissedin, onurunuza sahip çıkın, hep fedakar olan siz olmayın. Her zaman acı size, yaşamak başkalarına kalmasın. Yaşamak sevinci de, yaşamın sunduğu acılarda paylaşılmalıdır. Acıları paylaşmakta gönülsüz olanı, yaşamın sevinçlerinden de mahrum bırakın.
VİCDAN OLMAZ DİYOR
Hangi yönden, boyuttan, fikir
ekseninden ve hangi olgu temelinden bakarsanız bakınız değişmez. Çünkü vicdan
değişmez. Belki örtülür vicdan ama asla değişmez. Bu yüzden de vicdanın kararı
kesin ve nettir, eğilip bükülemez, nefsi hesaplardan yana yontulamaz. Naçizane
fikrimce; dini adalet olan, karşısındaki insanları evladı gören ve kendi
bekasının, evladı gördüğü karşısındaki insanlara bağlı olduğunu bilen,
tedennisinin ve terakkisinin de o evlatlarının omuzlarında olduğunu idrak eden
hiçbir devlet, yapmaması gereken şeyi yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır. Yapmaması
gereken şey de kişiden kişiye, mekandan mekana, zamandan zamana, vicdandan
vicdana, olgudan olguya değişen bir şey değilse, ki hiçbir şartta ve koşulda
değildir, asla ve kata yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır. Eğer ki yaparsa, adaleti
çiğnemiş olur, vicdanları öldürür ve yapılan şey son nefese kadar unutulmaz. Bu
sebeple, bin düşünülüp, bir yapılmalıdır. Tek bir insanın kalbinin nahak yere
incindiği bir yerde Tanrı incinir ve Tanrı incinirse her şey şirazeden çıkar.
Tanrı acımaz, adaleti uygular!