Bildiğimin farkında ve bilincinde olduğum
halde susamam. Biliyorum yani, bildiğim halde nasıl gizleyebilirim? ‘’Bildiğini
saklamayacaksın, bilmediğini de öğreneceksin’’ diye buyrulmuş. Bildiğimi
söylüyorum, bilmediğimi de öğrenmeye çalışıyorum. Bildiğimin okyanusta damla
olduğunu da biliyorum, bildikçe bilgiye susadığımın da farkındayım, bu yüzden
de hayatım boyunca öğrenmeye çalıştım. Aklı ve bilgiyi verene ihanet edip, bilmiyormuşum
gibi mi yapacam? Konuşmazsam Allah gücenir. Uyarmazsam, gazapla uyarılırım. Uyarmazsam,
sonra, gelen beni niye buldu diye sormak hakkını kaybederim. Ben korkuyorum
kardeşim. Ben vazifemi yapmakla sorumluyum kardeşim. Kimin ne yaptığı ya da
yapmadığı bendenizi ilgilendirmez. Bendeniz benden sorumluyum. Ve içimden bir
şey vazifeni yap diyor. Biliyorsun işte, bildiğin kadarıyla konuş, susma diyor.
Göz kapama, kulak tıkama, kafanı kuma gömme, vicdanını susturma diyor. Ve tüm
insanlığı açıkça uyarıyorum! Ölmeden söylemek zorundayım. Ki, ölmeden olsun
olacak olan. ‘’Kendi ellerinizle işledikleriniz yüzünden karada ve denizde
düzen bozuldu. Başınıza gelen tüm musibetler kendi ellerinizle işledikleriniz
yüzündendir. Geldiği zaman sadece zalimleri bulmayacak fitneden, ateşten
sakının. Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur. Allah sevdiği kuluna
tüm varlığı yardımcı kılar. Sessizce, yapayalnız, çaresizlik içinde dua edenin
bir Sevdiği olduğunu ve Sevilenin de sevene uzak olmadığını asla
unutmayacaksın. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünemez.’’ Derin
düşüneceksin derin, olabildiğince derin, düşünenlere de düşman olmayacaksın.
Uyaranlara düşman olmayacaksın. Uyarılacaksın ki, uyarılmadım demeyeceksin,
bilmiyorum demeyeceksin. Maddi ya da manevi günahlar işlemeyeceksin. Yani
bilime ve ruhuna ihanet etmeyeceksin. Masuma ve mazluma dokunmaktan, yetim
malına el uzatmaktan sakınacaksın. Allah’ın gazabından korkacaksın. Allah’ın
intikamından korkacaksın. Allah’a iftira atmayacaksın. Herkes haddini bilecek.
Haddini aşarsan, had bildiren olduğunu unutmayacaksın. El koyun el, halktan
çalınmış olanlara, gasp edilmiş haklara, haram servetlere el koyun. Tüm kirli
paralara el koyun. Midelerde ki haramlar, kasalarda ki haramlar boşalmadıkça,
tabiatın öfkesi dinmez. Yemin ediyorum tüm mevcudiyetimiz haramla lebalep.
Milyonlar haram yiyor, milyonlar bakıyor. Yiyen de suçlu, bakan da suçlu. Yemeyeceksin
kardeşim, yiyorsa bakmayacaksın kardeşim. Yemeyeceksin ve bakmayacaksın! İçimiz
haram, dışımız haram, kasamız haram, kesemiz haram. Mülkün sahibi Allah. Sahibi
olan şeyin sahibi olmaya yeltenmeyeceksin. Herkese ait olana el koymayacaksın
hiçbir yolla. Ayrıca Allah’a saygılı olacaksın. Bir an evvel mazlumların
acıları dindirilmelidir. Karşılıksız olarak ev ve iş sahibi yapılmalıdır mazlum
ve mahzun olanlar. Birileri konforlu, görkemli, şatafatlı hayatlar yaşarken
birileri ölmemeli, bu gazabı çeker. Göğe yükselenin, nasıl, ne zaman, nere
düşeceğini bilemezsin, apansız yakalar Allah. Helak ettiği tüm kavimlere böyle
seslenmiştir Allah; ‘’apansız yakalayıverdik onları!’’ Birileri keyif yaparken,
birileri çıplak ayakla dolaşmamalı. Birileri gülerken birileri gözyaşlarında
boğulmamalı. Gazap gelirse hiçbir çare fayda etmez. Şu an bir an da fışkıran
milyonlarca, milyarlarca para bugüne kadar yanlışların tamiri için
kullanılsaydı olmaz mıydı, şimdi acılar daha az olurdu, vicdanlar rahat olurdu.
Bir avuç kodaman milyonların ekmeğine el koymuş. Milyonlar canları çıkarcasına
hayat kavgası verirken, şimdi kilitli kasalardan milyonlar, milyarlar
fışkırıyor. Nereden çıktı bu paralar, bir kişiden nasıl oluyor da milyonlar,
milyarlar fışkırıyor? Gerçekten nasıl ve nereden bulmuşlar o paraları? Devlet
olsa eyvallah diyecem, zira devlet hazinenin emanetçisidir. Ama senin, benim
gibi biri nasıl oluyor da akla hayale gelmeyecek bir parayı bir anda ortaya
koyabiliyor? Bu resim izaha muhtaçtır. Bu resim behemehâl izaha muhtaçtır. Öyle
ya, nasıl elde ettin, hangi yolla, ne şekilde elde ettin? Ne yaptın da
kazandın? Ne kadar verdin de bu kadar aldın? Cevabı varsa eyvallah ama cevap
verilmeli mutlaka. Paran yoksa sürüneceksin, güvende olmayacaksın, çaresizlik
içinde kıvranacaksın ama milyonlar, milyarlar kasalarda kilitli kalacak,
haramlarla göbekler şişecek. Halkın parasıyla sefa süren şiş göbekli
şebeklerden halkın parası tahsil edilmelidir bir an evvel. Gelir adaleti
behemehâl temin edilmelidir. Çünkü adalet öldüğünde ölmeyecek hiçbir şey
yoktur, yemin ederim her şey ölür, farkında bile olamazsın. Bunu yapmayacaksın,
sonra da mutlu yaşayacaksın öyle mi? hayır bu kabil değil. Sen paranı
saklayacaksın, sakladığın paraları diriler için kullanmayacaksın, istifleyeceksin
durmadan, birileri aç sefil yaşarken sen tıka basa doyacaksın, millet enkaz
altında kalınca kullanacaksın, onu da nasıl kullandığın belli. Abicim şu kadar
daha artır, bu kadar daha artır, senin için feda olsun abicim, nasıl oluyor da
milyonlar birilerinin hatırına feda oluyor, halk bu haldeyken, bu insanlığa
hakarettir. Kapitalizm lanettir, insanlığın belasıdır, azabı çeken şeytandır.
Bu soygun düzeni öldürüyor, bu kapitalizm öldürüyor, kapitalizm ne zaman
yaşattı ki zaten? Hatta öldürmüyor süründürüyor. Millet kan kusup kızılcık
şerbeti içerken, bu düzenin efendileri şaraplarını yudumluyorlar, şampanyalarını
patlatıyorlar. Bu amansız paradoksu çözmek şarttır. Behemehâl şarttır ve
isticalen çözülmelidir. Allah’ın istediği düzen bu düzen değildir. Bu ülke
zengin, bu ülke sanıldığından çok zengin. Ama halka ait olan birkaç kişiye ait
kılınıyor. Bu da gazabı çekiyor. Masumlar acılar içinde kıvranırlarken,
birileri keyif içinde, lüks içinde yaşıyorlar. Bir yanda cehennem varken diğer
yanda cennet olamaz, bu cennet keyif vermez, azabı çeker, çekiyor. Bir yanda
ayaz varken diğer yanda bahar olamaz. Bu bahar sahte bir bahardır, bu bahar
dondurmaz, öldürür. Bakınız insanlık toprağında acılar zehir gibi akarken,
birileri şerbetleniyor. Bu vicdanları yaralıyor. Bu kendi ellerimizle yaptığımız
bir kötülüktür ve kendi ellerimizle yaptığımız kötülükler yüzünden düzen
bozuluyor ve her türlü belalar yağmur gibi yağıyor. Süzme geri zekâlı olduğumuz
için bunun fevkinde olmuyor olabiliriz ama olduruluyor işte ve çok acı bir
şekilde. İnsanlık, insanlık düşmanları tarafından soyuluyor asırlardır ve
asırlardır mazlumlar, masumlar çok büyük manevi acılara maruz bırakılıyorlar. ‘’Zulmetmeyeceğiz
ve zulme meyledenlerden da olmayacağız. Zira bizde helak olanlardan oluruz.’’
Gelip bizi de bulacak fitneden, ateşten sakınacağız. Uyarmazsak, meyledersek
sakınmış olamayız ve bulacağımızı buluruz. Herkes bir olup halkın parasını
çalarsa, çalınan paralar çelik kasalarda saklanırsa, halk acılar içerisinde
kıvranırsa ve acılar içinde kıvranan masum ve mazlum halk bir de manevi acılara
gark olursa, merhamet yok olursa, adalet ölürse, ahlak çökerse ne bekliyoruz
biz? Halktan aldıklarını yine halka veriyormuş gibi yapıp, yine halkın olandan
af bekliyorsun ve böylece devir daimle bir sömürü çarkı işliyor. Bu yanlış, çok
yanlış, yemin ediyorum yanlış bu. Halktan aldığını yine halka veriyormuş gibi
yapıyorsun, sonra yeniden teşvikler alıyorsun, verginden indiriyorsun. Bu
ahlaki de değil, adil de değil, vicdani de değil. Bu amansız ve acımasız bir
sömürüdür. Kuralına uygun soygundur. Kimse haksızlıklara karşı susmamalı.
Herkes vazifesini namusluca yapmalıdır. Kimse benim evim çelikten dememelidir.
Kimse benim arabam yanmaz, gemim batmaz dememelidir. Her şeyin sahibi olan öyle
bir gazapla gelir ki, toprak bütün olarak çöker, gök bütün olarak iner ve
apışıp kalacak fırsatın bile olmaz. Hep birlikte her türlü kötülüğe karşı geleceğiz.
Hep birlikte yanlış olan bir şey varsa hayır diyeceğiz. Masum canların
alınmasına, yüreklerin yanmasına yol vermeyeceğiz. Böyle yaparsak,
yaptıklarımızın karşılıksız kalmayacağını bileceğiz. Ne kendimiz yanlış
yapacağız ne de yapılan yanlışlara göz yumacağız. Kötülerin birbirini
kollamasına ve kötülüklerin birbirini takip etmesine hayır diyeceğiz. Maddi
yanlışlara da, manevi yanlışlara da dur diyeceğiz. Başımıza gelen her türlü
musibetin ve belanın, kendi ellerimizle işlediklerimiz yüzünden geldiğini idrak
edeceğiz ve ona göre hareket edeceğiz. Birileri kuru ekmekle geceyi geçirirken,
birileri çıplak ayakla gezerken, birileri milyarlık yatlarda yaşayamaz. Yaşarsa
nasıl yaşadığı sorulur. Nasıl kazandığı sorulur. Sorulmak zorundadır.
Sorulmazsa bu kötülüklere ortak olunmuş olunur. Allah’a ait olanı kendimize ait
kılmayacağız. Yeryüzünde ki, acıların, sefaletlerin, yoksullukların ve
yoksunlukların sebebinin bu olduğunu idrak edeceğiz ve ona göre hareket
edeceğiz. Bilakis o zaman gelen bela da ayırmaz ortak vurur. Millette ait olanı
lütufmuş gibi bir de milletin gözünün içine sokarcasına göstermeye
yeltenmeyeceksin. Bu da gazabı çeker. Hiçbir kötülüğe hiçbir güzelliği payanda
yapmayacaksın. Kötülükleri güzelliklerle meşrulaştırmaya çalışmayacaksın. Hakikati
yalanla örtmeyeceksin. Hiçbir değeri kullanmayacaksın, kirletmeyeceksin.
Kirlenmeyeceksin ve kirletmeyeceksin. Söylemeyeceksin, yaşayacaksın. Kullar
görmüyor diye düşünmeyeceksin, her şeyi bir Görenin olduğunu asla ve kata
unutmayacaksın! Kulların çaresiz olacağını bildiğin gibi, çaresiz olmayan Biri
olduğunu da bileceksin ve asla unutmayacaksın. UNUTTUĞUN DA YOK OLACAĞINI ASLA
VE KATA UNUTMAYACAKSIN..! Artık tövbe etmeliyiz, arınmalıyız, her türlü
günahtan el, ayak çekmeliyiz. Bundan böyle yaptığımız her şeyi bin düşünüp bir
yapmalıyız. Artık tercih bizim ve biz tercihimiziz! Ağlatılmadan ağla, ölmeden
öl!
HAYATIM BOYUNCA BİN KEZ UYARDIM, BİR KEZ DAHA UYARIYORUM…
Özgür DENİZ - 21.02.2023
Tarih: 21.02.2023
Okunma: 312
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.