6 Şubat Kahramanmaraş depremini yaşadığımız günlerde elimde, Orhan Pamuk’un, “Kırmızı Saçlı Kadın” adlı romanı vardı. Romanın bir yerinde, kuyu ustası, çırağına,
-Kur’an, “evlerinizi yüksek yerlere yapınız” buyurur, der. Bunun anlamı, depremin yüksek yerleri vuramayacağı idi. (S.31)
Elbette ustanın sözlerine, tepelerdeki yerleşimin selden ve ayrıca, düşman saldırılarından da koruyacağını ekleyebilirsiniz.
Kutsal kitabımızdaki bu ilkeden Müslüman Ümmeti’nin haberi var mı?
Haberi yoksa o ümmet nasıl Müslüman? Kutsal kitabının buyruklarından habersiz ümmetin neresi Müslüman?
Hayır, haberi var ve bu en “hayatî’ buyruğa uymuyorsa, yine bu nasıl Müslümanlık? Kutsal kitabının en değerli ilkesine karşı çıkanların neresi Müslüman?
Sadece İslam’ın değil, ilmin de işaret ettiği tepeleri bırakıp, tarlaya, dere yatağına konut yap, yerleş…
Netice!
Bir yandan deprem vuruyor…
Öte taraftan sel…
Sorunlarımızdan sorumluyuz!
Bu sorumluluğu almadan, o sorumluluğun ağırlığını iliklerimize kadar hissetmeden, benimsemeden ne sorunlarımızı çözebiliriz ne de huzur ve istikrar bulabiliriz.
Bir taraftan kuraklıktan kavrulurken, diğer taraftan seller neden bu kadar sık ve şiddetle vuruyor?
Çünkü küresel bir iklim kriziyle yüz yüzeyiz.
Peki, bu iklim krizi nereden çıktı? Kimin eseri?
Elbette insanoğlunun… Elbette bizim eserimiz! Elbette biz sorumluyuz!
Hızlı sanayileşme ve dinamit ve sülfirik asitle madencilik…
Müthiş hızlı nüfus artışı ve kaynakların sınırsızca tüketilmesi…
Ormanların vahşi bir saldırganlıkla katledilmesi… Katledilirken, “canım ağaçları kesiyoruz ama fidan dikiyoruz” kandırmacası… Kitlelerin katliama seyirci kalması…
Kömür, petrol, doğalgaz ve plastikle yerkürenin ısıtılması ve kirletilmesi.
Sonuç hem kuraklık hem sel… Hem atmosferin hem toprağın hem suyun kirletilmesi… Plastik, petrol, kömür solumamız… Mikroplastikli gıdalarla beslenmemiz!
Tabii deprem ve sellerin konutlarımızı, araçlarımızı hatta insanlarımızı yutması…
Hatta bundan da fazlası!
Erozyon!
Verimli topraklarımızın aşınması, taşınması… Nehirlere, göllere, barajlara, denizlere dolması…
Gökler boşalırcasına yağmur yağıyor, her tarafı sel alıyor, sel, erozyona sebep olup toprağı barajlara doldurduğundan, Şanlıurfa’ya su sağlayan barajlar da çamura bulandığı için, belediye suyu kesiyor… Şehre su veremiyor!
Eh, erozyonu önleyen, iklimi ve yağış rejimini düzenleyen ormanları tüketirsen sel de olur, erozyon da olur, hava da kirlenir, küre de ısınır, iklim de bozulur.
Aslında bozulan insan!
Sorunlarımızdan sorumluyuz!
x x x
TAVSİYE
YERKÜRE YANIYOR, MAVİ GEZEGEN FERYAT-FİGAN: CENNET GİBİYDİM, CEHENNEME ÇEVİRDİNİZ! - YouTube