Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı
ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in Ankara’nın en
korunaklı bölgelerinden birinde silahlı bir saldırı sonucu hayatını kaybetmesi
gündemdeki yerini koruyor. Bu vesile ile sosyal medyada sıkça paylaşılan bir
anıyı bilgilerinize sunuyoruz.
BİR ÜLKÜCÜNÜN NOT DEFTERİNDEN.
Yıl 1991, Antalya’ya gidiyorum.
Kızım 6 aylık ve eşim yanımda...
Gece Denizli’yi geçince, dağda
araç arıza yaptı.
Yanımda araç telefonu var. Büyük
bir çanta gibi. Hemen 118'i arayıp, yerimi söyledim ve bulunduğum yere en yakın
ilçenin emniyet telefonunu istedim.
İlçe emniyetini arayıp yolda
kaldığımı, bana ilçelerinde tanıdıkları bir ülkücünün varsa telefonunu
vermelerini istedim.
Hemen bir telefon verildi. Aradım,
kendimi tanıtıp, aracımın bozulduğunu ve yolda kaldığımı söyledim, cevap verdi.
-Abi bekle, geliyorum.
Yarım saat kadar sonra, bir
çekicinin geldiğini gördüm. Şoförün yanından atlayan kardeşimiz:
-Abi geçmiş olsun! deyip beni kucaklarken,
çekici işleme başlamıştı bile.
Sanırım saat 03.30’du.
Kasabaya geldiğimizde, açık bir
tamirhane ve iki kardeşimizin çay koyarak bizi beklediğini gördüm. Eşim ve
kızım hemen yan sokakta ışığı yanan bir eve, bir hanım nezaretinde alınır bana
sıcak demli bir çay uzatılırken, aracımın arızası tespit edildi.
O zaman dükkânda olan diğer
kardeşimizin koşarak bir yere gittiğini görünce sordum:
- Bu arkadaş kim, nereye koşuyor?
-Abi o parçacı kardeşimiz, kayış
kopmuş onu almaya gidiyor, diye cevap verdi.
1-Gecenin bir yarısı, aracı arıza
yapıp yolda kalmış bir ülkücü.
2-"Orda tanıdığınız bir
ülkücü var mı, dediğimde ev telefonu verilen bir başka ülkücü.
3-Çekicisi, tamircisi, parçacısı
ve çocuklar için kalkan olan ülkücü bir ev halkı.
Bir saat kadar sonra yola
çıktığımızda, henüz 2 yıllık evli olduğum eşimin bana ilk sözü:
-Ülkücüler var oldukça vallahi bu
memlekete bir şey olmaz. İyi ki bir ülkücü ile evlenmişim…
Sene 2018, yine yollardayım. Yine
yolda kaldım. Geçen ay bir gece vakti. Bu kez yalnızım. Tebessümle yıllar
öncesi geldi aklıma.
Sarıldım telefona. Yine en yakın
emniyetin teflonunu istedim. Verdiler. Aradım:
-Kardeşim yolda kaldım. Bana
ilçenizdeki bir ülkücünün teflonunu verir misin? Karşı taraftan cevap:
-Beyefendi;
MHP'li bir ülkücünün mü?
BBP'li bir ülkücünün mü?
İYİ PARTİLİ bir ülkücünün mü?
AK Partili bir ülkücünün mü?
CHP'li ülkücü mü?
Zafer Partili ülkücü mü?
Yoksa hiçbir partisi olmayan bir
ülkücünün mü? Telefonunu vereyim?
Sesim kısıldı, yutkunamadım bile.
"Sesiniz gelmiyor.” diyebildim ve oturup ağladım.
İşte günümüzün ülkücülerinin
acınacak hali budur.