‘’Siz, insanlara iyiliği emredipte, kendinizi unutuyor musunuz, yoksa siz insan gibi yaşamakla sorumlu değil misiniz?’’ Bakara-44
Mesela, sen vekil bey, kimsin? Lütfen saygısızlık addetme,
açık ya da gizli saygısızlık niyetim varsa dünyanın en alçak varlığı yüzüme
tükürsün. Sonsuz ciddiyim ve son sözüme kadar da ciddiyetimi koruyacağım. Kimsin
derken, dinin, milliyetin, ideolojin değildir sorduğum, onlarla ilgilenmem ve
beni ilgilendirmez de onlar, zira onlara bakacak kadar aptal ve ahmak değilim. Bana
ne senin dininden, milliyetinden, ideolojinden. Ben hayatım boyunca eyleme
baktım, badema da öyle yapacağım. Çünkü hayat, eylemdir ve eylemidir ki insanın
kim olduğunu açık eder. Bak gerçekten soruyorum bu soruyu, namusumla ve
şerefimle ve tüm samimiyetimle hatta kalbime vurup duran derin bir acıyla. Zira
ciddiyetsizliği, samimiyetsizliği zerre sevmem, iğrenirim böylesi ciddiyetsiz,
samimiyetsiz türlerden de. Benim Tanrım mısın yoksa peygamberim mi? Senden
korkmak zorunda mıyım? Seni sevmek zorunda mıyım? Sana saygı duymak zorunda
mıyım? Senin karşında hakikati söylemekten ödüm patlamalı mı? Kimsin sen?
Gerçekten kimsin? Söylemekten korkuyor musun, Tanrı mısın yoksa, utanmasan
öyleyim dersin de mi, ki gerçekten utanmak nedir biliyor musun? Niçin vekil
oldun? Bana vekillik yapmak için mi yoksa yanıma geldiğinde karşında benim
başımı eğmen için mi? Gayen neydi vekil olmakta ki? Gerçekten biliyor musun bu
soruların cevabını ve verebilecek cesaretin var mı? Dur, dur, yoksa ben haddimi
mi aşıyorum, bu soruları soramaz mıyım sana? Senin keyfin gıcırken, milyonların
yüzleri acının madeni olmuşsa, sen niye varsın vekil bey? Senin görevin milyonların
hakkını aramak ve o hakkı haksızca alanlardan hesap sormak değil midir? Senin
görevin namusluca kavga vermek değil midir namuslu insanlar için? Yoksa benim
hakkımı alanlara yarenlik etmek midir görevin? Sen ülkeyi ve milleti soymak ya
da soyanlara yol açmak için mi varsın? Bak sen bir soyguncusun demek
istemiyorum ama görevin nedir senin, lütfen cevap verir misin? Yüzlerceniz
dolmuşsunuz bir yere, altınızda ceylan derisi koltuklar, ceplerinize her ay
inen onlarca belki yüzlerce binlik lira, özel danışmanlar, lüks otomobiller, görkemli
villalar, milyonluk yatlar, katlar, görülmemiş saltanatlar, gerçekten göreviniz
nedir sizin, niçin varsınız, niçin oradasınız? Siz yağmur yağarken küplerinizi
doldurmak için mi vekil oluyorsunuz, nesillerinize kirli ve kanlı servetler
biriktirmek için mi yaşıyorsunuz? İyiliği boğmak, kötülüğü alkışlamak için mi o
koltuklarda oturuyorsunuz? Siz kendinize benzeyenlerin kulları mısınız,
köleleri misiniz? Sizi o koltuğa oturtanlara ömrünüz boyunca boyun eğmek için
mi yaşıyorsunuz? Caka satmak, bir yerlere gidince, milletin korkudan saygı
gösterisini izlemek için mi vekil oldunuz, varsınız ve yaşıyorsunuz? Benim
hakkımı aramıyorsan, hakkımı çalandan hesap sormuyorsan, senin vekilliğin ne
işe yarar, bana ne senin vekilliğinden? Sen mi yüksektesin, ben mi? Sen vekilsin,
ben asilim, kim kime muhtaç, kim kimin karşısında eğilmelidir sence? Vekil
olduğunda tüm bunların artık bir anlamı olmuyor mu yoksa? Nasıl olsa alacağını
aldın, emekliliği hak ettin, yarınlarını garanti ettin, ayrılasıya kadar da
vurabileceğin kadar vuracaksın vurgunu ve bırakabileceğin kadar miras
biriktireceksin öyle mi yani, gerisi önemli mi öyle mi? Bir iki ulvi olguya
yapışırım, asillerin huzuruna gidince bir iki nutuk çeker, bir iki edebiyat
parçalarım ve alacağımı alırım diyorsun de mi? Evet, gerçekten de alıyorsun
istediğini. Zira cahil bıraktığın insanlardan başka türlüsü beklenemezdi. Bu mu
senin görevin vekil bey? Milletin huzurunda galiz küfürler etmek, çocuksu
hareketler yapmak, ahmakça kavgalarda boy göstermek midir vekillik yapmak?
Tutunduğun hiçbir değerin yok mu senin vekil bey? Senin arzularına gem vuracak,
nefsini dizginleyecek hiç mi ilken, idealin yok? Her şey dünya mı senin için?
Para için mi yapıyorsun vekilliği? Haksız yollardan kazandıklarını nereye
götüreceksin? Hesabını nasıl vereceksin yaptıklarının ve söylediklerinin ya da
yapmadıklarının ve söylemediklerinin? Hiç düşünüyor musunuz vekil bey? Yoksa
düşünseydim vekil olamazdım mı diyorsun? Vekil bey daha çok şey sorarım da,
içim kaldırmıyor artık bazı şeyleri ve cevap verebilecek yüzün, yüreğin ve
cesaretin olduğunu da sanmıyorum. Hani
peygamber demiş ya; ‘’utanmıyorsan dilediğini yap’’ diye, işte tam da böyle
yapıyorsunuz!